Fidan Yetiştiriciliği

Mayıs 29, 2019 Kapalı ile Kangal Boru

Sunuş                                                                                       7

ORMAN FİDANI-SÜS BİTKİSİ YETİŞTİRİCİLİĞİ                              8

  1. FİDANLIK KURULUŞ ÇALIŞMALARI 8
    • Fidanlıkta Çalışma Amacı ve Tiplerinin Tespiti 8
    • Fidanlığın Kurulmasında Dikkate Alınması gereken Hususlar 9-10
    • Fidanlık Alanının Düzenlenmesi 11
      • Fidanlıkta İç Taksimat 11
      • Arazinin Tesviyesi 12
      • Sahanın Drenajı 12
      • Sınırlama ve Sahayı Koruyucu Önlemler 13
      • Toprağın İşlenmesi 14
    • Fidanlıkta Organik Madde 16
      • Organik Maddelerin Topraktaki İşlevleri 16
      • Organik Madde Kaynakları 17
        • Hayvan Gübresi 17
        • Kompost 18
        • Yeşil Gübreler 20

1.4.3. Bitki Besin Elementleri                                                                21

  • Toprağın Yapısı 23
    • Toprağın Tekstürü (Bünyesi, Türü) 24
      • Kum Toprakları 24
      • Balçık Toprakları 25
      • Kil Toprakları 25

1.5.2. Toprağın Strüktürü (Tanelerin İstiflenmesi)                                         26

1.5.2. Toprağın Humusu                                                             26

1.5.2. Toprağın Suyu                                                                 26

1.5.2. Toprağın Havası                                                               27

  • Toprağın Islahı 27
    • Mekanik Yapının Islahı 27
    • Toprak Reaksiyonunun (pH) Islahı 28
  • Toprak ve Sulama Suyu Örneği Alma 30
    • Toprak Örneği Alma 30
    • Sulama Suyu Örneği Alma 34

3

  1. TOHUM VE FİDAN ÜRETİM TEKNİĞİ 35
  1. Fidan Üretim Tekniği 38
    • Ekim Yastıklarının Hazırlanması 38
    • Tohum Ekim Zamanı 39
    • Ekilecek Tohum Miktarının Belirlenmesi 40
    • Ekim Derinliği 42
  • Tohum Ekimi Tekniği 42
  • Şaşırtma (Repikaj) 43
  • Tüplü Fidan Üretimi 44
  • Vejetatif Yolla Fidan Üretimi 47
  1. KAPALI ALAN (SERA) İŞLETMECİLİĞİ 48
    • Sera, Sera İşletmesi Kapsam ve Tanımlar 48
      • Seraların Sınıflandırılması 48
    • Sera işletmeciliğinde Yer Seçimi 51
    • Sera İşletmeciliğinde Kullanılan Yetiştirme Ortamları ve Sterilizasyon 51
    • Seralarda Tohumdan Yetiştirme 53
  2. SÜS BİTKİLERİ ÜRETİMİ 54
    • Generatif Yolla Üretim 55
      • Generatif Yolla üretimi Gerektiren Faktörler 55
      • Generatif Üretim Yolları 55
        • Tohum Hasadı 55
        • Tohumun Göreceği İşlemler 55
        • Ekim Zamanı, Ekim Çeşitleri 56
      • Vejetatif Yolla Üretim 56
        • Vejetatif Üretimi Gerektiren Faktörler 56
        • Vejetatif üretim Yöntemleri 56
      • Bazı önemli Park ve Bahçe Süs Bitkileri 64
  1. FİDAN ÜRETİMİNDE BAKIM ÇALIŞMALARI 71
    • Sulama 71
      • Sulama Yöntemleri 72

4

  • Ekim Yastıklarında Sulama 75
  • Şaşırtmada (Repikajda) Sulama 76

5.1.3. Tüplü Fidanlarda Sulama                                                   76

  • Ot Alma ve Çapa 76
    • Ot Alma Zamanı 77
    • Ekim Yastıklarında Ot Alma 77
    • Şaşırtma (repikaj) Sahalarında Ot Alma 77
    • Çapalama 77
      • Çapalama Zamanı 78
      • Çapalamada Kullanılan El Alet ve Makineleri 78
    • Ekim Yastıklarında Seyreltme 78
    • Fidan Siperleme Çalışmaları 79
      • Ekim Yastıklarının Siperlenmesi 79
      • Toprağın Siperlenmesi (Malçlama) 80
    • Budama 80
    • Yerinde Kök Kesme 80
      • Kök Kesme Zamanı 81
      • Kök Kesme Derinliği 81
      • Kök Kesme Tekniği 81
  1. FİDANLIĞIN TEHLİKELERDEN KORUNMASI 82
    • Kuş ve Kemirgenlere Karşı Koruma ve Mücadele 82
      • Tavşanlar 83
      • Köstebekler 83
      • Fareler 83
    • Böcek Zararlarına Karşı Koruma ve Mücadele 84
    • Mantar Hastalıklarına Karşı Koruma ve Mücadele 85
    • Yabancı Otlarla Kimyasal Mücadele 86
  2. FİDAN SÖKÜMÜ VE AMBALAJI 87
    • Fidanların Sökümü 87

7.1.2. Fidanların Elle Sökümü                                                                 87

7.1.2. Fidanların Makine İle Sökümü                                                         88

  • Gömü (Silo) 89
  • Fidan Seleksiyonu 89

5

  • Fidanların Ambalajı 90
  • Fidan Sevki 91
  1. FİDAN DAĞITIMI VE SATIŞI (PAZARLAMA) 92
    • Satışa Sunulan Fidanlar Hakkında Genel Bilgiler 92
    • Fiyatlandırma İle İlgili İşlemler 92
    • Reklam 93

KALİFİYE ORMAN İŞÇİLİĞİ                                                        96

  1. İŞÇİ İLE DİRİ ÖRTÜ TEMİZLİĞİ 96
  2. İŞÇİ İLE TOPRAK İŞLEME 97
    • Toprak İşleme Zamanı 97
    • Teraslar Halinde Toprak İşleme 97
      • Terasların Araziye Uygulanması 97
      • Devamlı Teras 98
      • Kesik Teras 99

10.3. Ocaklarda Toprak İşleme                                                              101

  1. DİKİM 101
    • Dikim Yöntemleri 102
      • Çapa İle Çukurda Kenar Dikimi 102
      • Adi Çukur Dikimi 105
      • Plantuvar Dikimi 106
      • Adi Tepe Dikimi 108
  1. BAKIM 109
    • Ot alma – Çapa 109
    • Sürgün Kontrolü 111
    • Teras Onarımı 111
    • Tamamlama 111

Yararlanılan Kaynaklar                                                                        112

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

6

 

SUNUŞ

 

Menderes Havzası Yeniköy ve Çatalca Orman Köylerini Destekleme Projesi İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteği ile proje sahibi Ege Orman Vakfı, proje ortakları Menderes Kaymakamlığı, İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Sosyal Yaşamı Geliştirme Derneği ile iştirakçi kuruluşlar Bakioğlu Holding A.Ş. ve Ege TV tarafından yürütülmektedir.

Proje ile; orman fidanı ve süs bitkileri yetiştiriciliği ve kalifiye orman işçiliği konularında, özellikle dezavantajlı konumdaki kadınlardan seçilen 80 bireyin eğitilerek, bölgede çalışabilir nüfusun istihdamının arttırılması hedeflenmek- tedir.

Proje kapsamında Yeniköy ve Çatalca köylerinde yirmişer kişilik dört grup halinde, 18–45 yaş arasında toplam 80 kişi, yarısı kuramsal yarısı da uygula- malı 96 saat orman fidanı ve süs bitkileri yetiştiriciliği ile kalifiye orman işçiliği konularında eğitime tabi tutulacak ve eğitim sonunda sertifika alacaktır.

Fidan yetiştiriciliği eğitimi ile eğitilenlerin; fidan üretimi için ön hazırlık yapa- bilir, toprağı ekim ve dikime hazırlayabilir, tohum ve çelikten fidan üretebilir, ürettiği fidanların bakımını yapabilir hale gelmesi amaçlanmaktadır. Kalifiye orman işçiliği eğitimi ile eğitilenlerin ise; köylerinin civarındaki ormanlarda yapılacak ağaçlandırma projelerinde tekniğine uygun teras yapabilen, fidan çukuru açıp fidan dikimi ve bakımı yapabilen kalifiye işçiler haline gelmesi amaçlanmaktadır.

Bu el kitabı, gerek eğitimler sırasında gerekse eğitim sonrasında muhte- mel fidan üreticilerine ihtiyaç duyduklarında başvuru kaynağı olarak hazırlan- mıştır. Kitap içeriğindeki kapalı alan (Sera İşletmecilği) konusu İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğün’de görev yapan Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Mihriban COŞKUN tarafından hazırlanmıştır. Tüm teknik bilgilerin derlenmesi, yayına hazırlanması Orman Mühendisi Ayhan Demir GÜRPINAR tarafından gerçek- leştirilmiştir.

 

EGE ORMAN VAKFI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

7

 

ORMAN FİDANI-SÜS BİTKİSİ YETİŞTİRİCİLİĞİ

1.  FİDANLIK KURULUŞ ÇALIŞMALARI

 

  • Fidanlıkta Çalışma Amacı ve Tiplerinin Tespiti

Belirli bir amaç doğrultusunda, daha sonra başka yerlere dikilmek üzere, ihtiyaç duyulan fidanları yetiştirmeye yarayan açık veya kapalı arazi alanlarına (sera işletmeciliği) “Fidanlık” denilmektedir. Fidanlıklar pazarlama amaçlarının farklılığına göre çok çeşitli tipte tesis edilmektedir. Bunlardan bir kısmı, bir ta- raftan belirli bir ihtisaslaşmaya yönelirken diğer taraftan da kolay, ucuz bir kitle üretim işletmeciliğine yönelmekte ve belirli bir süs bitkisi yetiştiriciliğini hedef almaktadırlar. Örneğin gül fidanlıkları gibi. Bazı fidanlıklar da türde değil yetiş- tirme tekniğinde tek türü hedef alan işletmeler şeklindedir. Örneğin kaplı fidan üreten, noel ağacı fidanı üreten, aşılı fidan üreten veya yalnız köklü çelik üreten fidanlıklar gibi. Diğer bazı fidanlıklar da yaşlı fidan veya ağaçlık devresine gir- miş bitkisel materyal üretimini amaç edinmiş olabilir. Bazı fidanlıklar da karışık fidanlık karakterinde tesis edilmişlerdir. Yani bunlar ağaç, çalı ve diğer çeşitli süs bitkileriyle gerektiğinde meyve fidanı da yetiştirmeyi öngören ve çeşitli ihtiyaçlara yönelik olarak çalışan fidanlıklardır.

 

  • Fidanlığın Kurulmasında Dikkate Alınması gereken Hususlar

Fidan üretiminde; kaliteli, sağlıklı fidan üretimi büyük önem taşımaktadır. Açık alan işletmeleri şeklinde çalışacak fidanlıklarda yer seçimi büyük önem taşır.

 

Mevki ve Arazi Şekli

Genellikle 800 mt.’nin üstündeki yerler verimli bir ticari fidanlık tesisine uy- gun değildir. Bu konuda 300 mt.’nin altındaki yükseklikler (özellikle 10–150 m) tercih edilmektedir. Açık sahada don etkileri azalır. Hava da daha erken ısınıp fidanlar büyüme dönemi (vejetasyon) faaliyetlerine çabuk başlarlar, dolayısıy- la daha uzun bir büyüme dönemi (vejetasyon) nedeni ile yıllık büyüme daha fazla olur. Ağaçlıklar içinde seçilecek bir fidanlık yerinin kuzeyinin mümkün olduğu kadar açık olması, buna karşılık batısı ve güneyinin bir ağaçlıklı sahaya dayanması, öncelikle bazı gölge ve yarı gölge türleri için daha elverişli şartlar yaratır. Ağır ve ıslak yetişme ortamlarında ise fidanlık sahasını ağaçların dip- lerine kadar sokmak sakıncalıdır. Fidanlık yerinin tarla kenarında olması da çeşitli zararlılar bakımından bazı sakıncalar yaratır. Seçilecek yerin çevresinde

 

8

 

hava kirliliği yaratabilecek tesislerin bulunması da büyük sakınca yaratabilir. Bu itibarla sanayi ve trafiğin kirletici yoğunluğu dikkate alınmalı, rüzgar, duman ve hava dolaşımı dikkatle izlenmelidir. Arazi düz veya oldukça düz, makineli çalışmaya elverişli arazi olmalıdır. Fidanlık ekim parselleri % 1, çelik ve şaşırtma (repikaj) parselleri ise toprak taşınmalarına meydan vermemek için % 5’den fazla eğimli olmamalıdır. Eğer fidanlığın bir yamaç arazide tesisi zorunluluğu varsa bu takdirde yamacın mümkün olduğu kadar az eğimli yerleri (eteğe ya- kın yerleri) tercih edilmekle beraber, terasmanlar oluşturularak eğimin yukarı- da verilen ölçülere düşürülmesi sağlanabilir. Fidanlık yeri olarak vadi ve derin boğazlardan da kaçınmak gerekir. Buralarda şiddetli rüzgar etkileri yetişmekte olan fidanlara zarar verdiği gibi, rutubet şartları uygun olsa da gün boyu yeterli güneş alamadıkları için fidanlar boylu fakat zayıf gelişmiş olur. Fidanlık sahası su baskınlarına maruz kalmamalıdır. Ayrıca sahada drenaj problemi bulunma- malıdır.

 

İklim

Fidanlık yeri; iklim bakımından ılıman, büyüme dönemi (vejetasyon) uzun, yağışları arzulanan miktar ve dağılımda olan, buna karşılık sıcaklık düzensizlik- leri, kuvvetli rüzgar ve dolu etkileri olmayan, yüksek hava rutubeti ile aşırıya kaçmayan fakat bir hava durgunluğu yaratmayan ılımlı rüzgar etkilerine sa- hip bir yer olmalıdır. Genellikle aşırı kurak ve çok soğuk mıntıkalar ile yüksek ve kurutucu rüzgarların hakim olduğu yerlerde fidanlık kurulmamalıdır. Yağış ve toprak rutubeti yanı sıra, havanın nispi rutubeti de fidanların gelişmesine önemli ölçüde etki yapar. Fidanların donlara karşı az dayanıklı olmaları, havanın nispi rutubetinin noksanlığından ileri gelmektedir. Fazla rutubetli mıntıkalarda mantar hastalıkları daha fazla görülür. Özellikle fidanlıklarda büyük zarar veren mantar hastalıklarının etkisini asgariye indirebilmek için, fidanlık yerinin kuv- vetli rüzgar etkisi olmayan, açık ve havadar yerler olmasına dikkat edilmelidir.

 

Toprak

İyi toprak fidan yetiştirmede başarı yanında büyük ekonomi de sağlar. Zira iyi toprak fidan zayiatını azaltır, verimi artırır ve üretim kalitesini yükseltir. Toprak kolay işlendiği için de toprak işleme giderleri az olur. Fidanlık toprağı- nın kolay tava gelebilen türde, en az 120 cm derinliğinde ve geçirgen olması gerekmektedir. Fidanlıklar için toprağın oldukça hafif olması idealdir. Toz+kil oranı % 15–20 olan kumlu balçık toprakları tercih edilmesi önerilmektedir. Yap- raklı türlerde toz+kil oranının % 35’i, ibreli türlerde ise % 25’i geçmemesi ge- rekmektedir. Bu oranları üstündeki kil, toprağın geçirgenliğini, havalanmasını güçleştirir. Bu durumda toprak fazla su tuttuğundan soğuk olur ve güç ısınır. Su alınca şişer, su kaybedince büzülür, sertleşir ve kemikleşir. Bunun sonucu

 

9

 

toprak yüzünde çatlaklar oluşur, bunlar ise kuruma ve kök zararlarına neden olur. Bu topraklar uzun zaman tav haline gelemez veya tav durumlarını hızla kaybederler. Buna karşılık hafif toprakların tav haline geçişleri kısa zamanda olur, bunları işlemesi kolay, ekim ve söküm işleri zahmetsiz ve zayiatsızdır. Ot alma ve çapa gibi bakım giderleri az, kök gelişmesi iyidir. Su birikmesi olmama- sı dolayısıyla kök çürümesi de yoktur. Ancak kum oranının belirtilen ölçülerden yüksek olması da toprağın kolay kuruması, fazla sulamaya ihtiyaç göstermesi, toprağa verilen besin maddelerinin hızla yıkanıp fidanların kök alanlarından alt katmanlara gitmesi ve dolayısıyla kök sahasında fakir, zayıf ve verimsiz bir ortamın oluşmasına neden olur ve toprağı işleme kolaylığına rağmen tercih edilemez duruma sokar. Bu topraklarda kökler geniş bir sahada gelişirse de söküm ve dikim esnasında bunların büyük bir kısmı toprakta kalır veya kesi- lerek zayi olur. Ancak şu hususu belirtmek gerekir ki; topraklı ve çıplak köklü fidan yetiştirilen fidanlıklarda toprak özellikleri bakımından bazı farklılıklar ve tolerans sınırları da dikkate alınmalıdır. Çıplak köklü (topraksız)fidan üretimin- de, ağır topraklar sökümde kök yaralanmalarını artırırken, aksine topraklı fidan üretiminde, fidanlar topraklı olarak çıkartılırken kök topraklarının kolay dağıl- maması için toprağın biraz ağır olması tercih nedenidir. Genel olarak toprak tanecikleri arasındaki boşluklar(gözenek), toprağın toplam hacminin % 40-60’ı arasında olmalıdır. Bu topraklarda taş ve çakıl bulunmaması, taban suyunun 60–150 cm derinlikte olması gerekir. Fidanlıklarda toprak asitliği (pH) büyük önem taşır. Alınan besin elementleri ve bitki türlerine göre az çok değişmekle birlikte 5,0–7,2 pH dereceleri arasında olması birçok bitki türleri ve çeşitli besin elementlerinin alımı için optimal olarak kabul edilir. Toprak asitliğinin 4,0-4,5 pH olması halinde potasyum, fosfor, kalsiyum ve magnezyumdan bitkiler ye- terince faydalanamaz. Buna karşılık pH 7,8- 8,5 olursa bu yüksek toprak asitliği (pH) değerlerinde de demir, manganez, bor, çinko ve bakır gibi elementler bitkiler tarafından alınamaz. Sararmalar şeklinde kloroz ortaya çıkar. Fidanlık toprağının üst 40cm derinliğindeki mineral besin maddelerinin önemi büyük- tür. Zira fidanların kök sahası en fazla bu derinliğe kadar inebilir. Bu nedenle, fidanlık kuruluşunda ve fidan üretiminde 0–20 ve 20-40cm derinliklerdeki mineral besin maddeleri bilinmelidir.

