Tarım Orman Müdürlüğü Erozyon Değerlendirmesi

Ocak 6, 2021 Kapalı ile Kangal Boru

2023 Yılı Erozyon Değerlendirmesi

Türkiye’de Erozyonun Genel Değerlendirmesi

Genel Bilgiler

 

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları, ülkemizin erozyona karşı hassasiyetini artırmaktadır. Türkiye açısından erozyonun sebeplerini incelediğimizde insan faktörü ön plana çıkmaktadır. Ülkemizin coğrafi konumu, topoğrafik yapısı, iklim şartları ise erozyonu arttırıcı etki yapmakta, erozyonla mücadeleyi zorlaştırmaktadır.

Toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için erozyonla ve çölleşme ile mücadele edilmesi zorunludur.  Ülkemizin % 59 ‘u % 12 den fazla eğimli alanlardan oluşmaktadır. Bu alanların  % 11,5’inde şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülmektedir

Erozyon ile taşınan topraklarla çeşitli minareller ve organik madde de taşınmakta, toprakların verimliliği azalmakta, taşınan rusubat ile birlikte barajlar belirlenen ekonomik ömürlerinden çok önce dolmakta, meydana gelen sel ve taşkınlar can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır.

Dinamik Erozyon Modeli ve İzleme Sistemi sonucu elde edilen verilere göre; ülkemiz yüzölçümünün % 60,28’sinde Çok Hafif, % 19,13’ünde Hafif, % 7,93’ünde Orta, % 5,97’sinde Şiddetli ve % 6,7’sinde Çok Şiddetli olarak dağılım göstermektedir.

Arazi kullanımı açısından değerlendirdiğimizde ülkemizde yer değiştiren toprağın % 38,71’i tarım alanlarında, % 4,17’si orman alanlarında ve % 53,66’sı mera alanlarında meydana gelmektedir.

Türkiye’de yerinden oynayan toplam toprak miktarının en fazla olduğu havzalar Fırat-Dicle, Kızılırmak ve Sakarya havzalarıdır. Ancak yerinden oynayan toprak miktarı hektara indirgendiğinde Çoruh, Doğu Akdeniz ve Asi havzalarının en fazla eroziv karaktere sahip olduğu belirlenmiştir.

 

Türkiye’de Erozyon Kontrolü Çalışmaları

 

Erozyon Kontrolü ve Ağaçlandırma projeleri; toprak verimliliğinin arttırılması, gıda güvenliğinin sağlanması, şehirlerin etrafında yeşil alanlar ve şehir ormanları kurulması, hava ve gürültü kirliliğinin azaltılması, toz taşınımının, sel ve taşkınların önlenmesi, su kaynaklarının muhafaza edilmesi, barajların ömrünün uzatılması, ülkemizin odun hammaddesine olan ihtiyacının temin edilmesi, halkın rekreasyon ihtiyacının karşılanması, biyolojik çeşitliliğin korunması gayelerine hizmet etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 44. Maddesi “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır” hükmünü içermektedir. Başta 6831 Sayılı Orman Kanunu ve 4122 Sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu olmak üzere, birçok kanun erozyonla mücadele konusunda hükümler içermektedir.

1946 yılından bu yana ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu ve mera ıslahı çalışmaları hız kazanarak devam etmiştir.  Türkiye’de 2017 yılı sonuna kadar 9.360.000 ha alanda ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu,  mera ıslahı, enerji ormanı tesisi,  suni gençleştirme ve özel ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Bu Çalışmaların 1.450.000 ha erozyon kontrolü çalışması olup, diğer çalışmalar ise dolaylı olarak erozyonu önlemeye katkı sağlamıştır.

Türkiye erozyonla mücadelede dünya liderleri arasında yer alan, orman alanını artıran ender ülkelerden biridir. 2008-2012 yıllarını kapsayan “Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı” hazırlanmış, beş yılda 2 milyon 429 bin hektar alanda ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve ormanların iyileştirilmesi çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

Ülkemiz dünyada en fazla ağaçlandırma yapan ilk üç ülke arasında yer almıştır. Tüm bu faaliyetlerimize bağlı olarak Türkiye’de yılda erozyonla taşınan toprak miktarı 500 milyon ton iken 2018 yılında 154 milyon tona indirilmiştir. 2023 yılında toprak kayıplarının 130 milyon ton/yıla indirilmesi hedeflenmektedir.

Erozyonun asıl kaynağı olan tarım ve mera alanlarıdır. Yapılan çalışmalar ile bu alanlarda erozyon azalmaya devam etmektedir.

Meralarda erozyonu azaltıcı teraslama,  münavebeli otlatma,  mera rehabilitasyonu gibi çalışmalar ile erozyon azaltılmaktadır.

Tarım alanlarında ise; tarım havzalarına göre üretim desenlerin oluşturulması, ekonomik ve erozyon oluşturmayan modern sulamalara geçiş, çiftçilerin parsel bazında desteklenmesi, teraslama, yeşil gübreleme, ekolojiye göre münavebe, çiftçi kayıt sisteminin devreye girmesi gibi önlemler ile tarım alanlarında erozyon giderek azalmaktadır.

Türkiye’de Çölleşme ve Erozyonun  Başlıca Sebepleri;

 

Türkiye’de çölleşmenin başlıca sebepleri; toprak erozyonu, hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı, hatalı sulama teknikleri sonucu tuzlanma, bitkilerin yetişmesini engelleyen tuzlu, jipsli ve aşırı alkali reaksiyon gösteren ana materyaller, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve üst toprağın kirlenmesi sayılabilir. Bunların yanında her geçen gün çoğalan nüfusun tabii kaynaklara gittikçe artan talebi ve baskısı çölleşmenin en önemli sebebidir.

Ekolojik olarak hassas olan bu alanlarda başta bitki örtüsünün tahribi ile tabii dengenin  bozulması,  toprak  ve  bilahare ana materyalin aşınmasına yol açmaktadır. Başta Konya, Iğdır İlleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin bütün bölgelerinde arazi   bozulumu çölleşme  görülmektedir.

 

Stratejiler ve Öncelikler

 

  • Orman alanlarını %28,6 dan dan % 30’a çıkarmak (OGM ile birlikte)
  • Erozyon kontrolü çalışmalarında Dünyada önder ülke konumunu devam ettirmek.
  • Erozyonla taşınan rusubat miktarını 2023 yılında 130 milyon ton/yıl seviyesine indirmek.
  • Çölleşme ve erozyonla mücadelede uluslararası karar organlarında yer alarak uluslararası politikaya yön vermek,