 

Su Durumu

Fidanlık yerinin seçiminde toprakla beraber göz önünde tutulması gereken en önemli faktörlerden biriside sudur. Fidanlık sulama suyu için oldukça temiz nehir, çay, dere ve kuyu suları tercih edilmelidir. Kalite ve miktar yönünden suyu garantili olmayan yerde kesinlikle fidanlık kurulmamalıdır. Genel bir ortalama olarak bir fidanlık için dekara dakikada 6–10 litre su isabet edecek şekilde su te- mini esas alınmalıdır. Suyun debisinin, ekim yastıklarına 12 saatte veya daha az

 

10

 

zamanda asgari 13 mm su verilebilecek miktarda olması gerekmektedir. Daha pratik bir ölçü ise, ekim sahaları için dekara günde kurak mıntıkalarda 10 ton, rutubetli mıntıkalarda 5 ton su verilebileceği esas alınmalıdır. Şaşırtma (repikaj) parselleri için bu miktarın 2/3’ü hesaplanır. Ancak suyun verimini tespit işi su- yun en fazla kullanıldığı zamanlarda ve en kurak periyotta yapılmalıdır.

 

Yer Seçiminde Aranan Ekonomik Koşullar

Kurulacak fidanlığın, köy ve kasaba gibi işçi temini kolay olan yerleşim mer- kezlerine yakın olması işçi naklinde zaman tasarrufu ve ucuzluk sağlar. Geniş- leme imkanı olan bir yer tercih edilmelidir. Fidanlıklar, karayolu ile bağlantılı olmalı, yollar yaz ve kış ulaşıma açık bulunmalıdır. Sürekli elektrik enerjisi ve haberleşme sağlanabilecek yerler seçilmelidir. Fidanlıklar mümkün olabildiği kadar yerleşim yerlerine en yakın yerlerde kurulmalıdır.

 

  • Fidanlık Alanının Düzenlenmesi
    • Fidanlıkta İç Taksimat

Fidanlık alanının parsellere bölünmesinde; makineli çalışmaya uygun ol- ması, bitkiye yararlı olacak şekilde ışık ve gölgenin dağılışı, ekim yastıkları ve şa- şırtma (repikaj) sıralarının kuzeyden güneye uzanacak şekilde olmasına dikkat edilmelidir. Fidanlık alanı eşit şekilde bölünmeye uygun ise, her parsel bir hek- tar (100 mx100 m) olacak şekilde oluşturulur. Fidanlığın parsel ve çevre yolları mevcut makine ekipman ve araçların her zaman girebileceği genişlikte olma- lıdır. Genellikle 3,5–4,0 m genişliğindeki yollar yeterli olmaktadır. Ancak tesisle- rin yolları, geliş-gidişe olanak sağlayacak genişlikte (6,0 m) bırakılmalıdır. Arazi kaybını önlemek için gerektiğinden daha geniş yol yapılmamalıdır. Ambar, kompost çukuru, gübrelik, seleksiyon hangarı gibi tesislere vasıtalar kolayca yanaşabilmelidir. Fidanlık yolları; fidanlık alanının ortalama % 25’i olarak düşü- nülmelidir. Ana yollar stabilize malzeme ile kaplanmalıdır. Fidanlık çalışmaları- na başlamadan önce gerek kültür sahaları, gerekse yollar, tabii ve suni rüzgar perdesi yerleri, iskan sahası, ekipman, makine ve vasıtaların konulacağı yerler çok dikkatli olarak tespit edilmelidir. Fidanlıkta mevcut makine ve ekipmanla- rın, ömürlerinin uzun olması ve verimli çalıştırılmalarını sağlamak maksadıyla, mutlaka sundurma yapılmalı ve kullanılmadıkları zamanlarda burada muhafa- za edilmelidir. Kuru ve şiddetli rüzgarların hakim olduğu mıntıkalarda, 8 hek- tardan fazla sahası olan fidanlıkların hem etrafına, hem de içine rüzgar perdesi tesis edilmelidir. Fidanlığın iç taksimat planında yollar, hendekler, inşaatlar ve diğer sabit tesisler boyunca rüzgar perdesi düşünülmelidir. Genellikle rüzgar perdeleri, yüksekliğinin 10–15 katındaki bir şeridin korunmasını sağlayabilir. Rüzgar perdesi, azami korumayı temin etmek için, hakim rüzgarların geldiği yöne dik tesis edilmeli ve fidanlık çalışmalarını engellememesi bakımından

 

11

 

yastıklara paralel olmalıdır. Rüzgar perdesinde kullanılacak türler belirlenirken fidanlıkta yetiştirilen çeşitlere zararlı olacak mantar ve böceklerin konukçusu olmamasına dikkat edilmelidir (kavak üreten fidanlıklarda kavağa arız olan Sci- apteron tabaniformis konukçusu olan söğüdün perdede kullanılmaması gibi). Fidanlık arazisi hazırlanırken, mevcut tabii ormandan şeritler bırakılmak sure- tiyle de bunun temini sağlanmalıdır. Ancak bunu yaparken tamamen rüzgar- dan koruntulu yerler meydana getirilmemelidir. Zira bu gibi yerlerde fidanların olgunlaşması gecikir, İlkbaharda erken sürer, böylece fidanın hem dona daya- nıklılığı azalır, hem de söküm zamanı kısalır. Diğer taraftan sahanın dört tarafı ağaçlarla çevrili olursa fidanlık alanı suni olarak bir don çukuru durumuna da getirilmiş olabilir. Onun için bu yerlerde çok kuvvetli rüzgar etkisi yoksa fidan- lığın kuzeyi açık olmalıdır.

 

  • Arazinin Tesviyesi

Gerek arazide yapılacak makineli çalışmaların imkan dahiline girmesi ve ve- rimli olabilmesi, gerekse fidanlara aynı miktarda suyun verilebilmesi ve suyun düzenli dağılışının temin edilebilmesi için, arazideki çukurları doldurmak ve tümsekleri kaldırmak suretiyle toprak verimliliğini azaltmadan arazinin yüzü- nü uygun bir sulama meylinde düzeltmek gerekmektedir. Tesviyenin sağladı- ğı faydalar ve arazinin tesviye ihtiyacı şöyle özetlenebilir: Tesviyeli bir arazide her türlü makineli çalışma yapılabilir. Su, arazinin her tarafında toprağa daha fazla nüfuz eder. Toprak aşınıp taşınmayacağı gibi, göllenme de olmaz. Kısa za- manda, daha az masraf yapmak ve daha az su kullanmak suretiyle muntazam bir sulama yapılabilir. Sulamalardan sonra toprağın her tarafında aynı zaman- da tav meydana gelir. Tesviye edilmemiş arazide su, göllenmelerinden dolayı bazı fidanlarda kloroz ve kök çürümeleri olabilir. Tesviye, fidanlık çalışmalarında genel bir kolaylık sağlar. Araziyi tesviyeye hazırlarken öncelikle ot, sap ve taşlar temizlenir ve pullukla derin bir sürüm yapılır. Tezeklerin dağılması için bir süre dinlendirmeye bırakılır. Arazinin çeşidine göre birçok kez sürüm yapılır, diskaro çekilmek suretiyle toprak ince kırıntılı bir hale getirilir. Bundan sonra arazinin tesviyesine geçilir.

 

  • Sahanın Drenajı

Drenaj; yüzey sularının fidanlık alanından uzaklaştırılması ve yüksek taban suyunun bitki gelişmesine engel olmayacak bir biçimde kontrol altına alınma- sıdır. Drenaj problemi olan sahalarda fidanlık kurulmamalıdır. Zira gerek drenaj tesislerinin yapılması ve gerekse böyle ağır toprakların ıslahı çok pahalıdır ve hatta bazı durumlarda ıslah imkânı dahi bulunamaz. Bitkilerin çoğu, toprak yüzeyindeki su göllenmelerine ve kök çevresindeki serbest suya belirli bir süre dayanabilirler. Durgun suyun içerisinde gerekli oksijenin bulunmaması sonu-

 

12

 

cunda bitki ölür. Bu nedenle toprağın havalanmasına engel olan fazla suyun yüzeyden ve kök çevresinden hızla akıtılması gerekmektedir. Su ile doygun topraklar soğuk topraklardır. Çünkü suyun ısınması için gerekli ısı, toprağın ve havanın ısınması için gerekenden çok fazladır. Drenaj problemi olan yerlerde fidanlık kuruluşu tavsiye edilmemesine rağmen, mecbur kalındığı takdirde topraktaki fazla suyun uzaklaştırılması ve yerine havanın girmesini temin için gözenek teşekkülü demek olan drenajın yararlarını söyle sıralayabiliriz:

Toprak erken tava gelir. Büyüme dönemi (vejetasyon) uzar. Toprak işleme giderleri azalır. Su baskınlarından doğacak zararları önler. Toprağın fiziksel ya- pısını düzeltir. Erozyona dayanıklı granüler toprak yapısının oluşmasını sağlar. Toprağın havalanması sağlanır, ilkbaharda erken ısınır ve sonbaharda ılık kalır. Erken ve geç donların zararlarını önler. Toprağın geçirgenliğini artırır. Buhar- laşmayı azaltır, kuruma ve çatlamaları önler. Mikroorganizma çalışmaları artar. Tuzluluk ve alkaliliğin kontrol altında tutulmasını sağlar. Bataklık ve göl alanla- rının drenajı ile insan sağlığına zarar veren unsurlar ortadan kalkar ve yeni arazi kazanılır.

Fidanlıklarda drenaj, açık ve kapalı sistem olarak iki şekilde uygulanır. Açık drenaj sistemi, arazideki taban suyunu toplayan ve belirli bir eğimde akıtan açık kanal sistemidir. Kapalı drenaj sistemi ise taban suyunun toprak altında- ki kanallarla tahliye edildiği sistemdir. Üzerinde üretim yapılabildiği için arazi kaybı yoktur.

 

  • Sınırlama ve Sahayı Koruyucu Önlemler

Sınırlama, arazi tesviyeleri ve düzenlemesinden sonra yapılmalıdır. Fidanlı- ğın sınırlaması cansız veya canlı çitlerle yapılır. Ayrıca fidanlık sınırlarında rüzgar perdesi tesisi de hem sınırlamada yardımcı olur ve hem de fidanlık toprağı ve fidanlar üzerinde koruyucu etkileriyle hizmet yapar. Cansız çitler; çıtalı parmak- lık çiti, dikenli tel çit, kafesli tel çiti tipinde olabilir. Kafesli tel çit köpek vb. hay- vanların fidanlığa girerek yeni ekim ve şaşırtma (repikaj) yastıklarını bozmaları ve fidanlara zarar vermelerini önleyebilir. Canlı çitler: Tesisleri zaman ister fakat etkileri devamlıdır. Bu etkiler, sınırı oluşturup saha emniyetini gerçekleştirme ötesinde, yetiştirilen bitkisel materyalin rüzgarın çeşitli zararlı etkilerine karşı da cansız çitlerden daha etkin koruyucu rol oynaması şeklinde özetlenebilir. Rüzgara karşı koruyucu etki özellikle çimlenme zamanı ve fidanların ilk hayat evrelerinde büyük önem taşır.

Canlı çit veya rüzgar perdesinin komşu araziye tecavüzü önlemek için bo- dur çitlerde 0,5 m, boylu çitlerde 2 m kadar iç kısımda tesis edilmesi uygun olacaktır. Alçak çit olarak hatmi, ligustrum, berberis, mazı, Crataegus vb., boylu çit olarak da Cupressus goveniana, Cupressus macrocarpa (servi), kısmen mazı türleri daha uygundur. Eğer canlı ve cansız çit bir arada tesis edilecekse cansız

 

13

 

çitin iç tarafında canlı çit yapılması uygun olur. Bu durumda canlı çitler etkin hale gelene kadar cansız çit koruyucu görevi yüklenir.

 

  • Toprağın İşlenmesi

Toprak, tohumun çimlenmesini temin eden bir yatak, bitkinin beslenmesi için gerekli su, besin maddeleri, oksijen ve faydalı bakterileri bünyesinde top- layan bir varlıktır. Bu nedenle, toprağın işlenmesi ve verimliliği fidanlık çalışma- larında önemli bir yer işgal eder. Toprak işlemesiyle bitki büyümesine daha uy- gun bir ortam yaratılır, toprağın rutubeti kontrol altına alınır ve arzu edilmeyen yabancı otlar yok edilir. Ayrıca böcek ve diğer zararlıların yuvaları bozularak yok olmalarında yardımcı olunur. İyi işlenmiş toprak fidan zayiatını azaltır, verimi artırır ve fidan kalitesini yükseltir. Toprağın işlenmesi, toprak zerreleri arasın- daki bağın gevşetilmesi, hava ve su tutma kapasitesinin, su geçirgenliğinin artırılması, organik maddenin muhafazası, toprağın alt ve üst kısımlarındaki verimsizliğin giderilmesi amacıyla yapılır. Toprağın işlenmesinde uygulanacak şekiller; yetiştirilecek kültüre, toprağın türüne, kuru veya sulanabilir şartlarda çalışılmasına bağlıdır. Örneğin; sulama imkânı olmayan arazilerde yapılan de- nemeler, toprak işlemesinin, toprağın rutubetini kaybettirmeyecek ve derin olmayacak bir şekilde yapılmasının gerektiğini, buna karşılık sulama imkânı olan alanlarda, toprak derinliğinde su depolanması ve toprak yüzeyinde nem- liliğin azaltılarak çalışmaya imkân sağlaması bakımından derin sürüm gerekti- ğini göstermektedir. Fidanlık çalışmalarında, özellikle toprak işlenmesinde, 4×4 lastik tekerlekli traktörlerden yararlanılmalıdır. Bu tip traktörlerde dört tekerde birlikte çalışacağından patinaj durumu olmayacak ve dolayısıyla toprakta is- tenmeyen sıkışmış tabaka oluşmayacaktır.

Makine ile yapılan yastık yapma, şaşırtma (repikaj), fidan sökümü, kök kes- me işlerinin istenilen şekilde olabilmesi, alet ve ekipmanların, rahat, arıza yap- madan çalışabilmesi zorunluluğu vardır. Ayrıca yetiştirilen fidanların kök-gövde oranının uygun şekilde oluşturulması, toprağın derin ve çok iyi hazırlanmasına bağlıdır. Ancak, derin işleme fazla gevsek kum topraklarında önemli olmayabi- lir. Her ne sebeple olursa olsun derin toprak işlemesi, fidanlık çalışmalarında fi- dan kalitesini yükseltir, maliyeti düşürür. Fidanlık toprağının, organik maddenin az verildiği zamanlarda derin sürümlerle alt üst edilmesi sakıncalıdır. Bunun yerine 15–20 cm’lik üst toprak, alt üst edilerek işlenir. 25–30 cm derinlikteki kısımların yırtılarak alttan gevşetilmesi sağlanırsa toprak işlemesinden dolayı oluşacak hatalar önlenmiş olur.

Devirme suretiyle çalışan pulluklarla sürekli aynı derinlikte toprak işlemesi yapılırsa, pulluk tabanı olarak adlandırılan sıkışmış sert bir zemin meydana ge- lir. Bu durum makine ile sökümde büyük güçlükler ve aksaklıklar yarattığı gibi sürümün daha derinleştirilmesini ve bu tabakanın yırtılmasını güçleştirir. Derin

 

14

 

toprak işlemede, alt toprak yapısı ve bunun kültüre elverişliliği de dikkate alı- narak devirme işlemi yapılmalıdır. Örneğin; ekim yastıklarında, çimlenmenin mükemmel olması için ekim yastıklarının kaymak tutmaması, geçirgenliğinin iyi olması istenir.

Eğer toprağın üst kısmı istenilen bu nitelikleri taşıyor ve daha aşağıda (20- 30 cm’de) sıkı oturmuş kil tabakası varsa, toprağı derin olarak, alt üst etmek- le zararlı durumlar yaratılmış olur. Bu nedenle fidanlık toprağının yetiştirilen kültüre uygun yapıda olması ve faydalı olan toprak derinliğinde aynı karakteri muhafaza etmesi istenilir. Böylece toprağın işlenmesi basitleşmiş ve doğacak aksaklıklar önlenmiş olur. Fidanlık toprağında kil miktarı fazla ise ve derin kısım- da da kum oranı fazla olan bir tabaka bulunursa, işlemenin derin ve devirme suretiyle yapılması uygun olur. Böylece daha hafif olan kumlu toprak yüzeye çıkartılarak toprağın fiziksel olarak iyileştirilmesi sağlanmış olur.

Fidanlık topraklarının derin olarak ve derindeki sıkı oturmuş tabakaları yır- tan, ancak toprağı alt üst etmeden isleyen aletlerle işlenmesinde büyük fayda- lar vardır. Böylece derin işleme suretiyle kök gelişmesi kolaylaştırılmış ve teşvik edilmiş olduğu gibi toprağın havalanma ve drenaj imkânları da artırılmış olur. Alt tabaka, derin olarak toprağı yırtan ve gevşeten ekipmanlar (dipkazan, gra- ham pulluğu) ile işlenir, fakat alt üst edilmez. Bu şekilde yapılan toprak işlemesi ile aynı zaman da toprağın 60-70 cm derinliğinde yırtılması sonucunda drenaj imkanları da sağlanmış olur. Böylece fazla sulamadan veya sağanak yağıştan doğacak sakıncalar ortadan kaldırılır.

 

Toprak İşleme Alet ve Makineleri

  1. Toprağı Devirerek İşleyen Aletler

Soklu pulluklar, döner kulaklı pulluklar, diskli pulluklar

  1. Toprağı Devirmeden İşleyen Aletler

Kültivatör (dinlendirme ve kültür sahalarında ot mücadelesinde kullanılır), Graham pulluğu, dipkazan (drenaj imkânı uygun olmayan kil ve killi balçıklı toprakların ıslahında kullanılır, toprağın 20–65 cm derinliğindeki kısmını yırtarak oluşacak boşluklarda yüzeysel suların akımını sağlar)

  1. Toprağı Karıştırarak, Yüzeysel İşleyen Aletler

Toprak frezeleri, rotovatör (organik madde ve kimyevi gübrenin toprağa karıştırılması, pullukla işlenmiş toprağın kırıntılı bünye haline getirilmesini sağlar, fidan sıraları arasındaki ot mücadelesinde ve çapa işlerinde kullanılır), diskaro, gobldisk

  1. El Aletleri

Çapalar, belkürekler, tırmıklar, kazmalar

 

 

15

 

  • Fidanlıkta Organik Madde
    • Organik Maddelerin Topraktaki İşlevleri

Organik madde, toprak verimliliğini ifade eder. Çok defa toprağın zenginli- ği, organik maddenin toprağa vermiş olduğu koyu renkle ölçülür. Fidanlık top- raklarının organik madde oranının ideali % 5–6 olmakla birlikte ülkemiz şart- larında % 2–3 oranının devamlı olabilmesi yeterli kabul edilmektedir. Fidanlık topraklarının en büyük organik madde kaynakları, ahır gübresi, kompost ve yeşil gübrelerdir. Organik maddelerin toprak üzerindeki etkileri üç grupta top- lanabilir. Bunlar sırasıyla fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkilerdir.

 

Fiziksel Etkileri

Organik maddeler, ayrışmamış veya yarı ayrışmış organik maddeler ve hu- mus karakterindeki tam ayrışmış organik maddeler olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrışmamış veya yarı ayrışmış organik maddeler, daha çok toprağın fiziksel özelliği üzerine etki eder ve kaba bir yapıya sahip olduğundan, toprak tane- cikleri arasındaki boşlukları çoğaltarak toprağı geçirgen bir hale getirir. Bunun sonucunda da toprağın su tutma kabiliyeti ve geçirgenliği artar, havalanması iyileşir. Bu gibi organik maddelerin topraktaki etkileri kendileri ayrışıp kaybol- duktan sonra dahi bir süre devam eder. Ayrışmamış veya yarı ayrışmış organik maddelerin bu özelliği, ağır kil toprakları için arzu edilir bir özelliktir. Buna karşı- lık kumlu topraklarda, esasen normalin üzerinde olan boşluklar ve geçirgenlik, bu nevi organik maddelerle daha da artacağından bu tip topraklarda etkisi olumsuz olabilir. Bu nedenle bu tip topraklarda daha çok kimyasal gübreler ve humus kullanılır. Organik maddelerin tam ayrışmış halini temsil eden humus ise, ağır kil topraklarını hafifletmesi, hafif kum topraklarına bağlılık vermesi se- bebiyle her iki zıt karakterli toprak türü üzerinde de olumlu tesirler meydana getirir. Kil toprakları ağır olup, tanecikler sıkı istiflenmiştir. Bu itibarla da suyu geçirme ve havalanma şartları iyi değildir. Böyle bir toprakta humus, kil tane- ciklerinin etrafını ince bir zar halinde sararak katyon değişim kapasitesini artırır. Kumlu topraklara humus ilavesi ile fazla olan gözenek hacmi azalır (bağımsız veya gevşek olan kum taneleri humusla birbirine bağlanmakta, aralarındaki boşluklar kısmen doldurulmaktadır). Bu suretle su tutma kapasitesi artırılmış, aşırı drenaj şartları önlenmiş olur. Organik madde, toprak-ısı münasebetlerini de düzeltir. İzolasyonu sağlayan bir örtü vazifesini görerek aşırı hallerin etkisini azaltır ki, donma tehlikesine fazla maruz topraklarda bu husus çok önemlidir.

 

Kimyasal Etkileri

Organik maddeler oksijen depo ederler ve azot bakterilerine faydalı olur- lar. Bakteri faaliyetlerini artırırlar, toprakta C02’ in çoğalmasına ve çeşitli organik asitlerin teşekkülüne sebep olurlar ki, bu da asitliği artırır ve besin maddeleri-

 

16

 

nin çözünür hale gelmesine yardım eder. Diğer taraftan parçalanmalar sonu- cunda, basta azot olmak üzere fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi çeşitli bitki besin maddelerini de toprağa verirler.

 

Biyolojik Etkileri

Organik maddeler, mikroorganizmalar için besin ve enerji kaynağı teşkil ederler. Mikroorganizma faaliyeti için gerekli enerjiyi organik maddeye bağlı karbondan alır ve toprağa dönen organik maddenin çeşitli mikroorganizmalar tesiriyle parçalanması da bu faaliyet sonucunda olur.

 

  • Organik Madde Kaynakları

Toprağın organik maddesi bitkisel kökenli (sap, saman, yaprak vb.) ya da hayvansal kökenli (hayvan gübresi) olabilir. Bunların zaman içerisinde fiziksel parçalanma ve kimyasal ayrışmaya uğramasıyla humuslu topraklar teşekkül eder. Organik materyal olarak hayvan gübresi, yeşil gübre, orman humusu ve çürüntüsü, ibre, kozalak, ağaç kabuğu ve odun artığı kırıntıları, talaş, ince yon- ga, yosun, çeşitli ot, sebze, saman, turba, mezbaha artıkları, melas, bira ve şarap fabrikası artıkları sayılabilir.

 

  • Hayvan Gübresi

Olgunlaştırılması

Fidanlığın büyüklüğüne göre her yıl ihtiyaç duyulan organik maddelerden hayvan gübresi veya kompost için, yeteri büyüklükteki gübre çukuru fidanlığın uygun bir yerinde tesis edilmelidir. Beton gübre çukuru tesisine kadar, tabanı geçirimsiz hale getirilmiş toprak çukurlar da aynı amaç için kullanılabilir. Ham hayvan gübresinin yaklaşık % 80’i sudur. Geriye kalan % 20’lik katı kısım ise % 1,5 azot, % 1 fosfor, % 1 potasyum içerir.

İlk olarak gübre çukurunun tabanına daha önce temin edilen (saman, kuru ot, talaş)+(humus, olgunlaştırılmış hayvan gübresi)+(kültür toprağı) karışımı 5–10 cm kalınlığında serilir. Üzerine 90 cm kalınlığında hayvan gübresi yığılır. Rutubet eksikliği varsa hafif sulanarak rutubet artırılır. Azot kaybını azaltmak ve aynı zamanda zenginleştirmek amacıyla beher m3’e 5–10 kg% 16’lık süper fosfat gübresi yığına karıştırılır. Bu haliyle yığın 2–4 gün bırakılır. Bu süre içerisinde ok- sijenli yanma olayı başlar ve yığının ısısı 50–65°C’ye kadar çıkar. Bir termometre ile bu kontrol edilir. Bu esnada birçok zararlı ot tohumu zararsız hale getirilmiş olur. Bu süre sonunda yığının üzerine humus+yanmış hayvan gübresi+kültür toprağı karışımı 5 cm kalınlığında serilir. ‘loğ’ tabir edilen silindir seklindeki taş gezdirilerek yığın iyice sıkıştırılır. Bu suretle yığının hava almaması sağlanır. İlk kat bu şekilde hazırlandıktan sonra bunun üzerine yine aynı şekilde hazırla- nan taze gübreden tekrar 90 cm serilir ve bir önceki uygulama aynen tekrarla-

 

17

 

nır. Bu işleme gübre çukuru dolana kadar devam edilir. Çukur dolduğunda ise yığının en üstüne 10 cm kalınlığında kültür toprağı serilir ve iyice sıkıştırılır. Bu esnada yığın hiç bir yerinden hava almamalıdır. Yığının üzerine kabak, salatalık vb. bitki tohumu ekilmesi, hem yığının üzerine gölge yaparak çabuk kuruma- sını önler ve hem de yapraklarının pörsümesine bakılarak yığının sulanması gereğinin tespitini sağlar. Hayvan gübresinin olgunlaşma (yanma) süresi, fi- danlığın bulunduğu bölgenin iklimine (ısı ve rutubetine) bağlı olmakla birlikte ortalama 4-6 ay içersinde tamamlanmakta ve gübre kullanıma hazır hale gel- mektedir. Şerbet çukurunda biriken şerbet, kuru ot, saman, humus ve kültür toprağı ile karıştırılarak tekrar yığında kullanılmalıdır. Ancak şerbet çukurundan alınan şerbet doğrudan yığına serpilmemelidir. Sıvı dışkının katı dışkıdan daha fazla azot ve fosfor içerdiği unutulmamalı şerbet ziyan edilmemelidir.

 

Hayvan Gübresinin Bazı Özellikleri , Toprağa Verilme Zamanı ve Şekli

Usulüne uygun bir şekilde olgunlaştırılmış hayvan gübresinin bir tonu yak- laşık 5,5 kg azot, 2,5 kg fosfor, 5,5–6 kg potasyum, 3 kg kalsiyum, 1,8 kg mag- nezyum, 1kg kükürt vb. gibi besin maddelerini ihtiva eder. Yeni olgunlaşmış hayvan gübresinde C/N oranı ortalama 20:1 olur. Bu oran büyüdükçe toprakta azot fakirliği artar. Yine yapılan araştırmalara göre hayvan gübresinin reaksiyo- nu pH=6,62–8,48 arasında değiştiği ve ortalama % 78 organik madde içerdiği tespit edilmiştir. Fidanlıkta herhangi bir parselin veya tarlanın organik madde miktarını % 1 artırmak için (örneğin % 2’den % 3’e çıkarmak için) 1 hektarına 60- 80 ton/ha hava kurusu hayvan gübresi verilmesi gerekir. Verilen bu gübrenin

% 50’si ilk yıl, % 30’u ikinci yıl, % 20’side üçüncü yıl parçalanarak yarayışlı hale geçerler. Bu husus göz önünde bulundurarak miktar dengelemesi yapılmalıdır. Fidanlığın toprakları hafif ise (balçıklı kum, kumlu balçık) hayvan gübresinin ilkbaharda toprak işleme ile birlikte verilmesi gerekir. Toprak ağır ise (killi balçık, balçıklı kil, kil) hayvan gübresinin sonbaharda toprak işleme esnasında veril- mesi gerekir. İnce bünyeli (killi) topraklara sonbaharda yarı olgunlaşmış hayvan gübresi de verilebilir. Olgunlaşma İlkbahara kadar tamamlanır ve bu arada top- rağın fiziksel özelliklerini de daha fazla ıslah etmiş olur. Ancak sonbaharda ekim yapılıyorsa yarı yanmış hayvan gübresi verilmemelidir. Hayvan gübresi parsele (veya tarlaya) taşındıktan sonra sürülerek toprağa karıştırılmalıdır. Aksi takdirde başta azot olmak üzere besin kaybı olmaktadır.

 

  • Kompost

Usulüne uygun hazırlanmış kompost, hayvan gübresinden daha zengin or- ganik madde içermektedir. Organik madde sıkıntısı çeken fidanlıklarda bakım çalışmaları sonucu ortaya çıkan her türlü ot ve organik artıklar, bahçe artıkları,

 

18

 

orman ölü örtüsü (dal, ibre, yaprak, kabuk vb.), turba, çay, pamuk, konserve, se- ker ve bira fabrikaları organik artıkları, kereste, atölye ve fabrika organik artıkları (talaş vb.), sap-saman, mezbaha artıkları, sebze artıkları vb. kompost materyali olarak kullanılabilir. Hayvan gübresi olgunlaştırma çukurunun benzerinde veya aynı çukurun diğer gözlerinde kompost yapılabilir.

 

Kompost Nasıl Yapılır?

Önce kompost yapılacak çukurun altına 10 cm yüksekliğinde bir ızgara yerleştirilir. Bunun üzerine 3–5 cm kalınlığında sap, saman, kuru ot, talaş seri- lir. Şayet ızgara konulmaz ise, çıkacak şerbeti rahatça emebilecek şekilde sap, saman, kuru ot ve talaşa yanmış hayvan gübresi ve kültür toprağı da ilave edilerek altlık 10 cm kalınlığında tabana serilir. Daha sonra kompost materyali getirilir, iri taneli kısımları ufalanarak 3–5 cm çapına veya boyuna getirilir ve altlık üzerine 30 cm kalınlığında serilir. Yığın el ile sıkıldığında su damlamayacak kadar sulanarak rutubetlendirilir. Parçalanmanın oluşması ve hızlanması için 1 m3’e ortalama 10 kg amonyumsülfat gübresi+2kg öğütülmüş kireç+3–5 kg olgunlaşmış hayvan gübresi (veya humuslu orman toprağı) karıştırılarak yığın bu haliyle bırakılır ve 2–4 gün içerisinde yığın ısısı 60-65OC’ye kadar çıkar. Isının daha fazla yükselmesine izin verilmemeli ve üzerine tekrar yukarıda belirtilen altlıktan 5-10 cm, kompost materyalinden 30 cm kompost materyali katkı maddeleri ile birlikte serilerek çukur dolana kadar bu işleme devam edilmeli- dir. Bu arada şerbet çukurunda biriken şerbet, materyal ile karıştırılarak tekrar yığına verilir. En üst tabakaya hayvan gübresinde olduğu gibi kültür toprağı serilerek gölgeleme işlemi, belirtildiği şekilde yapılarak ve zaman zaman da sulanarak kompostun olgunlaşması beklenir.

Bu işlem 4–6 ay içerisinde gerçekleşir. Bu süre sonunda olgunlaşan kom- post alınarak fidanlık toprağına verilir. Kompost süresi kullanılan materyalin tü- rüne ve yörenin iklimine göre değişir. Özellikle ibreli odun talaşı karışıma % 25- 30’dan fazla karıştırılmamalıdır. Zira bunların ayrışması daha zordur. Kompost iyi muhafaza edildiğinde çukurda birkaç yıl kalabilir. Buradan alınarak toprağa verilebilir. Kompostun olgunlaştığı, yığındaki solucan ve benzeri canlıların ço- ğalmasından anlaşılabilir. Kompost oluşumu sırasında C/N oranı 6’ dan küçük olursa uçma nedeniyle azot kaybı fazla olur, C/N oranı 25’den büyük olur ise bu defa ortamda azot azlığından dolayı ayrışma yavaşlar. Ayrışma verimi 35– 40°C’de en yüksek değerde olur. 65°C’den yukarısında ayrışma çok azalmakta ve durmaktadır. Kompost oluşumunda çok değişik yöntemler olmakla birlikte basit yığınlar halinde de yapmak mümkündür. Bu yığınlar taban genişliği 4–5 m, yüksekliği 1,5–2 m olan yamuk şekilli yığınlardır. Bu yöntemde en iyi kom- post ısısı 35–45°C olarak belirlenmiştir. Yığın sık sık kontrol edilmeli ve ısı bu değerin üzerine çıktığında karıştırılmalıdır.

 

19

 

Kompostun Verilme Zamanı

Hazırlanan kompost, olgunlaştırılmış hayvan gübresinde olduğu gibi top- rağa verilir. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere hayvan gübresine göre daha fazla organik madde içerdiğinden onun yarısı kadar yani hektara 30–40 ton olarak verilmelidir. Hatta hayvan gübresi ile karıştırılarak ta verilebilir.

 

  • Yeşil Gübreler

Fidanlık toprağının iyileştirmesinde yeşil gübreler de diğer organik mater- yaller kadar büyük rol oynar. Bu gübreler topraktaki organik materyalin artma- sını ve bunun sonucu olarak da toprağın fiziksel özelliklerinin iyileştirilmesini sağlarlar. Killi topraklarda toprağın drenajını iyileştirir, kumlu topraklarda ise toprağın su tutma kapasitesini arttırır. Toprağın toplam ve yararlanılabilir azot miktarını artırır. Ayrıca, yeşil gübrelemede baklagiller kullanılmış ise bunların yumrularında biriktirmiş oldukları azot, bitkiler için diğer önemli bir azot kay- nağı olur. Yeşil gübre bitkileri toprağa verilen suni gübreleri yakalamakta ve bu besin maddelerini kendi bünyelerinde güç çözülür organik bileşikler halin- de tutmaktadırlar. Bu bitkiler toprağa döndüklerinde, ayrışarak bu gibi besin maddelerini serbest hale geçirmekte ve bitkiler bunlardan faydalanmaktadır. Böylece, verilen gübrelerin sulama suyu veya yağmurla hemen yıkanıp gitmesi kısmen önlenmiş olur. Yeşil gübreleme, topraktaki mikroorganizma faaliyetinin aktif hale gelmesine yardım eder. Yeşil gübrelemede kullanılan bitkiler toprağı erozyondan ve zararlı otların istilasından korurlar. Yeşil gübre olarak hafif top- raklar için sarı lupin (Lupinus luteus), orta ağırlıkta topraklar için bezelye, adi fiğ, ağır topraklar için mavi lupin (Lupinus angustifolia), yonca, bezelye, fiğ, bakla, mısır, soya fasulyesi ve kolza önerilir. Adi fiğ ve koca fiğ (dekara 15 kg) her türlü toprakta yeşil gübre olarak başarı ile kullanılabilir. Lupin ekilecekse dekara 40 kg, karışık legüminoz ekilecekse 50 kg, fiğ ve yulaf karışımı ekilmesi halinde 10–15 kg fiğ ve 5–10 kg yulaf tohumu ekilmesi uygun olur. Bunların ekimleri parsellerden fidanlar söküldükten sonra mayıs ayı sonu veya haziran ayı başlarında yapılır. Ekimin geç yapılmasının nedeni, toprağı yazın sıcağından koruması ve siper altında tutmasıdır. Böylece bu bitkiler Ağustos ayı sonuna kadar sahada kalabilir. Yeşil gübre bitkilerinin 2/3’ü çiçeklenmiş ve baklalar oluşturmaya başlamışsa, bitkilerin bir toprak işlemesiyle hemen toprağa karış- tırılması gerekir. Gecikme halinde toprağa verilecek azotun büyük kısmını bak- la tohumlarının olgunlaşmasına sarf ederler. Ekimden önce alana 10–15 kg sü- per fosfat verilmesi baklagillerin azot bağlamalarını artırarak toprağı çok daha zenginleştirir. Kumlu toprakların 25 cm’lik üst kısmında yer alan % 1 oranındaki organik madde, hektarda 30–32,5 ton kuru madde ağırlığına eşittir. Yoğun bir şekilde yetişmiş olan yeşil gübrenin kök ve gövdeleri hektarda ortalama 5–7,5 ton kuru maddeye eşdeğerdir. Bu da gösteriyor ki yeşil gübre çalışması, fidanlık

 

20

 

tekniğinin ihmal edilmemesi gereken önemli bir gereği olup, en ucuz organik gübreleme yöntemidir. İmkân bulunabilirse fidanlıklarda yılda iki kez yeşil güb- re uygulaması yapılmalıdır. Yeşil gübreden yeteri miktarda yararlanabilmek için gübreleme ve sulamaya da önem verilmelidir.

 

1.4.3. Bitki Besin Elementleri

Bitkiler mutlak ihtiyaç duyduğu besin elementlerinden karbon (C), Hidro- jen (H) ve Oksijeni (O) havadan ve sudan, diğer besin elementlerini topraktan temin etmektedirler. Topraktan alınan besin elementleri iki gruba ayrılmakta- dır.

 

  • Makro elementler: Azot (N), fosfor (P), potastum (K), kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), kükürt (S)
  • Mikro elementler: Sodyum (Na), demir (Fe), silisyum (Si), bakır (Cu), mangan (Mn), çinko (Zn), bor (B), klor (Cl) ve molibden (Mo),

 

Bir bitkinin büyüyebilmesi için öncelikle; güneş, karbondioksit, su gerekli- dir. Bitkinin büyümesini asıl sağlayan karbon, oksijen ve hidrojendir. Bunların kaynağı da su ve karbondioksittir. Mineral olmayan besin maddeleri olarak bili- nen karbon, oksijen ve hidrojen, su ve karbondioksit şeklinde birleşerek büyü- menin % 98’ini sağlarlar. % 2’lik kısım ise mineral besin maddelerince karşılanır. Genelde bitki beslenmesinde Na+K+Ca+Mg / N+P+S+CI şeklinde ifade edilen bir kontsantrasyon dengesinin olduğu kabul edilir ve bu değişmemektedir. Ancak bu denge bozulduğunda bitkide dış görünüşte bazı arazlar ortaya çı- kar.

 

Azot (N):

Azot, hücre protoplazmasındaki proteinlerin bileşiminde ve klorofilde bu- lunduğundan eksikliğinde ne protein ne de klorofil normal olarak teşekkül et- mez. Toprakta azotun yeterli bulunmaması halinde, bitkide soluk, sarımtrak, kısa yaprak ve ibreler, aşırı noksan lığında ise, yapraklarda kahverengileşme ve vaktinden önce dökülme görülür. Bitkinin gövdesi zayıf ve bodur kalır. Buna karşılık azot fazlalığında ise, aşırı gövde gelişimi, koyu yeşil bir renk, gevşek bir bünye görülür ve bunun sonucu olarak hastalıklara karşı direnç azalır. Aşırı azotlu beslenme potasyum noksanlığını hızlandırır, bunun sonucu da bitkinin yapraklarının uç kısımlarında kurumalar görülür.

 

 

 

 

 

 

21

 

Fosfor (P):

Bitkide fonksiyonları çok önemli bir elementtir. Bitkinin olgunlaşması ve özellikle saçak köklü fidan elde edilmesinde rol oynar. Topraktaki noksanlığı diğer besin elementlerinin alımını da güçleştirir. Fosforun eksikliğinde bitkinin dallarında eğrilik ve zayıflık görülür. Yapraklarda gri yeşilden, kırmızı menekşe rengi ne çalan renk değişimi görülür. Fosforun eksikliğinde bitki üzerindeki don zararı daha etkili olur. Bitki tomurcuklarında fazlaca bulunur. Ayrıca kök- lerin gelişmesi üzerinde de mühim rolü vardır. Fosfor, azotun etkisini düzene sokar, dolayısıyla fidanların kalitesi yükselir, dayanıklılığı artar ve sağlam bir bünye teşekkül eder.

 

Potasyum (K):

Bitki hayatında mühim rol oynar. Bitkide. yaprakta biriken maddelerin depo edileceği organlara taşınmasına hizmet eder. Transpirasyonu azaltarak bitkinin su ekonomisine hizmet eder. Solmayı geciktirir. Kuraklığa dayanıklı- lığı artırır. Dona karşı dayanıklılık sağlar. Potasyum noksanlığının kambiyum faaliyetini yavaşlattığı tespit edilmiştir.

 

Kalsiyum (Ca):

Bitkilerin gelişme ve beslenmesi için gerekli bir elementtir. Hücre za- rında, protoplazmasında ve hücredeki bazı proteinlerin yapısında bulunur. Özellikle yan kökle rin gelişmesi ve tohumların çimlenmesi için kalsiyuma ihtiyaç bulunmaktadır. Kalsiyum bitkinin su düzenini ve dolayısıyla potasyu- munun alınmasını sağlar. . Yüksek miktarda kireç içeren fidanlıkların toprağına potasyumlu gübre verilmelidir. Çünkü kalsiyum; bitkinin topraktan potasyum almasını engellemektedir. Kalsiyum noksanlığının belirtileri: Bitkilerin genç yapraklarının kenarlarında sarılıklar, muntazam olmayan kıvrıklar görülür.

Sarılık (kloroz) ilerleyince yaprak yüzeyinde daha bariz esmer renkte kavrul- malar ve yanık lekelerinin teşekkül etmesiyle kalsiyumun noksanlığı tespit edilebilir. Kalsiyumun fazlalığı ise, potasyum ile birlikte demir, çinko, bakir ve manganezin bitkiler tarafından alınmasını güçleştirir. Kalsiyumun noksanlığı, ayrıca bitkilerin tomurcuk, kök ve sürgün uçlarında da olumsuzluklar meyda- na getirebilir.

 

Magnezyum (Mg):

Klorofilin bileşiminde bulunur, bitkilerin yapı maddesidir. Magnezyum noksanlığında bitkilerde sarılık (kloroz) belirtileri görülür. İbrelerin dışa doğru 1/3’ünün altın sarısı, geri kalan kısmının koyu yeşil olması şeklinde belirti gösterir.

 

 

22

 

Kükürt (S):

Bitki bünyesinde protoplazmanın protein maddelerinin teşekkülü için gerekli bir elementtir.

 

Sodyum (Na):

Sodyum’un, bitki bünyesinde büyük bir rolü bulunmamakla beraber daha çok azotun alınmasında rol oynamaktadır.

 

Demir (Fe):

Bitkilerde klorofil teşekkülü için gerekli bir elementtir. Demirin toprakta noksanlığı veya bitkiler tarafından alınamaması halinde bitki üzerinde klorofil noksanlığından dolayı yaprak yüzeylerinde sarı benekler ve lekeler meydana gelir. Fazlalığında bitkide çinko noksanlığı görülür. Kara lekeler ortaya çıkar.

Fidanlarda normal gelişimin durması yanında, bazı durumlarda yapraklar- da sararmalar, küçülmeler, sürgünlerde kısalma, incelme, renginin kahveren- gine dönüşümü ile erken yaprak dökümü azot noksanlığının belirtileri olabilir. Diğer taraftan fidanların yapraklarının kırmızı yeşilden, kahverengi yeşile veya siyahımsı bir yeşil renge dönüşerek donuklaşması, iğne yaprakların uçlarının iç kısımlarının mor renge dönüşmesi ve seyrekleşmesi, hastalık ve soğuğa karşı dirençlerinin azalması halinde fosfat noksanlığı düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, fidanların yapraklarının buruşması, kıvrılması ve mevsim sonuna doğru sürgün uçlarında başlayan ölümler, ibrelerde dökülmelerin hızlanması potasyum noksanlığına bir işaret olabilir. Bu durumlar göz önüne alınarak, bitkinin ihtiyaç duyduğu elementlerin, öncelikle laboratuar analizi ile tespiti gerekir. Daha sonra elde edilecek analiz sonucuna göre, zaman ve miktar olarak bir gübreleme planı yapılması gerekir.

 

  • Toprağın Yapısı

Toprak; bitkilerin kökleriyle tutunduğu gelişip büyümesi için gerekli su ve besin maddeleri ihtiyacını karşıladığı canlı bir ortamdır. Toprağın fiziksel,

kimyasal ve biyolojik olmak üzere üç özelliği vardır. Fiziksel özelliği denildiğin- de toprak türü ve strüktürü akla gelir. Kimyasal özelliği denildiğinde ise başta toprağın reaksiyonu (pH) olmak üzere içerdiği çeşitli besin maddeleri, su ve hava olmak üzere içerdiği çeşitli besin maddeleri, su ve hava boşluklarındaki gazlar akla gelir. Biyolojik özelliği ise, içerdiği bakteri, mantar ve diğer canlıla- rın faaliyeti ve toprağa etkileri akla gelmektedir.

 

 

 

 

 

 

23

 

  • Toprağın Tekstürü (Bünyesi, Türü)

Toprağın işlenmesi, su tutma kabiliyeti, geçirgenliği, tava gelmesi, besin maddeleri, zenginliği ile çok yakından ilgilidir. Topraklar, bünyelerini teşkil eden kum, toz ve kil miktarına göre tasnif edilirler.

 

Toprak tanelerinin mekanik ayrımı (USA sistemine göre)

 

Toprak Kısmı   Tane Büyüklükleri(mm)

Taş 30 mm’den büyük
Çakıl (kaba) 30 – 8
Çakıl (ince) 8 – 2
Çakıl (çok ince) 2 – 1
Kum (çok kaba) 2 – 1,0
Kum (kaba) 1 – 0,5
Kum (orta) 0,5 – 0,25
Kum (ince) 0,25- 0,1
Kum (çok ince) 0,1–0,05
Toz 0,05- 0,002
Kil 0,002 mm’den küçük

 

  • Kum Toprakları

Çapları 2,0–0,5 mm arasında olan taneciklerin çoğunluğu teşkil ettiği topraklardır. Genellikle su ve rüzgarın tesiri ile teşekkül ettiğinden ve gev- şek sedimentlerin mahsulü olduğundan, gevşek istiflenmiş kaba tabakalar halindedir. Kırıntı bünyesinden mahrumdurlar. Ancak içerisinde humus ve kireç bulunursa kırıntı bünyesi kazanırlar. Su geçirgenlikleri fazla, su tutma güçleri azdır. Çabuk ısınmaları sebebi ile bol yağmurlarla dahi doyurulamaz-

lar. Fakat toprağın derin olması halinde bu olumsuz etkiler bir dereceye kadar giderilmiş olur. Bu topraklara kil ve humus karıştırılmasıyla verimlilikleri artar. İlkbaharda çabuk ısınmaları nedeniyle kum topraklarında büyüme dönemi

 

24

 

(vejetasyon) çabuk başlar, fidanlar erken sürgün verirler ve ilkbahar donların- dan zarar görebilirler. Buna rağmen su düzenli olarak yeterince verilebildiği takdirde ve besin maddelerince zengin kumlu topraklar verimli topraklar sayılır. Bu toprakların teşhisi söyle yapılır: Tanecikler bağlı değildir, Kuru iken parmaklar arasından kolayca akar. Bağımsız bir yığın halinde görülür. Islak hal- de iken gıcırtı yapar. Şekil verilemez. Ele ve herhangi bir cisme yapışıp kalmaz. Toz+kil içeriği % 0–10 arasındadır.

 

  • Balçık Toprakları

Kum topraklarına fazla miktarda toz ve kil karışırsa balçık toprakları mey- dana gelir, Yani kil toprağı ile kum toprağı arasında bir geçit teşkil ederler. Kil içerdiklerinden, ıslatıldığı zamanki şekillerini muhafaza etmeleri ile kum topraklarından, elle muayenede kumun bariz şekilde hissedilmemesi ile de kil topraklarından ayırt edilirler. İçerisindeki kum ve kil oranının değişmesi- ne göre kumlu balçık, mutedil balçık, ağır balçık veya killi balçık gibi isimler alırlar. Bu topraklar kum ve kilin orta vasıflarını taşırlar. Su tutma güçleri ve geçirgenlikleri ortadır. Orman ağaçlarının ekserisi için, balçık topraklarında

yeteri kadar besin maddesi vardır. Onun için bu topraklarda en önemli unsur strüktür, yani toprak taneciklerinin istiflenme tarzıdır. Bundan dolayı kum miktarı azaldıkça kırıntılılık güçleşir. Balçık topraklarının su içeriği orta ve yüksek olur. Isınmaları su içeriğine bağlı olur. Orta derece su içerenler çabuk, fazla miktarda su içerenler ise geç ısınır. Balçık toprakları avuç içine alınınca pürüzlü (kum hissi) fakat yumuşak bir his verir. Kuru iken sıkılınca topak olur, özenle taşınırsa dağılmaz, ıslak iken kolayca dağılmadan topaklığını muhafaza eder. Genel olarak iyi kültür topraklarıdır. Fiziki ve biyolojik karakterleri gayet iyidir. Bu toprak türünün alt türleri arazide el ile muayene edilmek suretiyle teşhis edilir.

 

  • Kil Toprakları

Kil toprakları çapları 0,002 mm den küçük olan taneciklerin çoğunluğu teşkil ettiği topraklardır. % 50-60’dan fazla kil ihtiva ederler. Bu tip topraklar çok fazla su tutan, geçirgenlikleri az, güç ısınan, geç tava gelen topraklar- dır. Kuru halde çok sert kesekler meydana getirirler, yarılırlar. Yaş iken çok yapışkandırlar. Besin maddelerince zengindirler. Fiziksel özellikleri kötü olduğundan işlenmeleri güçtür. Yağışlı ve su tutan yerlerde kolaylıkla batak haline gelirler. İyi drene edilmeleri şarttır. İçerdikleri humus miktarına göre

verimlilikleri değişir. Bu topraklarda toz+kil içeriklerine göre ağır kil ve hafif kil toprakları diye adlandırılabilir. Bu toprakların elle teşhisi söyle yapılır: Rutu- betlendirilip parmaklar arasında ezilince cilalı bir yüzey meydana gelir. Dişler arasında dahi bariz bir kum gıcırtısı duyulmaz, şekil verilebilir. İplik inceliğine

 

25

 

kadar yuvarlanarak çubuklar yapılabilir ve bunlar halka haline getirilince kırılmaz. Fazla yapışkandır. Rutubetlendirilince ele ve herhangi bir cisme yağlı hissini verecek şekilde bulaşır.

 

1.5.2. Toprağın Strüktürü (Tanelerin İstiflenmesi)

Toprağın strüktürü; toprağı oluşturan zerrelerin bünyedeki duruşlarına de- nir. Toprağın fazla killi olması veya kumlu olması, humusun az veya çok fazla bulunması, asit veya alkali reaksiyonunun yüksek ve havalanmanın az olması, toprak strüktürünün bozulmasına sebep olur. Bu suretle toprakta kültürlerin yetiştirilmesi güçleşir. Strüktürü iyi olan topraklar normal zamanda tava gelir, çabuk ısınır. Su ve besin tutma kapasiteleri iyi olur. Kolay işlenir ve havalanma- sı iyidir. Kırıntı bünye gösterir, keseklenmez.

 

1.5.2. Toprağın Humusu

Bitki artıklarının toprakta çürümesi ve ayrışması sonucunda toprak bünye- sinde organik maddeler teşekkül eder. Bu çürüme ve ayrışma iklim şartlarına göre hızlı veya yavaş olur. Esmer koyu renkte olan bu maddeler humus adını alırlar. Humus bileşim ve miktar itibariyle toprakta hiç bir zaman sabit kalmaz. Mütemadiyen değişmeye tabidir. Bundan dolayı toprağa verilen organik maddelerin arkası kesilirse şartlara göre kısa veya uzun bir süre sonra toprak- taki humus tamamen yok olabilir. Humusun topraktaki rolü çok önemlidir.

Ağır toprakları hafiflettiği gibi hafif toprakları da normal hale getirir ve su tutma kapasitesini artırır. Toprakta iyi parçalanmış organik maddeler toprağın su tutma kapasitesini iki misline kadar artırır. Havalanmayı temin eder. Bunun neticesi olarak toprak sıcaklığının ayarlanmasında rol oynar. Ayrıca toprakta humusun fazlalığı toprağın besin maddelerini tutma kapasitesini artırarak düzenli bir beslenmeyi ve beslenmenin devamlılığını sağlar.

 

1.5.2. Toprağın Suyu

Topraktaki suyun kendisi bitkiler için bir besin maddesi olmasının yanında, gazlar ve besin maddelerini eritici özelliği, ısı kapasitesine sahip olması, mikro organizmaların yaşamaları için gerekli şartları temin etmesi ve toprak evsafı üzerinde etkili olması yönünden önemi çok büyüktür. Bitkiler, topraktan suda çözülmüş besin maddelerini ancak su aracılığıyla alabilirler. Toprak suyu, C02 ve birçok maddeleri içerir. Suyun yoğunluğu, suyun eritici gücünü artıran C02 ve topraktaki suda eriyen maddelerin miktarı ile toprağın besin maddelerini tutma gücüne bağlıdır. Şayet toprağın besin maddelerini tutma gücü zayıf ise (Mesela kumsal topraklar), suda erimiş besin maddelerinin bir kısmı toprak tarafından tutulamadığından bitkiler zayıflar ve ölür. Toprağa fazla su verilirse, toprağın havalanması ve oksijeni azalır, toprak mikroorganizmaları ölür, bitki

 

26

 

kökleri havalanmaz ve çürür. Fazla su aynı zaman da bitkinin olgunlaşmasını güçleştirir. Buna rağmen su, bitkiyi yaşatan esas maddedir. Bitki için daima gerekli olan su miktarı, bitkinin istifade edebileceği bir şekilde hazır bulun- durulmalıdır. Uzun süre susuz bırakılan bitkiler sonrasında fazla su verilse dahi bazen telafisi mümkün olmayan büyük zararlara uğrarlar. Bu bakımdan

fidanlıklarımız da yapılacak kültür sulamasında toprak ve su münasebetlerinin iyi ayarlanması gerekmektedir.

 

1.5.2. Toprağın Havası

Toprak zerreleri arasındaki boşluklarda hava bulunur. Toprak içindeki hava- nın terkibi atmosferdeki havanın terkibinden pek farklı değildir. Atmosferdeki serbest havanın terkibi; % 78 azot, % 21 oksijen ve % 1 ise C02 ve diğer bazı gazlardan oluşur. Toprak havasının terkibi ortama göre değişmekle birlikte azotla birlikte oksijen %10–20, karbondioksit % 0,1–5 ve metan (CH4), etilen (C2H4) ve hidrojen sülfür (H2S) den oluşmaktadır. Toprakta C02’nin fazla oluşu- nun sebebi, topraktaki organik ve inorganik bileşiklerin ayrışması esnasında bol miktarda açığa çıkmasıdır. Ayrıca bitki kökleri ve mikroorganizmaların teneffüs esnasında oksijen alıp C02 vermeleridir. Bir toprakta şartlar, bitkilerin ve mikroorganizmaların faaliyeti için ne kadar uygun ise, çıkan karbondioksit de o kadar artar ve oksijen azalır. Bitkilerin hayatında CO2’in çok önemli rolü vardır. Çünkü asimilasyonda bitkiler, bol miktarda C02 sarf ederler. Atmos- ferde çok az bulunan CO2 bitkilerin gelişmesi için kafi gelmez. Bu bakımdan topraktan çıkan CO2’in önemi büyüktür. Toprakta bitki köklerinin ve mikro organizmaların faaliyeti için gerekli olan oksijen miktarının azalmaması için ise çapalama ve sürüm yapılır.

  • Toprağın Islahı

Orman fidanlık topraklarının, ideal olarak balçıklı kum veya kumlu balçık mekanik bileşiminde olmaları arzu edilir. İbreli fidan yetiştirecek fidanlık topraklarının “toz+kil” içeriğinin % 10–25 arasında olması gerektiği, yapraklılar için ise bu miktarın % 35’e kadar çıkabileceği çeşitli literatürlerde belirtilmek- tedir. Bitki, gelişme ve beslenmesi için çeşitli besin maddelerini içeren ‘besin suyu’nu kökleri aracılığıyla topraktan alır ki bu faaliyetin normal yahut iyi bir şekilde cereyan etmesi doğrudan doğruya toprağın strüktürü ile ilgilidir. Ağır kil topraklarının kötü fiziki şartlara sahip oldukları ve buna bağlı olarak fidan- larda beslenme ve gelişmenin gerilediği bilinen bir husustur.

 

  • Mekanik Yapının Islahı

Ağır kil topraklarının ıslahında kum ve çeşitli organik maddeler kullanılır. Bu maddeleri kullanarak, ağır toprakların ideal bileşim ve strüktüre kavuştu-

 

27

 

rulmaları şeklinde yapılan ıslah işlemi oldukça kolay ve basittir. Bütün mesele, uygun nitelikte kum ve organik madde temin ederek bunu, ıslahı düşünülen sahaya eşit dağılışta sermek ve en az 0–30 cm’de toprağa homojen bir şekilde karıştırmaktır. Buna karşılık bu işlemin mali portresi çok yüksektir. Kullanılacak kumun; taş, çakıl, toprak ve kireç içermemesi ve asit reaksiyonunda olması lazımdır. Bu şartlar, kum teminini güçleştirmekte ve maliyeti yükseltmektedir.

Diğer bir ıslah materyali de çeşitli menşeli organik maddelerdir. Islah için ayrıca kum kullanılsın veya kullanılmasın ağır topraklarda zengin bir orga- nik madde (humus, ahır gübresi, turba, kompost, yeşil gübre vb.) çalışması, zorunlu bir işlemdir. Organik maddelerin besin kaynağı olarak çeşitli kimya- sal faydalarının yanında, çok daha önemli olarak, bu tip topraklarda iyi bir strüktür ve dolayısıyla kırıntı bünye sağlamaları faydası başta gelmektedir.

Orman fidanlıkları için, % 2 oranındaki bir organik madde mevcudiyeti yeterli ve ‘zengin’ olarak kabul edilmektedir. Şüphesiz bu değer ideal karışımda-

ki fidanlık toprakları içindir. Bu tip topraklarda her dönemde kullanılması gereken organik madde miktarı normal miktarları geçmemekte ve dolayısıyla ekonomik sınırlar içerisinde kalmaktadır. Buna karşılık, ağır topraklarda olumlu bir gelişme elde edilebilmesi için çok daha fazla miktarlarda organik madde kullanılması gerekir. Bu tip ağır topraklarda, bünye ıslahı gayesi ile organik madde oranı % 12’ye kadar çıkarılabilir.

 

  • Toprak Reaksiyonunun (pH) Islahı

Toprak reaksiyonu(pH), toprağın biyolojik ve kimyasal durumunu aydın- latan bir ifadedir. Bir insanın tansiyonu ne kadar önemli ise gerek toprağın gerekse sulama suyunun pH’sı da bitki hayatında o kadar önemlidir. Çünkü pH bitkinin beslenmesi, kök gelişimi ve hormonal dengesi ile verimi üzerinde çok büyük bir öneme sahiptir. Bitkinin topraktan besin maddeleri alış verişin- de önemli rolü vardır ve bitkiler kendileri için gerekli gıda maddelerini, belirli şartlarda ve belirli toprak reaksiyonlarında en iyi şekilde alabilirler. Ayrıca top- rakta yaşayan mikro organizmaların yaşama ve gelişmesi, toprak reaksiyonu ile yakından ilgilidir. Toprakta mevcut besin maddelerinin çözünür hale ge- çerek istifade edilebilir şekillerde toprak solüsyonunda en uygun miktarlarda bulunmaları ve kültürlerin bu besin maddelerini kolaylıkla alarak bunlardan azami derecede yararlanmaları, toprağın mikroorganizma aktivitesi, ibreliler- de görülen Damping-Off (devrilme hastalığı) ve Root-Rot (kök çürüklüğü) gibi çeşitli mantar hastalıklarının varlığı ve sonuçta toprak verimliliği ve bitki- lerin iyi bir gelişme gösterebilmeleri, toprağın değişen reaksiyonu ile doğru- dan doğruya ilgili hususlardır. pH değerlerine göre önemli bir besin maddesi olan fosfordan, 6,5–7,5 pH arasında en iyi bir şekilde yararlanılmaktadır. Potas- yumda bu kademe 6,0 pH’da başlamakta, kirece bağlı olarak reaksiyonunun

 

28

 

yükselmesi ile yararlanma azalmaktadır. Azottan da; 6,0–8,8 pH arasında iyi bir şekilde yararlanılmaktadır. Toprağın mikroorganizma faaliyetleri 4,5–5,5 pH de, nitrifikasyon olayı da 6,5–7,6 pH kademeleri arasında en aktif bir şekilde cereyan eder. Bazı ibreli kültürlerde 6,0 pH’dan sonra Damping-Off hastalığı belirgin olarak görülür. Bitkilerin toprak reaksiyonu istekleri çeşitli olmakla

beraber, genellikle ibreli türler 5,0–5,5 pH, yapraklı türler ise 5,0–6,5 pH değer- leri arasında en iyi gelişimi göstermektedir. Bununla beraber yapraklı türler 7,0–7,5 pH’a kadar normal gelişme göstermektedirler. Toprağın pH’ı, besin elementlerinin yarayışlılıklarını etkiliyorsa o toprakta ya asitlik ya da alkalilik sorunu olduğu düşünülür. Bu durumda toprakta asitlik söz konusu ise kireç, alkalilik söz konusu ise kükürt ve benzeri uygulamalar yapılmalıdır. Fidanlıklar- da devamlı hayvan gübresi kullanılması halinde bu gübreler yüksek oranda kalsiyum içerdiğinden ayrıca kireç verilmesine gerek yoktur. pH’da köklü deği- şikliklerin asit karakterde gübreler kullanılması suretiyle sağlanması mümkün değildir. Bu işlem ancak yardımcı olabilir. Bu itibarla, toprak reaksiyonunun düşürülmesinde esas olarak çiçek kükürt (S), sülfürik asit, demir sülfat ve alü- minyum sülfat gibi asit karakterde veya toprakta asit hale dönüşecek kimyasal ıslah maddeleri kullanılır. Bunlardan herhangi birinin seçilmesi, daha ziyade, topraktaki reaksiyon hızlarına ve ekonomik oluşlarına bağlıdır. Örneğin, demir sülfat ve alüminyum sülfatlar oldukça pahalıdırlar. Sülfürik asit yakıcı olduğun- dan kullanılması esnasında oldukça dikkat ister. Kükürt de nispeten pahalı bir madde olmakla beraber, reaksiyonu kuvvetlidir. Ancak toprağa bir sene kadar önceden verilmesi, tahminen 10 cm derinliğine gömülerek zaman zaman sulanması ve toprağın sürülüp yahut çapalanarak kükürt oksidasyonunun sağlanması gibi çalışmaları da gerektirmektedir. Buna rağmen, bugün için kullanılan mutat maddeler kükürt ve sülfürik asittir. Toprağın pH’sını düşür- mesi, Damping-off hastalığı ve birçok zararlı otlar üzerindeki öldürücü tesiri dolayısı ile sülfürik asidin kullanılması daha yaygın bir şekil almıştır. Uygulama şekli; ticari sülfürik asidin hazırlanmış % 2’lik çözeltisini (98 hacim su+2 hacim asit) m2’ye 1,9 l düşecek şekilde fidanlıkça geliştirilecek bir sistemle (yağmur- lama sistemi ile yahut süzgeçli ve bindirilmiş tanklarla) toprağa vermek ve arkasından bolca sulamaktır. Sulandırılmış bu asit çözeltisi toprağa; toprağın ekim veya şaşırtma (repikaj) için işlenip hazırlanmasından sonra uygulanır. Bu şekilde, verilecek çözeltinin toprak sathında bir biriktirme yapmadan aşağılara doğru intikali sağlanır.

Bu itibarla toprağın, iyi işlenmiş, hafif ve tavında olması lazımdır. Bu uygu- lama bir defa toprak hazırlığından sonra ilkbahar veya sonbaharda, bir defa da ekim veya şaşırtmadan(repikaj) evvel olmak üzere yılda iki defa yapılır. Her işlemin 0,5 pH derecesi düşürdüğü kabul edilerek arzu edilen pH derecesi elde edilene kadar, aynı şekilde her yıl tekrarlanır.

 

29

 

  • Toprak ve Sulama Suyu Örneği Alma
    • Toprak Örneği Alma

Toprak analizlerinde amaç, alınan örneklerin fiziksel ve kimyasal analizleri ile toprağın bünyesi ile içinde bulunan çeşitli besin maddelerinin belirlenip, toprak şartları ile yetiştirilen kültürler arasında ilişki kurularak gübreleme ve ıs- lah tavsiyeleriyle, gübreden en yüksek yararlanmayı sağlamak ve daha kaliteli fidan üretimini gerçekleştirmektir. Toprak analizlerinden beklenilen yararın sağlanabilmesi için, analizi yapılacak örneklerin usulüne göre alınmış, ait ol- duğu tarla veya arazi parçasını gerçek anlamıyla temsil eden örnekler olması ve gerekli tamamlayıcı bilgilerle birlikte tam ve sağlam olarak laboratuvara ulaştırılması gerekir. Aksi halde, doğru olmayan birtakım sonuçlar elde edilir ki, bu sonuçlara göre yapılacak öneriler de yararlı olacak yerde zararlı olurlar.

 

Toprak örneğinin alınmasında göz önünde tutulması gereken hususlar:

  1. Her karma örnek, tarla veya arazi parçasının aynı toprak tabakasından, özellikle üst toprak tabakasından alınmış birçok örneklerin karıştırılmasın- dan elde Hiçbir zaman yapısı değişik topraklar veya alt tabaka toprakları karıştırılarak bir karma örnek elde edilmez. Karma örnek elde etmek için örnek alınan noktaların sayısı ne kadar çok olursa hassasiyet de o kadar artar.
  2. Fidanlıklarda toprak işlemesi, ekim, dikim ve şaşırtma (repikaj) gibi çeşitli çalışmalarda ve fidanlığın iç taksimat şebekesinde en küçük saha ünitelerini esas olarak tarlalar oluşturmaktadır. Tarlaların alanı genellikle 1 (100mx100m) olup yer, şekil ve numaraları ile fidanlık alanında sabit karak- terdedirler. Bunun için karma örneklerde de saha ünitesi olarak tarlalar esas alınmaktadır.
  3. Karma örnek alınacak tarlalar homojen olmalıdır. Fidanlıklarımızda tarla ve tarla parçaları genellikle bu Ancak tarlanın esas karakterine göre fark gösteren aşağıdaki yerlerden örnek alınmaz:
  • Görünüş, renk, meyil, yükseklik, bünye, toprak tipi, drenaj ve bitki örtüsü gibi gübreleme ve kültür yetiştirme yetenekleri bakımından farklı yerler (ge- nel değerlendirme olup, bu karakterdeki sahalar birer saha ünitesi oluştura- cak büyüklükte iseler, her karakter sahadan ayrı örnek alınır),
  • Lokal olarak su birikmiş, dere ve sel basmış yerler,
  • Silo, kompost, ahır gübresi, turba, kireç şlamı, kum ve fabrikasyon artıkla- rı yığılmış yerler, sap, kök, yabani ot nin yakılmış olduğu yerler,
  • Karınca, köstebek yuvaları ve civarları,
  • Önceden kullanılmış kum, organik madde, ahır gübresi ve yapay gübre gibi toprak ıslah maddelerinin yer yer iyi serpilmeyerek karıştırılamadığı ve miktar olarak yoğun bulunduğu yerler,

 

30

 

  • Yol, çit, orman ve kanal kenarlarına (esas itibarıyla örnek alınan tarlanın kenarlarıdır ve aşınmış noktalar olarak kabul edilirler) isabet eden yerler,
  • Fidanlığın toprak haritasında gösterilmiş olsun veya olmasın, tarlanın esas karakterinden farklı, bozuk drenajlı, kumlu, taş ve çakıllı pek küçük saha- lar,
  • Karma örnek alınacak tarla, mevcut toprak haritasına göre farklı iki fizik- sel karışıma sahip Gerek karışım ve gerekse saha farklılığının büyük olması halinde tarla, iki ayrı üniteye ayrılarak her üniteden ayrı bir karma örnek elde edilir.Karma örnek alınacak derinlik esas itibariyle yetiştirilmesi bahis konusu olan kültüre göre değişir. Kural olarak, bitkilerin kılcal köklerinin geliştiği, beslendiği ve toprağın her zaman müdahale görerek işlendiği pulluk derinliğidir. Bu derinlik ise hemen birçok fidanlıklarımızda 0–20 cm ile 0–30 cm arasında değişmekte ve 30 cm’in altına hiç düşmemektedir. İbreli veya yapraklı kültürlerin yaşları, kök yapıları ve fidanlıklarda mutat toprak işleme derinliği göz önünde bulundurularak bu derinlik 0-30 cm olarak kabul edilmiş bulunuyor. Bu itibarla karma örnekler 0–30 cm derinlikten alınırlar.

 

Toprak Örneği Alma Zamanı

  • Örnek almak için toprağın yeteri derecede kuru olup ayağa, ele, burgu veya küreğe yapışacak kadar ıslak olmaması, orta rutubet halinde bulunması lazımdır. Çok kuru olursa; hafif topraklar alırken dağılır, ağır killi topraklar ise çoğunlukla kerpiç gibi sertleştiklerinden kürek veya burgunun iyi çalışmasına izin vermezler ve dolayısıyla gerektiği gibi örnek alınamaz. Fazla rutubetli halde de topraklar bulaşır, kuruyunca topaklaşır ve böylece münferit örnekleri karma örnek oluşturmak için karıştırmak güç Diğer taraftan topaklar halinde kurumuş bir toprağın (özellikle toprağın ağır olması halinde) labora- tuvarda analize hazırlanması da güçleşir. Ayrıca bu gibi ideal şartlar dışında iş verimi de düşer.
  • En uygun örnek alma zamanı, yukarıda belirtilen şartları doğal olarak sağlanması bakımından, yaz başları ile sonları ve sonbahar aylarıdır. Daha kurak mıntıkalarda bu zamanlar daha öne veya geriye alınabilir. Gerektiğinde ve yine şartlar uygunsa diğer mevsimlerde de örnek alınmasında bir sakınca
  • Don zamanlarında, dolayısıyla donmuş topraklardan, örnek alınmaz.
  • İdeal olarak, kültür sökümünden sonra ve tarla yeniden gübrelenmeden önce örnek alınmalıdır. Zorunluluklar dolayısıyla tarlada henüz kültür varken örnek almak gerektiği takdirde, büyüme döneminin(vejetasyon) tamamlan- dığı dönemde örnek alınmasına dikkat Kültür, tarla ve yastıklarda sıralar halinde ise, örnekler, kök sahalarından mümkün olduğu kadar kaçınıla- rak, sıralar arasından alınır.

 

31

 

  • Yeni gübrelenmiş tarlalardan örnek alınmaz. Zorunluluk halinde ve gübre henüz yığınlar veya şeritler halinde tarlaya dökülmüş ise, bu kısımların dışında kalan ve gübre bulaşmamış yerlerden örnek alınır. Gönderme rapo- runda gübre ile ilgili hususlar doldurulurken bu nokta da
  • Fiziksel karışım, toprak asitliği (pH) ve yeşil gübre gibi ıslah çalışmaları üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra örnek alınmalıdır.

 

Toprak Örneği Alma İşlemi

Toprak örneği, elde mevcut imkanlara ve toprağın fiziki durumuna göre toprak küreği, bel küreği, toprak burguları ve toprak örneği alma boruları ile alınır. Kürek yardımıyla örnek alma işi zor ve zaman alıcıdır. Bu nedenle örneklerin toprak burgusu ile alınması ve dolayısıyla her fidanlıkta bir hafif toprak burgusu (kovan burgu) ile bir ağır toprak burgusu (helezon bur-

  1. gu) veya sadece bir helezon burgu bulundurulması yerinde Kuru ve burgudan dökülmesi çok kolay olan kum, balçıklı kum ve kumlu balçık gibi hafif toprakları kovan burgu ile, diğer killi, ağır toprakları da helezon burgu ile almalıdır. 100×100 m ve kare şeklinde düzenli, homojen bir tarladan karma örnek elde etmek için her bir örneğin nerelerden alınacağı şematik olarak gösterilmiştir. Böyle bir tarlanın, eşit aralıklı yaklaşık 15–20 noktasından örnek alınması yeterlidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir tarlada toprak örneği alma şeması                    Resim 2

 

Örnek alınacak noktalar arası uzaklıklar, uygulamada adım esasına göre düzenlenir. Ancak, adım-metre ilişkisinin bu işte yapacak kimseye göre, özel- likle burgu taşıyan veya kürekle çukur açan işçiye göre ayarlanması lazımdır. Tarla kenarından 5–10 m kadar kaçınılarak ve bir numaradan itibaren sıra ile örnek almaya başlanır. Örnek alınacak noktanın üzerinde bulunan ve toprakla ilgisi olmayan bitki artıkları, taş vb. üstteki toprak sıyrılmadan temizlenir. Kürek kullanılması halinde, bel kürek veya toprak küreği ile 30–40 cm derinliğinde, yaklaşık 20–30 cm genişliğinde (küreğin çalışabileceği bir genişlikte) çukur

 

32

 

açılır. Bu çukurun bir duvarı dik olarak düzeltilir. Bel kürek dik kenara dik olarak ve 3–4 cm kalınlığında bir toprak dilimi kesecek şekilde örnek alınacak de- rinliğe, yani 30 cm.ye kadar bir veya iki harekette sokulur ve toprak diliminin dağılmaması için bir kişi eli ile bastırılarak dilimin bozulmadan dışarı alınması sağlanır. Kürek kenarda yatay olarak yere yatırılır, dilimin sağ ve sol kenarları düzeltilerek muntazam bir hale getirilir ve bu dilim taşınmakta olan temiz bir kovaya konur.

Bu esaslar dahilinde diğer çukurlardan da alınan her bir örnek aynı kovada toplanır. Kovalar, plastik yahut çinko su kovaları olabilir. Ancak, kovaların temiz olmasına gereken özen gösterilmelidir. Kireç veya çimento harcı karılmış ve dolayısıyla kurumuş harç bulaşıkları ihtiva eden kirli, yağlı, paslı kovalar asla kullanılmaz. Bu noktadan diğer bir noktaya veya tarlaya geçilirken kürek veya burgudaki toprak ve çamur bulaşıklarının mümkün olduğu kadar temizlen- mesine çalışılır. Kürekle örnek alınması halinde çukurların önceden açılıp, örneklerin sonradan seri olarak alınması veya bir kişi çukur açarken, diğerleri- nin de örnek alarak geriden takip etmesi şekli tavsiye olunur.

Her bir örneğin alınması işi bitince, o tarlanın hemen yanında düz bir yer- de serilen temiz bir çuval üzerine dökülerek iri parçalar elle ufalanır, yığın iyice karıştırılır ve yayılarak bu yayılmış topraktan rastlantısal olarak, fakat hemen her tarafından birer avuç doluşu toprak alınır ve hazırlanmış torbasına konur. Böylece 1.5–2.0 kg kadar toprak alınması yeterlidir. Ve bu, o tarlaya ait karma örnektir.

Örneğin toprak burgusu ile alınması halinde genel kurallara yine aynen uyulur. Burgu dik olarak toprağa uygulanır ve bastırılarak sağa doğru çevrilir; Burgu dolunca (burgunun kovan veya helozon kısmının toprakla dolması ve tamamen toprağa girmiş olması hali) yine sağa çevrilerek, yavaşça ve dik

olarak yukarıya çekilir. Özel tokmağı veya bir tahta parçası ile burgunun kovan kısmına burguyu çevire çevire vurarak (burgu kova içerisine eğimli vaziyette tutulmalıdır) içerisindeki toprak boşaltılır. Helezon burgu kullanılırken daha ziyade el yardımıyla toprak boşaltılır, helezonun kanatlarına fazla vurulmaz ve zorlanmaz.

Örnekler, özel surette hazırlatılmış çift cidarlı kese kâğıtlarına, bez torba- lara veya polietilen torbalara konulur. Naylon torbaların kullanılması daha yaygın ve pratiktir. Bu itibarla, yaklaşık 22cmx30cm boyutunda ve pek ince olmayan naylon torbaların kullanılması tavsiye olunur. Hangi çeşit torba veya kese kâğıdı kullanılırsa kullanılsın, daima her torbanın içine de örnekle ilgili bilgileri içeren bir belge konur. Adi kese kâğıdı kullanılmış ise, bu bilgiler ay- nen kese kâğıdı üzerine de kaydedilir. Bez torba kullanılması halinde, bu bilgi- leri içeren bir karton etiket torbanın ağzına bağlanır. Naylon torba kullanıldığı takdirde ise, torba üzerine yazabilen bir kalemle–ispirtolu kalemler veya

 

33

 

:

:

:

:

 

:

:

:

:

Fidanlığın Adı Ada     No Parsel No : Tarla No : Alınan Derinlik Örneği Alan Mevcut Kültür Tarih Gönderenin Örnek Sıra No NOT

tükenmez kalem- sadece “gönderenin örnek numarası” yazılır veya bir karton etiket bağlanır. Özellikle adi kese kâğıtları ayrıca temiz bez torbalar içine konulmalı veya kalın ambalaj kâğıtlarıyla paket halinde sarılarak, iple bağ- lanmalıdır. Bu durumda paket veya torbalar üzerine, laboratuvarda ayrımda kolaylık için, sadece gönderenin örnek sıra numarası yazılmalıdır. Kayıtlarda kopya veya mürekkepli kalem kullanılmaz; daima kurşun kalem kullanılma- lıdır. Torbalar, aşağıdan yukarıya doğru sıvazlanarak toprak ile dolu olmayan kısmın havası boşaltılır ve bir sicimle düğüm yapılmadan bağlanır. Her örnek için bir “Toprak Örneği Gönderme Raporu” düzenlenir. Her rapor iki suret ha- linde düzenlenerek, bir sureti ilgili fidanlıkta kalır, diğeri de ayrıca laboratuvara gönderilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Torbanın İçerisine Konulacak Örnek Bilgi Belgesi

 

 

  • Sulama Suyu Örneği Alma

Su analizinden istenilen sonucun elde edilebilmesi için usulüne uygun örnekleme yapılarak su kaynağı tam anlamıyla temsil edilmelidir. Sular, toprak ve kayalardan eriterek bünyelerine aldıkları kimyasal maddeler nedeniyle çe- şitli miktarlarda tuzluluk ihtiva etmektedir. Analizi yapılmak suretiyle içindeki erimiş madde miktarları belirlenip toprak şartlarına uygun sulama karakteri taşıyıp taşımadığı tayin edilmektedir.

Sulama suyu örneği alınırken dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

  • Suyun kalitesi kar, yağmur ve sel sularının karışması veya buharlaşma gibi nedenlere bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle şiddetli yağışlardan sonra su örneği alınmamalıdır. Su örneğinin, sulama devresi içinde alınması en uygunudur. Bu arada değişik zamanlarda örnekler alınarak doğabilecek farklılıklar
  • Nehir, ırmak gibi büyük sahaları sulayan akarsuların kalitesi, çeşitli yatak-

 

34

 

lardan geçmesi ve birçok küçük derenin karışması nedeniyle akarsu boyunca değişebilir. Bunun için örnek alımının sulama bölgesini temsil edecek yerden alınması gerekir. Örnekleme sırasında durgun, ölü yerlerden kaçınılarak suyun nispeten hızlı aktığı ileri noktalar tercih edilmelidir (şişe, ağzı kapalı olarak

su seviyesinin 40–50 cm altına daldırılır, sonra kapağı açılarak suyun şişeye dolması sağlanır).

  • Derin kuyu pompalarında yaklaşık 15 dakika çalıştırılıp su berraklaştıktan sonra örnek alınmalıdır.
  • Sulama kanalından alınan sulara ek olarak baraj veya gölün ilk çıkış nok- tasından da örnek alınarak aradaki farkın bilinmesi yararlı olacaktır.
  • Kaynak ve sığ akarsulardan örnek alınırken küçük bir çukur açılıp, bula- nıklık gittikten sonra şişe doldurulmalıdır.
  • Su örneğinin iki litre olması Bir litreden az olmamalıdır. Şişeler sıcak sabunlu su ile iyice yıkanıp, örnek alınacak su ile de 3–4 defa çalkalan- dıktan sonra doldurulmalıdır.

 

2.  TOHUM VE FİDAN ÜRETİM TEKNİĞİ

 

  • Tohum Üretim Tekniği

Tohum; yumurta hücresinin döllenmesiyle oluşan embriyo (bitki tasla- ğı), endosperm (besleyici doku) ve kabuğu bulunan generatif olarak bitki neslinin devamını sağlayan tanedir. Bitkisel hayatta çoğalma, en geniş şekilde meyve ve tohumla olmaktadır. Bazı hallerde meyve gelişse de içindeki tohu- mun embriyosu oluşmamış olabildiğinden, bu tohumlarla bitkiyi üretmek mümkün değildir. Tohumla fidan üretiminde bu duruma çok dikkat edilmesi gerekir.

 

  • Tohuma İlişkin Bazı Ormancılık Terimleri

Orijin

Bir bölge ya da yöredeki populasyon olarak adlandırılabilinir. Bu durumda coğrafik anlamda orijin, belirli bir yöre, biyolojik anlamda orijin ise, belirli bir yörenin üzerinde yetişen populasyon demektir.

Populasyon

Doğal koşullar altında aralarında gen alışverişi olabilen bireyler topluluğudur. Bu gen alışverişi bireyler arasında polenler aracılığıyla, bir nesilden bir sonraki nesle doğru olur.

Coğrafi Irk

Ana türden kalıtımsal bazı küçük özelliklerle ayrılan ve belirli ekolojik şartlara uyan bitki veya ağaç topluluklarıdır.

 

35

 

Ekotip

Özel bir yetişme ortamının selektif faaliyeti sonucu meydana gelen farklı ırkla- ra denir. Ekotipler bulundukları yerin çevre şartlarına uyum sağlamışlardır.

Fenotip

Bir ağacın gelişmesini ve hayatini kontrol eden iki önemli faktör olarak kalıtım ve yetişme ortamının etkileri altında ağaçta meydana gelen şekillenmeye, yani ağacın dış görünümüne denir.

Genotip

Ağacın genel yapısını oluşturan genlerin toplamı ise o ağacın genotipidir.

Kalıtım

Canlıların kendilerine ve atalarına benzer döller meydana getirmelerine denir.

Varyasyon (Değişim)

Aynı ana ve babadan gelen bireylerin bazı karak terleri bakımından birbir- lerinden küçük veya büyük farklılıklar göstermesine denir.

1000 Tane Ağırlığı

Hava kurusu halindeki saf tohumlardan dolu tane olarak 1000 tanesinin rutubeti ile beraber olan ağırlığına denir. Genellikle 1000 tane ağırlığı yüksek olan tohumlardan meydana gelen fidanlar ilk yıllarda büyük bir gelişme gös- termekte ve daha kaliteli olmaktadır.

Rutubet Yüzdesi

Normal oda sıcaklığında hava kurusu halindeki tohumun içerdiği suyun yüzde olarak ifadesidir. Rutubet yüzdesi tohum saklanmasında çok önemlidir.

Çimlenme ve Çimlenme Tipleri

Çimlenme, tohumdaki embriyonun latent (potansiyel) durumdan çevre etmenlerinin etkisi ile büyüme ve gelişme durumuna geçmesidir. Çimlenme, tohumun su alması ile başlar ve su ile doyan tohumun ağırlığı ve hacmi artar, yani tohum şişer. Sonra kökçük (radicula) çıkar ve primer kök gelişmeye baş- lar. Bu safhadan sonra çimlenmede epigeik ve hipogeik olmak üzere başlıca iki tip ayırt edilir.

Epigeik çimlenme, çimlenen tohumun çenek yapraklarının toprak üstüne çıkmasıdır. Hipogeik çimlenme, çimlenen tohumun çenek yapraklarının toprak altında kalmasıdır.

Çimlenmeye Etki Eden Faktörler:

  • Isı: Tohumun çimlenmesi için ağaç türüne göre değişen minimal bir ısıya ihtiyaç vardır. Isı yükseldikçe çimlenme hızlanır ve bu durum ısı optimu- muna kadar devam Bundan sonra ısının artması çimlenme sonuçlarını düşürür.

 

36

 

  • Rutubet: Fermentleri, yedek maddeleri çözer.
  • Oksijen: Çimlenen tohum oksijeni alır ve karbon asidini
  • Işık: Işık orman ağacı tohumlarının çimlenmesi için mutlaka gerekli bir faktör değildir. Işığın çimlenmeyi artırıcı etkisi tohum kabuğundaki kimyasal tepkimelere dayanır. Bunlar, oksijeni tohumun yaşayan kısımlarına geçirmesi- ni (diffusion) sağlar. Olgunlaşmamış veya çimlenmesi zayıflamış tohumlarda ışık çimlenmeyi artırıcı etki

Çimlenme Yüzdesi

Tohumun çimlenme yeteneğine denir. Laboratuar şartlarında belirli sayıda ( genellikle 3×100 tane ) tohum örneğinden çimlendirme aletlerinde çimlenenlerin sayısı belirlenmek suretiyle bulunur. Tohumun yaşama kabiliye- tinin tayini iki şekilde yapılır:

  1. Çimlendirerek tohumun yaşama kabiliyetinin tayini

Tohumların çimlenme yüzdelerinin (yasama kabiliyeti) tayini Jacobsen ve Rodewald aletleri ile çimlendirme dolabı kullanılarak yapılmaktadır.

  1. Çimlendirmeden tohumun yasama kabiliyetinin tayini

Çimlenme engeli bulunan ve çimlendirilmesi bir takım işlemlere ve uzun zamana bağlı olan tohumların çimlenme yüzdelerinin tayininde biyokimtasal metot olan Tetrazolium yöntemi uygulanmaktadır. Laboratuarlarda yapılan işlemler ve kontroller sonucunda elde edilen yukarıdaki bilgiler tohum kalite kontrol belgesine yazılır ve bu belge tohumun saklandığı stok merkezine gönderilir.

Çimlenme Enerjisi (Hızı)

Tohumun çabuk çimlenme yeteneğine denir. Çimlenme enerjisi, çimlen- dirme deneyinin başlamasından itibaren ağaç türlerine göre değişen bir za- manda ( çimlenme engeli olmayan tohumlarda ilk yedi gün içinde) çimlenen tohumların sayısına göre bulunur. Üretimin başarı ile sonuçlanması, çimlen- me yüzdesinden ziyade, çimlenme hızına bağlıdır. Aynı çimlenme yüzdesine sahip iki tohumdan çimlenme hızı yüksek olan, diğerine göre daha yüksek ka- litede olup, daha kuvvetli ve canlı fidanlar vermektedir. Çimlenme hızı, taze ve olgun tohumlarda, eski veya henüz olgunlaşmamış tohumlara göre yüksektir. Çok yüksek ısıda elde edilen tohumlarla, tekniğe uygun saklanmamış olan tohumların çimlenme enerjisi düşük olmaktadır.

Fidan Yüzdesi

Açıkta normal şartlar altında ekilen 100 tohumdan elde edilen, yaşama yeteneğine sahip kışı geçirebilen fidanların sayısına denir. Fidan yüzdesi yurdumuz fidanlıklarında çimlenme yüzdesinin % 40-80’i arasında bulunmak- tadır.

 

 

37

 

2.1.2.  Çimlenme Engelleri ve Çimlenme Engellerini Giderici İşlemler

 

Olgun tohumun kabuk, endosperm, meyve eti, embriyo gibi neden- lerden bir veya birkaçının etkisi ile çimlenmesinin gecikmesi durumudur. Çimlenme engelleri başlıca dört sebepten ileri gelir.

Kabuk: Kabuk sert olduğu takdirde suyun ve oksijenin girişine engel olur. Bu durum yalancı akasya, hakiki akasya, gülibrişim, mimoza, erguvan, sofora, gladiçya, sarısalkım, katırtırnağı, amorfa, ayı üzümü (Vaccinium), cehri (Rhamnus), hatmi ve sumak türlerinin tohumlarında vardır. Sülfürik asit, sıcak su, çizikleme gibi yöntemlerle giderilebilir.

Endosperm: Bazı türlerde endospermin sertliğinden dolayı besin mad- delerinden yararlanma mümkün olmamaktadır. Bu türlerin başında ıhlamur ve gürgen gelmektedir. Soğuk ve ıslak ön işlemle giderilir.

Meyve Eti: Bazı türlerin meyve etinde veya endosperm içinde bulunan bazı maddeler, çimlenmeye engel olucu etki yaparlar. Çimlenme engel- lerinden dolayı pratikte bu tür tohumların (üzümlü, çekirdekli meyveler; Sorbus’lar, Crataegus’lar, Berberis, Ligustrum, Lonicera, Vibirnum, Rhamnus, Prunus, Pirus, Malus, Sambucus ve Juniperus’lar) et kısmını yahut meyveyi saran tabakayı ezerek, parçalayarak tohumdan sıyırmak ve ondan sonra bol su ile uzaklaştırmak gerekir.

Embriyo: Embriyonun gelişmemiş olmasından (ginkolar, düğün çiçek- leri, çobanpüskülü, Pinus cembra) yahut embriyonun dinlenme ihtiyacından (meşe, dişbudak, gürgen, akçaağaç, kartopu, şakayık, yaban gülleri) ileri gelen çimlenme engelidir. Soğuk ıslak işlemle bu engel giderilebilir.

 

  1. 2. Fidan Üretim Tekniği

Fidanlık topraklarında uygulanan kültürel işlemler bir fidanlıktan bir fidan- lığa hatta aynı fidanlık içindeki parseller arasında bile değişebilir. Ancak bazı ana işlemler hemen hemen her fidanlıkta aynıdır. Bunun için fidanlıklarda toprağın alt ve üst tekstürü, drenajın engellediği derinlik, toprağın reaksiyonu (pH), organik madde miktarı, total ve alınabilir azot, katyon değişim kapasite- si, değiştirilebilir kalsiyum, magnezyum, potasyum ve fosfor durumu incele- nerek bir toprak haritası yapılmalıdır.

 

  • Ekim Yastıklarının Hazırlanması

Fidanlıkta ekim yastıkları hazırlanmadan önce herhangi bir nedenle de- rinde meydana gelmiş olan sert tabakalar, dip kazan veya graham pulluğu ile derin (40–45 cm) bir şekilde işlenerek kırılır.

 

 

38

 

Fidanlıkta ekim yastığının hazırlanma zamanını, fidan üretim planı ve fidan söküm zamanı tayin eder. Eğer yastıkların yapılması yeşil gübrelemeyi takip ediyorsa, yeşil gübre en az 30–45 gün önce sürülüp toprağa gömülmüş olmalıdır. Ekimin başarısı, geniş ölçüde toprak hazırlığının derecesine bağlıdır. Bütün toprak işlemeleri ve gübreleme, ekimden önce ve toprağın yeterin-

ce oturmasını mümkün kılacak kadar önceden tamamlanmalıdır. Mümkün olduğu kadar iyi tesviye edilmiş, çakıl, dal, çöp, kesek vb. den temizlenmiş, tavında bir toprak üzerinde yapılmış bir ekim yastığı; tohumun ekimini ve çimlenmesini büyük ölçüde kolaylaştırır. Yastıklar, elle veya makine ile hazır- lanır. Yastıkların yüzeyleri, mümkün olduğu kadar düz ve doğrultuları düzgün olmalıdır. Bu husus, makineli çalışma kolaylığı yönünden çok önemlidir.

Genellikle tohum yastıklarının genişliği 120 cm, yastıklar arası genişlik (yastık yolu) 40 cm’dir. Yastık boyları, tarla veya parselin boyuna göre verilecek ara yollara bağlı olarak değişik olabilir. Büyük fidanlıklarda, yastıkları makineler- le yapmak üzere traktöre bağlı yastık yapma ekipmanları veya kulaklı ark pulluğu kullanılır. Yastık yapma makinesi iki tarafında derinliği ayarlanabilen iki adet disk veya çanağa sahiptir. Ağır ve orta bünyeli toprak yapısına sahip fidanlıklarda drenaj kolaylığı için yastık yolları daha derin olmalıdır. İster makineyle, ister elle yapılan yastıkların yüzünün ince tırmıkla çok iyi işlen- miş, düzeltilmiş, kırıntı bünyeye getirilmiş olması, özellikle küçük tohumların ekilmesi için şarttır. Yastıkların istikametinin çok düzgün olması gerekir. Ekim

yastıkları iyi bir drenaj sağlaması için genelde toprak seviyesinden itibaren 10 cm kadar yüksek yapılır. Ekim yastıklarına, bölgenin yıllık ortalama yağışı 1000 mm’nin altında ise 10 cm 1000 mm’nin üstünde ise 10–15 cm yükseklik verilir. Fidanlıkta ekim yastıkları sonbaharda yapılmalıdır. Çünkü sonbaharda yapılan yastıklar ilkbaharda büyük bir zaman kazandırdığı gibi toprak asitliği (pH) ve kireci yüksek olan toprakların kar ve yağmur sularıyla yıkanması sonucunda fidanın yetişme ortamında toprak asitliği (pH) düşmekte dolayısıyla kireç azalmaktadır.

 

  • Tohum Ekim Zamanı

Fidanlıkta tohum ekim zamanı, birçok faktöre bağlıdır. Ekilecek tohumla- rın zamanında teminine, tohumun özelliklerine ve katlamaya veya diğer ön işlemlere ihtiyaç duyup duymamasına, mevsimin iklim şartlarına ve fidanlı- ğın iş kapasitesine bağlı olarak değişebilir. Kuzey ve soğuk olan bölgelerde sonbaharda hava sıcaklığı çimlenmeyi başlatacak sıcaklığın altına düştüğü zaman çimlenme engeli olan tüm tohumların ekimleri yapılabilir. Böylece sonbahar ekimleri, çimlenme engeli olan tohumlarda doğal katlama etkisi meydana getirerek, İlkbaharda muntazam ve iyi bir çimlenme sağlar. Buna karşılık daha sıcak olan güney bölgelerde özellikle çimlenme engeli olmayan

 

39

 

tohumları sonbaharda ekmek doğru değildir. Çünkü kış boyunca uygun hava şartlarında çimlenme meydana gelebilir ve ekilen tüm tohumlar ani bir don nedeniyle zarar görebilirler. Ancak bu yörelerde çimlenme engeli olan tohumlar soğuk-ıslak işleme uygun sıcaklık varsa, ocak veya şubat aylarında ekilebilirler. Güney veya sıcak bölgelerdeki ekim zamanının tespitinde esas amaç, çimlenmelerin sıcaklar tam anlamıyla bastırmadan bitmiş olmasıdır. Aksi takdirde yüksek sıcaklık ve nem sebebiyle zararlı mantarların üremesi artarak fidanlarda büyük zararlar meydana gelebilir. Sonbahar ekimlerinde

tohumları dondan ve don atmasından korumak maksadıyla, ekim yastıklarına malç yapmak, tohumları kuş ve kemirici hayvanların zararlarına karşı korumak için ise, yastıkların telis veya benzeri materyal ile kapatılması gerekebilir. Bu da fidanlıklara bu yönde ek masraflar getirebilir. Ancak sedir, göknar, kayın gibi türler ile çimlenme zorluğu bulunan sert kabuklular (ceviz, badem, meşe, Ligustrum vb.) ile saklama zorluğu bulunan atkestanesi ve kestane tohumları, katlamaya alınmayacaksa mutlaka sonbaharda ekilmelidir. Kayın tohumlarının rutubet miktarı % 30’un altına düşürülmemelidir. Ocak ve şubat aylarında kayın tohumları -5°C sıcaklıkta ekim zamanına kadar bekletilebilirler. Kayın tohumları ekim zamanından bir hafta önce bir hangarda beton üzerine serilerek devamlı sulama yapılır ve kürekle zaman zaman karıştırılır. Bu şekilde bir ön çimlenme meydana gelir. Kök uçları beyazlıklar halinde görülmeye başladığında tohumlar ekilmelidir. Karaağaç tohumu ise, ilkbaharda toplanır toplanmaz hemen ekilmelidir. Yukarıda belirtilen fayda ve sakıncalara ve iş

gücü durumuna göre ekim zamanını tespit etmek uygundur. Tohum ekimleri, yöresel iklim şartlarına ve tohumların biyolojik özelliklerine göre sonbahar-

da erken çimlenmeye sebebiyet vermeyecek şekilde geç, ilkbaharda ise, toprağın çalışmaya elverişliliği oranında ve geç donlardan zarar görmeyecek şekilde erken yapılmalıdır.

 

  • Ekilecek Tohum Miktarının Belirlenmesi

Ekim yastıklarında birim alana ekilen tohumun miktarı ve dolayısıyla fidan sıklığı, fidanlarda kaliteyi etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Birim sahadan, en yüksek kalite ve miktarda fidan elde etmek gaye olduğuna göre, ekilecek tohum miktarının iyi tespit edilmesi gerekir. Çok sık yetişen fidanlar çoğunlukla ince ve cılız olurlar ve toprak üstü kısımlarının köke göre gelişmiş

olması halinde dikimlerde başarılı bir sonuç alınmaz. Ayrıca sık ekimler, temini güç ve masraflı olan kaliteli tohumun israfına ve sonradan yapılması muh- temel olan seyreltme masraflarına da sebep olur. Gereğinden fazla seyrek ekimler de saha israfına, randımanın azalmasına ve yastıklardaki fidelerin da- yanışma noksanlığından meydana gelebilecek başkaca sakıncalara sebebiyet verirler. Bu itibarla 1 m2’ye veya 1 m uzunluğundaki çizgiye ekilecek tohum

 

40

 

miktarının tespitinde gerekli hassasiyetin gösterilmesindeki faydalar açıktır. Bir fikir vermek üzere aşağıdaki formüllerden de yararlanılabilinir.

AxD

P= —————–

GxSxYxT

 

P= m2 ‘de kullanılacak tohum miktarı (kg olarak) ; A= ekilecek saha (m2 olarak);

D= m2.de arzu edilen fidan adedi; G= çimlenme yüzdesi;

S= kg’daki tohum adedi; Y= fidan yüzdesi;

T= temizlik yüzdesi.

 

Örnek: m2’de 300 adet fidan yetiştirilecektir. 1 kg’da 50.000 adet tohum olsa, çimlenme yüzdesi 80, fidan yüzdesi 60 ve temizlik yüzdesi 80 olsa; 1000 m2’lik ekim sahası için gereken tohum miktarı;

 

1000×300

P=    —————————- = 15,6 kg tohuma ihtiyaç vardır.

0.80x50000xO.60xO.80

 

Çizgi ekimlerinde ise 1 metre uzunluğundaki ekim çizgisine ekilecek tohum miktarı aşağıdaki formülle hesaplanır.

 

D

N= —–

G x Y

N= 1 m uzunluğundaki çizgiye ekilecek tohum miktarı, D= 1 m’ de arzu edilen fidan adedi,

G= Kullanılacak tohumun çimlenme yüzdesi, Y= Fidan yüzdesidir.

 

Örneğin; 1 m uzunluğunda arzu edilen fidan adedi 60, çimlenme yüzdesi 80, fidan yüzdesi 60 olduğunda, ekilecek tohum miktarı;

 

60

N= —————- = 125 adet tohumdur.

0.80 x 0.60

 

 

41

 

Buna göre 1m uzunluğundaki çizgiye yapılacak ekim için 125 adet tohu- ma ihtiyaç var demektir. İğne yapraklı türler için m’de 7 çizgi temel alındığına göre, 125×7 = 875 adet tohum gerekir. Bir tohum türü için ekim programında miktar verilmemişse, o zaman bu formüllerden yararlanılabilinir.

 

  • Ekim Derinliği

Tohumlara verilecek ekim derinliği, tohumun büyüklüğüne, toprağın tekstürüne, ekimin ilkbahar veya sonbaharda yapılacağına göre değişebilir. Her ne kadar büyük tohumlar küçük tohumlara göre daha derine ekilebilirse de derin ekim genellikle Damping-off mantarlarının zararını artırmakta ve fidelerin toprak üstüne çıkmasını zorlaştırmaktadır. Ekim derinliği, hafif kum- sal topraklarda, killi ağır topraklara göre 1/3 oranında daha derin olabilir. Zira bu gibi topraklarda çimlenen tohumlardan çıkan fideciklerin toprak sathına çıkışları daha kolaydır. Tecrübeler sonbahar ekimlerinin, ilkbaharda yapılan ekimlere göre daha derin yapılması gerektiğini göstermiştir. Zira bu suretle muhtemel don atmaları veya rüzgar erozyonu ile tohumların açıkta kalmaları önlenmiş olur. Genel bir kural olarak denilebilir ki; bir tohuma verilecek derin- lik, onun kalınlığının 3 katı kadar olmalıdır. Çok küçük tohumlarda, tohumun ince kum veya olgunlaştırılmış testere talaşı ile karıştırılarak ekilmesi uygun olur. Bu durumda tohumlar çok ince materyal ile kapatılır veya hiç kapatılma- yabilirler.

 

  • Tohum Ekimi Tekniği

Orman ağacı tohumları, fidanlıkta daha önce hazırlanan ekim yastıklarına elle veya makine ile ekilir. Orman fidanlıklarında, çizgi ekimi ve serpme ekimi olmak üzere iki yöntem uygulanmaktadır. Çizgi ekiminde tohumlar yastık üzerinde açılan çizgilere ekildiğinden, fidanlar tam alan serpme ekimine göre daha sıktır. Bunun sonucu olarak çizgiler üzerindeki fidanların kök gelişme-

si daha az olabilir. Ancak serpme ekiminde fidanların bakımı daha güç ve pahalıdır. Bu sebeple, bugün fidanlıklarda çizgi ekimi daha yaygın olarak uygulanmaktadır. Çizgi ekiminde, çizgi aralıkları, ibrelilerde 15–17 cm, yapraklı türlerde 20–24 cm’dir. Her bir yastıkta, ibreliler için 7 adet, yapraklı türler için

5 adet çizgi açılır. Çizgiler, yastık üzerine bir merdane aracılığıyla ya da daha ekonomik şekilde bir mibzerle açılır. Açılacak çizgiler, yastık boyunca düz ve aynı derinlikte olmalıdır. Tohumlar, açılan bu çizgilere ya elle (özellikle iri

tohumlar) veya ekim mibzeriyle ekilir. Ekilecek tohum miktarının beher birim için (m2 veya m) önceden belirlenmiş olması lazımdır. Burada dikkat edile- cek önemli bir husus, tohum sıklığının her tarafta aynı olmasıdır. Mibzerle ekimlerde, arada tohum atılmayan boşluklar olursa, buralara elle tamamlama yapılmalıdır. Fidanlıklarda, geniş çaplı ekimlerin zamanında yapılabilmesi için,

 

42

 

ekimin yanı sıra, kapatma materyalinin serilmesi de makine kullanılarak yapıl- malıdır. Bu uygulama, elle ekim ve elle kapatmaya göre en az sekiz kat daha ekonomik olup, daha kısa sürede iş bitirilebilmektedir.

Kapatma Materyali

Ekim sonrası çizgiler çeşitli kapatma materyalleri veya bunların uygun karışımı ile kapatılır.

Bundan amaç, tohumlara çimlenme için gerekli rutubeti sağlamak, onları aşırı sıcak ve soğuktan, kuş ve diğer hayvanlardan, rüzgar erozyonunun ve tabiatın olumsuz etkilerinden korumaktır. Kapatma materyalleri; ince elenmiş dere kumu, perlit, çürütülmüş testere talaşı, orman humusu, turba olabilir. Topra- ğın bünyesine göre bunların iki veya üçü, uygun bir karışımla verilir. Özellikle ibreli fidan yastıklarında kullanılacak kumun bazik bir karakterde olmamasına dikkat edilmelidir. Zira toprak asitliği (pH) yüksek olan bu tür kum, damping- off hastalığını artırır. Pratikte yapılan uygulamalarda 1/2 testere talaşı, 1/2 kireçsiz kaba kum örtü için en uygun karışım olarak kullanılmaktadır. Bu karı- şımı kullanmadan üç ay kadar önce ıslak bir ortamda karıştırdığımızda talaşın fermantasyonu sonucunda açığa çıkan (60°C–80°C) ısıyla bünyede bulunan yabancı ot tohumları yok edilmektedir. Bu yöntem ekim yastıklarındaki ot mücadelesi için önemli bir tedbirdir. Kapatma materyali üzerinden sıkıştırma merdanesi geçirilerek, tohumların toprak ve kapatma materyali ile daha sıkı bir şekilde teması sağlanır.

İmkan bulunduğu takdirde kapatma materyalleri modern tekniklerle sterili- zasyona tabi tutulmalıdır. Gerekli durumlarda ekim yastıklarını rüzgarın zararlı tesirlerinden ve donlardan korumak için siperlemek faydalıdır. Bu amaçla çu- val, saz, sap, kamış ve çıta gibi çeşitli malzemeler kullanılabilir. Çimlenmeden sonra bu örtü kaldırılır. Tohumların çimlenme süresi tohumun ekim öncesi işlemlere tabi tutulup tutulmadığına, toprak işlemesi derecesine, sıcaklık ve rutubet şartlarına göre değişmektedir.

 

  • Şaşırtma (Repikaj)

Şaşırtma (repikaj), ekim yastığında sıkışık bir durumda olan fidanların, daha iyi bir gelişme gösterebilmeleri için daha serbest bir yere nakledilip dikilmesi işlemidir. Fidanlar, sonbaharda yaprak dökümünden veya büyüme durduktan sonra, ilkbaharda ise kök ve tepe sürgünleri uyanmadan önce şaşırtmaya alınmalıdır. Fidan şaşırtmasına şartların müsaadesi oranında erken başlanır. Genellikle sonbahar şaşırtmaları, uygun olmayan toprak rutubeti ve hava sıcaklıkları dolayısıyla ilkbahar şaşırtmalarına göre daha fazla özen ister. Sonbahar dikimlerinde don atmalarını önlemek için fidanların kök boğazına kadar toprak doldurulup, sıkıştırılır. Toprak kuru ise, çalışmaları kolaylaştırmak üzere sulanmalıdır. Şaşırtma yaşı genellikle, hızlı gelişen ibreli türlerde bir,

 

43

 

diğerlerinde iki, yapraklılarda ise, gelişme durumlarına göre 1–2’dir. İbreliler şaşırtma yastıklarında 2–5, yapraklılar ise 1–2 sene bırakılır ve yeterli gelişme gösterdiklerinde sökülerek dağıtımı yapılır. Boylu fidan elde etmek için ibreli türlerde, atkestanesi ve çınarda iki defa şaşırtma iyi sonuç vermektedir. Şaşırt- ma yapılacak yerin toprak hazırlığı evvelce izah edildiği üzere ekim yastıkla- rındaki gibi yapılır.

Toprak işlemesi, özellikle gevşek topraklarda, toprağın iyice oturmasını mümkün kılacak şekilde önceden yapılmalıdır. İlkbahar şaşırtmaları için toprak kıştan evvel iyice hazırlanmış olursa, ilkbaharda az bir çalışma ile arazi şaşırtmaya hazır bir hale getirilmiş olur. Şaşırtılacak fidanlara verilecek aralık ve mesafeler, ibreli ve yapraklılarda değişiktir. Mesafe ve aralıklar, fidanın sahada kalacağı süreye, kullanılacak makine ve ekipmanların genişliğine ve çalış-

ma şartlarına göre değişir. Bakımı makine ve ekipmanlarla yapılan yapraklı türlerin aralık ve mesafeleri daha fazladır. Bu miktarlar, genellikle ibreliler için 80×80 cm, yapraklılar için sıralar arası 110–200 cm, fidanlar arası 20–30 cm’dir. Şaşırtmadan önce, fidanlara verilecek aralıklar, ip, kablo vb. kullanılarak işaret- lenir, sıra araları, hazırlanan latalarla belirlenir. Fidanlar, bel kürek, plantuvarlar veya özel fidan dikim makineleri ile şaşırtılır.

 

  • Tüplü Fidan Üretimi

Tüplü fidan; gerek ekim ve gerekse şaşırtma yoluyla muhtelif cins kaplar içerisinde yetiştirilen ve kabı ile ağaçlandırma sahasına nakledilerek toprağı ile dikilen fidandır. Tüplü fidan üretiminde, tüpe ekimin mevsim yönünden yastıkta yapılan tohum ekiminden herhangi bir farkı yoktur. Tüpe ekimlerde her tüpe en fazla 2 veya 3 adet tohum ekilmelidir. Tohumların kolay çimlene- bilmesi için tohumların üzeri kireç ihtiva etmeyen granit kumu, dere kumu (dişli kum) gibi malzeme ile kapatılmalıdır. Kapatma materyalinin kalınlığı, tohum boyunun bir mislinden fazla olmamalıdır. Aksi takdirde çimlenmeler ve fideciklerin yüzeye çıkması çok güç olabilir. Tüplü fidanlarda tohumlar çimleninceye kadar sisleme şeklinde sulama yapılmalıdır.

 

Tüplü fidan üretiminin en can alıcı noktası dolgu materyalidir. Dolgu materyalinin özeliklerini söyle belirleyebiliriz;

 

  • Verilen suyu uzun süre bünyesinde tutabilmeli,
  • Tohumun kolay çimlenmesine ve kök büyüme fizyolojisine uygun olmalı,
  • Gözenekli bir yapıda olmalı, (% 95 porozitede olması en idealidir).
  • Asiditesi yani pH değeri fidan türüne uygun olmalı,
  • Organik maddece zengin olmalı,

 

44

 

  • Bol olmalı ve kolay temin edilebilmeli,
  • Ucuz olmalıdır.

 

Fidan üretim çalışmalarında tüpün altı açık olmadığı takdirde ekimle fidan yetiştirilecekse, kap boyunun uzun, kesitinin dar olması gerekir. Buna rağmen tüpün dibinde yumaklaşmaya mani olunamaz. Şaşırtılarak yapılan tüplü fidan çalışmalarında kesilen kök genellikle dumura uğramakta ve yan kökler aşağı doğru gelişme gösterdiğinden dipte yumaklanma kuvvetli, yan köklerde az miktarda olmaktadır. Bu yüzden tüp boyu kısa olabilir. Tüplü fidanda büyük boylar elde edilmek istendikçe fidan daha fazla tüpte kalacak demektir. Bu sebeple sak büyümesine paralel kökün gelişmesi ve sak/kök oranının düşük olmamasının temin edilmesi gereklidir. Tüpte üç veya dört sene bekleyecek olan fidanlarda tüp ebadının daha büyük olması gerekmektedir.

 

Tüplü Fidanların Yerleştirilmesi:

Tüplü fidan yastıklarında şu hususlara dikkat edilmelidir: Yastıklarının tabanı % 1–2 meyilli olmalı,

Yastıkların ortasına gelecek şekilde 20 cm derinliğinde içi çakıl doldurul- muş hendekler açılmalı,

Drenaj hendeklerini ve yastıkları tamamen kapatacak şekilde tabana 2 katlı polietilen örtü serilmeli,

Yastık yollarına briket döşenmeli,

Polietilen örtünün üzerine 2–4 numara asfalt mıcırı( 6–8 cm kalınlığında) serilmeli,

Alçak yastık olduğundan tüp kenarları açıkta kalmayacaktır. Ancak tüple- rin araları da uygun dolgu materyali ile doldurulmalı,

Soğuğa ve sıcağa hassas türler gölgelikler ile korunmalıdır.

Bu sistem ile tüp yastıklarının tabanından yabancı otların çıkmasına mani olunacaktır. Tüplerin tabanına serilen 6–8 cm kalınlığındaki asfalt mıcırı tüplerin tabanında su birikmesini önleyecektir. Yine tüplerin tabanına serilen polietilen sayesinde fidan kökleri toprağa ulaşamayacağı için söküm kolay olacaktır.

 

 

 

 

 

 

Tüplü Fidan Yastıklarının Enine Kesit resim 3

 

45

 

Tüplü Fidanlarda Kullanılacak Gübreler ve Miktarları:

 

Amonyum Sülfat:

% 21 oranında saf azot ihtiva eder. Bu yapay gübreden başlangıçta bir litre suya 1,09 g karıştırılacaktır.

Süperfosfat veya triple süperfosfat:

Süperfosfat % 16–18 arasında, triple süper fosfat ise % 43–46 arasında suda eriyebilen fosfor asidi ihtiva etmektedir. Bu nedenle süperfosfat kulla- nıldığı takdirde başlangıçta litreye 366 miligram (0,366 g), triple süperfosfat kullanıldığı takdirde ise 160 mg (0,160 g) gübre kullanılmalıdır.

Potasyum sülfat:

Potasyum sülfat gübresi içerisinde % 48–52 oranında potasyum oksit bulunmaktadır. Bu gübre birinci periyotta 1 litre suya 400 miligram (0,400 g) hesabi ile kullanılmalıdır.

Demir Sitrat veya şelat (chelate):

Bir litre suya 33 miligram (0,033 g) hesabi ile hassas bir şekilde tartılarak kullanılmalıdır.

Buraya kadar belirtilen gübre dozları gübrelenecek fidanların adedine göre bir defada kaç litre sulu eriyik kullanılacaksa ona göre tartılır.

Kullanılacak sulu gübrenin miktarı her tüp başına 40–50 mililitre verilecek şekilde hesaplanmalıdır. Verilen sulu gübre tüplerin altına kadar işlemeli hatta alttan çıkmalıdır.

Buna göre, bir litre eriyikle 20–25 fidan gübrelenebilir. Gübrelenecek fidan adedi bu rakama bölündüğü zaman ne kadar sulu gübre hazırlanacağı ortaya çıkar.

 

Örneğin 20000 adet tüplü fidan gübrelenecekse 20000:20=1000 litre suyun bir defada verilmesi gerekmektedir. 1000 litre suya katılacak gübre miktarı ise:

Amonyum sülfat : 1,09 x1000= 1090 g Triple süperfosfat : 0,160 x1000= 160 g Potasyum sülfat : 0,400 x1000= 400 g Demir sitrat(şelat) : 0,033 x1000= 33 g

 

Bu dozlarla gübrelemeye çimlenmenin tamamlanması ve ikinci yaprakla- rın çıkmasından sonra başlanmalıdır. Genellikle çimlenmenin % 90 oranında gerçekleşmesinden iki hafta sonra sulu gübrelemeye başlanır. Gübrelemeyi fazla geciktirmemek gerekir. Gübreleme haftada bir ve muntazam aralıklarla yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen dozlarda gübreleme 6 hafta süre ile yapılacak- tır. 7. haftadan itibaren aşağıdaki dozlarla uygulamaya devam edilir.

 

46

 

Amonyum sülfat : 600 mg/l (0.600 g) Triple süperfosfat : 332 mg/l (0.332 g) Potasyum sülfat : 386 mg/l (0.386 g) Demir sitrat(selat) : 33 mg/l (0.033 g)

Triple süperfosfat yerine 758 mg/l (0.758 g) süper fosfat gübresi de kullanılabilir.

 

Bu dozlarla gübreleme ise 3 veya 4 hafta süre ile yani yaklaşık Temmuz or- talarına kadar devam eder. Temmuz ortasından sonra fidanların kışa hazırlan- ması için aşağıda belirtilen gübre dozları ile fidanlığın bulunduğu yerin iklim şartlarına göre Eylül sonu veya Ekim ortalarına kadar devam edilmelidir.

Amonyum sülfat : 210 mg/l (0.210 g)

Triple süperfosfat : 500 mg/l (0,500 g)(yerine süper fosfat: 1275 mg/l (1,275 g)

Potasyum sülfat : 371 mg/l (0.371 g) Demir sitrat (selat): 40 mg/l (0.040 g)

 

Gübrelenecek fidan adedine göre bir defada kullanılacak gübreler tartıl- dıktan sonra büyükçe bir kap içerisinde suda iyice eritildikten sonra normal konsantrasyona gelinceye kadar sulandırılır. Veya gübreli eriyik konsantre olarak hazırlanır ve yağmurlama sistemine belirli bir oranda yavaş yavaş katılır. Örneğin gübrelenecek 20.000 fidanımız olduğunu kabul edelim Tüp başına 50 cm3 sulu gübre verebilmek için 1000 l’lik gübre solüsyonu hazırlamamız gerekir. Buna göre tartılarak hazırlanacak gübreler önce ayrı bir kapta 1–2 saat bekletilip iyice karıştırılarak suda eritilir. Sonra eriyik 1000 l’lik tanka boşaltılır ve tekrar iyice karıştırıldıktan sonra ucu süzgeçli hortumla veya yağmurlama sistemi ile tüplere eşit miktarda düşecek şekilde verilir. İkinci şık olarak güb- reler hacmi belli olan bir kapta eritilir (örneğin 50 l).Yağmurlama sisteminin 1000 l suyu ne kadar zamanda attığı tespit edilir (örneğin 5 dakika). Konsant- re gübre eriyiğinin yağmurlama sisteminin ana çıkış borusuna karışan borusu üzerindeki musluk dakikada 50/5=10 l gübreli eriyiği sulama suyuna karıştıra- cak şekilde ayarlanır.

Yağmurlama sistemi ile verilen sudan tüplerin dışına atılan miktar fazla ise gübrelemede bu husus göz önüne alınmalı ve o oranda fazla su ve gübre kullanılmalıdır. Her gübreleme işleminin bitişinden sonra fidanlar birkaç daki- ka temiz su ile sulanmalı ve yapraklar üzerindeki kalıntılar yıkanmalıdır.

 

  • Vejetatif Yolla Fidan Üretimi

Tohumdan ekim suretiyle yetiştirilmesi güç olan bazı ağaç türleri vejetatif yoldan üretilir.

 

47

 

Özellikle iyi kaliteli tohum temininin güç olduğu, tohumla üretmenin çok fazla zaman aldığı hallerde çelikle üretim yapılmalıdır. Bu metotta fidanların toprak altı ve üstü organlarının köklendirilmesi ile üretim yapılmaktadır. Veje- tatif yolla fidan üretim yöntemleri şunlardır;

 

  1. Kök sürgünü ile üretme: Fidan köklerinin yaralanması suretiyle yapılır.
  2. Yatırma veya daldırma ile üretme: 1–2 yaşındaki sürgünlerin yatırılıp toprağa daldırılması ile köklendirilir.
  3. Yığma ile üretme: Kök boğazı toprakla doldurulan fidanın köklenen sürgünlerini birbirlerinden ayırmak suretiyle fidan üretilir (kartopu bitkisi bu metotla başarılı şekilde üretilebilir).
  4. Çelikle üretme: Bitkinin gövde, dal veya yaprağının ana bitkiden ayrıla- rak uygun şartlar altında başka bir ortamda köklendirilmesidir.
  5. Aşı ile üretme: Tohumla üretmede genetik özelliklerini muhafaza ede- meyen türlerin üretiminde, özellikle de tohum bahçesi tesisinde kullanılan fidanların üretiminde bu metot kullanılır.

 

 

 

3.  KAPALI ALAN (SERA) İŞLETMECİLİĞİ

  • Sera, Sera İşletmesi Kapsam ve Tanımlar

Genel anlamda seralar, iklimle ilgili çevre koşullarına bağlı kalınmadan, sıcaklık, nem, ışık ve havalandırma gibi faktörler kontrol altında tutularak, bütün bir yıl boyunca, ekonomik olarak fidan ve çiçek yetiştirme olanaklarının yaratıldığı yapılardır.

Konstrüksiyon (yapısal) yönünden ise seralar, belirli aralıklarla yerleşti- rilmiş, dış kuvvetlerin etkisiyle biçimlerini değiştirmeyen bir yapı iskeletinin üzerine saydam bir örtü malzemesinin kaplanmasıyla inşa edilen tarımsal tesisler olarak tanımlanır.

 

  • Seraların Sınıflandırılması

Sıcaklık Durumlarına Göre Seraların Sınıflandırılması: Sıcaklık durumları- na göre seralar üçe ayrılır.

Sıcak Seralar: Gündüz sıcaklığı sürekli olarak 200C’ın üstünde tutulan, gece sıcaklığı 100C’ın altına düşmeyen ve ısıtma yapılan seralardır.

Ilık Seralar: Gece ve gündüz sıcaklığı 100C-200C arasında tutulan, ısıtma ve soğutma yapılan seralardır. Ilık seralarda fazla sıcaktan ve soğuktan hoşlanma- yan bitkilerin yetiştiriciliği yapılır.

 

 

48

 

Soğuk Seralar: Isıtma ve soğutma yapılmayan, doğal koşullara bağlı olarak sıcaklığı değişen seralardır. Soğuk seralarda ise dış iklime bağlı kalındığından yılın uygun zamanlarında ve özellikle ılımlı iklimlerde kullanılırlar. Soğuğa dayanıklı bitki çeşitleri için tercih edilirler.

 

Yararlanma Şekillerine Göre Seralar: Seralar yararlanma şekillerine göre dört kısma ayrılır.

Tohum ve Tohumluk Seraları: Bu seraları tohum, fide ve çelik üretimi için kullanılır. Seralarda çoğu kez yükseltilmiş tezgahlar ve kısmen de toprak

yastıklar bulunur. Tohum üretimi ve ıslah çalışmalarında direk toprak kullanılır. Büyüklükleri işletmede yetiştirilecek fide ve fidan sayısı dikkate alınarak tespit edilir.

Yetiştirme Seraları: Bu seralarda, sera içindeki toprak, direk ürünlerin yetiştiriciliğinde kullanılır. Serada yükseltilmiş tezgahlar, beton yollar gibi sabit tesisler bulunmaz.

Muhafaza ve Sergileme Seraları: Bu seralarda halka o bölgede yetişme- yen bitkilerin tanıtılması için bir çeşit sergileme yapılır. Bu seralara bu yüzden botanik seraları da denir. Ayrıca satılacak saksı çiçeklerinin teşhir yeri olarak da kullanılır. Özellikle mevsimlik saksı çiçeklerinin yetiştiriciliği ve satışı bu seralar- da yapılır. Bu seralar içinde duruma göre tezgahlar, yastıklar, raflar, beton sabit yollar veya toprak bulunur.

Araştırma Seraları: Bu seralar ise çeşitli bilimsel çalışmaların yürütülmesi için yapılmış seralardır.

 

Örtü Malzemele rine Göre Seraların Sınıflandırılması: Seralar örtü malzemesi bakımından genel olarak üç gruba ayrılır.

Cam Seralar: Seralar için kullanılan örtü malzemelerinin içinde cam orjinal ve ışık geçirme açısından en güvenilir malzemedir. Camlar kalınlıklarına ve içinde tel bulunup bulunmamasına göre ayrıca kendi aralarında sınıflandırılır. Yüzey durumlarına göre de; düz sera camı ve buzlu sera camı olmak üzere iki tipe ayrılırlar.

Sentetik Malzeme İle Kaplanmış Seralar: Diğer rijid örtüler fiberglas katkılı paneller, akrilik ve polikarbonat paneller, mika, flexiglas ve bazı rijid PVC’leri kapsar.

Plastik Seralar: Plastik seralar gün geçtikçe önem kazanmaktadırlar. Kimyasal yapısı farklı pek çok plastik kullanılır. En çok kullanılan plastikler Polietilen (PE) ve polivinilklorittir (PVC). Plastikler dış koşullardan çabuk etkile- nirler. Yırtılıp, parçalanırlar. Ömürleri 6 aydan başlar, bir ve bazen iki yıla kadar devam eder. Dayanıklılıklarını arttırmak için plastiğin yapısına çeşitli maddeler ilave edilmektedir.

 

49

 

Polietilen veya genel olarak adlandırılan politen en çok bilinen plastik materyaldir. Düşük yoğunluklu ve yüksek yoğunluklu olmak üzere iki tiptir. Ancak 0 0C’ın altında kolay kırılır.

Polivinil Klorid (PVC) polietilenden sonra bilinen en iyi plastik materyaldir.

PVC tarımsal yapıların örtülmesinde, kullanımı en kolay materyaldir. Plastik polimer esaslı esnek PVC filmlerle, plastik olmayan PVC’den yapılan sert ma- teryali birbirinden iyi ayırmak gerekir.

PVC ile PE karşılaştırdığında, uzun ömürlülüğü, iyi mekaniksel özellikleri, ucuz maliyeti ve tesisat kolaylığından dolayı PE’ni PVC’ye tercih edilmektedir.

 

Türkiye’de örtü malzemesi olarak kullanılan plastikler:

Normal PE Plastik: Güneş ışınımına karşı dayanımı bir yıldır. Aynı zamanda ülkemizde şiddetli güneş ışınımı nedeniyle bir üretim sezonundan sonra bu plastikler değiştirilmelidir.

UV Katkılı Plastik: İçine UV katkı maddesi katıldığından dayanım ömrü 2 yıldır. UV katkı maddesinden dolayı sarı bir renge sahiptir. Plastiğin kuru olduğu koşullarda IR ışınlarını geçirirler.

UV + IR Katkılı PE Plastik: İçerisine üretim sırasında IR katkı maddesi katıl- dığından uzun dalgalı ışınları belli oranda geçirir.

UV + IR + Antifog Katkılı PE Plastik (Yerli): Antifog katkı maddesi plasti- ğin iç yüzeyinde yoğunlaşan su buharının damlacıklar halinde değil, camda olduğu gibi ince bir film şeklinde yayılmasını sağlar. Bu da ışık geçirgenliğini olumlu yönde etkilediğinden diğer plastiklere göre daha fazla ışınımın sera içine ulaşmasını sağlar. Ancak antifog katkı maddesinin etkenlik süresi 6 aydır.

PVC Plastik: PE plastiğe göre 3–4 kat daha pahalı olmasına karşın daha uzun ömürlüdür. Dış iklim koşullarına 3–4 yıl dayanır.

Seralarda örtü malzemesinin seçiminde dikkat edilecek kriterler;

  • Toplam ışınım geçirgenliği.
  • Uzun dalgalı ışınları geçirgenlik yüzdesi. 3- Zamana bağlı ışınım geçirgenliği.

4- Oransal nemin malzeme iç yüzeyinde yoğunlaşma durumu. 5- Su buharını geçirme özelliği.

6- Fırtına, dolu ve kar yağışına dayanımı. 7- İmalat boyutları ve fiyatı.

Örtü malzemesinin ışınım geçirgenliğine etki eden etmenler;

  • Malzemenin kalınlığı.
  • Malzemenin kirliliği.
  • Malzemenin içindeki katkı maddeleri (UV; IR; Antifog). 4- Malzeme yüzeyinde yoğunlaşan su buharı.

 

 

50

 

  • Sera işletmeciliğinde Yer Seçimi

Bir sera işletmeciliği için uygun yer seçiminde doğal faktörler olarak iklim, arazi eğimi, eğim yönü, ışık alımına etki yapan diğer etmenler rol oynar.

Sıcaklık; çimlenme, köklenme, büyüme ve çiçeklenme için büyük önem taşır. Sera işletmeciliğinde önemli bir yeri olan gerekli sıcaklığın sağlanması için zorunlu ısıtma giderleri işletme masraflarının en önemli kısmını oluşturur. Bu nedenle sera işletmeciliğini çok sıcak ve soğuk yerler dışına ılıman yerler- de yapmak çok ekonomik olur. Bu konuda yerel koşullara da dikkat edilerek ısı kaybına yol açabilecek sürekli ve şiddetli kış rüzgarlarına maruz yerlerden kaçınmalı, zorunlu durumlarda yapay veya doğal rüzgar perdeleriyle korun- ma yoluna gidilmelidir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken rüzgar perdesinin ışığa engel olmamasıdır. Işıklanması azalmış veya çok az ışık gören yerlerde yeşil bitkilerin iyi gelişemeyeceği açıktır. Güneşlenmenin azaldığı kış aylarında doğal ışık alımı daha büyük önem taşır. Ayrıca hava kirliliğinin fazla olduğu yerler de ışık alımını engeller.

Sera kurulacak yerde taban suyu da en çok yükseldiği zaman dahi bir metreden daha derinde kalmalıdır. Seralar için en uygun arazi, yüzey sularının drenajının uygun olduğu, hafif meyilli (% 1’e kadar) ve kolay düzenlenebilir bir arazi olmalıdır. Sera çevresinde sulama için uygun miktar ve kalitede su bulunması gerekir. Seraların kuruluş yönü konusunda uygulamada, doğu- batı yönünde tesis edilmiş seraların kuzey-güney yönlerinde tesis edilen seralardan daha fazla ışık geçirdiği belirlenmiştir. Güneşlenmenin az olduğu soğuk ve kuzey yörelerde doğu-batı doğrultusu daha büyük önem taşırken güneş ışınlarının fazla olduğu güney ve sıcak yörelerde kuzey-güney doğrul- tusu tercih edilebilir. Seranın kuruluş yönüne etki eden diğer bir etmen de kuvvetli rüzgar durumudur. Rüzgarın devamlı estiği yönün, seranın daralan yüzeyine getirilmesi uygundur. Bu suretle yakıt tasarrufu büyük olur.

Özellikle aile işletmeleri halinde işletilen seraların konuta yakın olması iş kontrolü bakımından büyük yarar sağlar. Seçilecek yerde devamlı bir enerji kaynağı veya elektrik bulunmalıdır. Yola yakın olması da ulaşım ve taşımada ucuzluk sağlar. Ancak tozlu yol kenarları sakıncalıdır. Sera cam olsa dahi sık sık temizleme gereği işletme giderlerini yükseltir.

Sera işletmeciliğinde risk vardır, bir arıza ve bu arızanın soğuk bir döneme rastlaması veya herhangi bir tedbirsizlik veya ihmal nedeniyle meydana gelen doğal zararlar, böcek ve mantar tahribatı bazen çok büyük zayiata neden olabilir.

 

  • Sera İşletmeciliğinde Kullanılan Yetiştirme Ortamları ve Sterilizasyon

Seralarda üretme ve yetiştirmeler ya tezgah veya masa tabir edilen yüksek

 

51

 

yastıklar üzerinde veya normal sera tabanında oluşturulan yastıklarda yapılır. Tezgahlara veya yastıklara yerleştirilen yetiştirme ortamları yalnız çeliklerin köklendirilmesinde değil, tohumların çimlendirilmesi ve süs bitkilerinin bir ölçüye kadar büyütülmesinde de hizmet verirler. Bu ortamlar açık alan kaplı fidan üretiminde olduğu gibi çok çeşitli materyallerden oluşur ve aralarında değişik karışımlar da meydana getirirler. Bu materyallerin ortak özellikleri şu şekilde olmadır:

 

  1. Ortam öncelikle, köklenme ve çimlenme sırasında çelik ya da tohumları yerinden oynatmayacak şekilde pekişmiş ve yoğun olmalıdır. Hacmi, gerek kuru ve gerekse yaş iken değişmemeli yani kuruduğu zaman aşırı büzülme göstermemelidir.
  2. Sık sık sulamayı gerektirmeyecek şekilde yeteri kadar su tutma niteliği taşımalıdır.
  3. Yeteri kadar gözenekli olup köklerin iyi havalanmasına olanak
  4. Yabani otlar ve zararlılar bakımından steril olmalıdır.
  5. Çoğaltılacak veya büyütülecek bitkiye uygun bir asidite (pH) değerine sahip olmalıdır.

 

Kapalı mekanlardaki üretme ve yetiştirme çalışmalarında belli başlı üretme ve yetiştirme ortamları olarak başta toprak olmak üzere kum, turba, perlit, vermulit, sfagnum yosunu, yaprak kompostu, çürümüş yaprak toprağı, kestane çürüğü, funda toprağı, parçalanmış veya öğütülmüş ağaç kabuğu, odun talaşı ve bunların birbirleriyle değişik oranda karışmasıyla oluşturulmuş çeşitli ortamlar kullanılır.

Seralardaki sıcaklıkla birleşen yüksek rutubet ve yoğun yetiştirme, özellikle mantar zararlarını zamanla artırır. Eğer önlem alınmazsa yetiştirmede büyük sorunlar oluşturur. Ancak toprağın bakteri faaliyetini top yekün yok etmek doğru değildir. Zira toprağın doğal yaşamını gerçekleştiren faydalı bakteriler değil, zararlı unsurlar hedef alınmalıdır. Toprak sterilizasyonu, fiziksel buhar veya yüksek sıcaklık) ve kimyasal yöntemlerle yapılabilir. Isıtma yöntemiyle sterilizasyonda, su buharı ile sterilizasyon en çok kullanılan yöntemdir. Zira toprağa nemli bir sıcaklık verilmesi kuru sıcaklık verilmesinden daha iyi etki yapar. Kuru yöntemle sterilizasyon durumunda, sıcaklığın derecesine göre ortamdaki organik maddeler yanar ve bu durum zehirli etki yapan bazı bile- şiklerin oluşmasına neden olur.

Buharlı sterilizasyon için yastıklar üzerine plastik bir örtü örtülür ve kenar- lardan sızma olmaması önlem alınır. Daha sonra ıslak olmayan toprağa 30 dakika için 82oC’lik bir sıcaklıkta delikli borulardan buhar verilir. Bu süre uygu- lamada üretme yastıklarına sokulan termometrenin 95oC’ye yükselmesine ka-

 

52

 

dar uzayıp kısaltılabilir. Yalnız bu yolla 30-40 cm ortam derinliği olan yastıklar sterilize edilebilir. Daha derinlerdeki bazı virüsler bu yöntemle yok edilemez. Bu takdirde bunlardaki uygulama, toprağın varillere alınarak bunlara önce 15-20 cm ve sonra çeşitli derinlikte sokulan delikli borulara nemli sıcak hava vermek suretiyle uygulama yapılabilir.

 

  • Seralarda Tohumdan Yetiştirme

Buhar veya kimyevi yoldan sterilize edilmiş, zararlı böcek ve mantarlardan temizlenmiş toprak, ekilecek türe uygun materyallerle karışım olarak hazırla- nır. Çimlenme ortamı olarak kum ve perlit karışımları da kullanılabilir. Ancak bu ortamların çıkan fidecikleri besleme gücü yoktur. Eğer fideler uzun bir süre bu ortamda bırakılacaksa yani hemen şaşırtmaya (repikaj) alınmayacaksa uygun bir besin çözeltisi ilavesi gerekir.

Çok küçük ve narin olan bazı hassas bitki türleri ile kıymetli türlerin tohumları sera ve camekan gibi yerlerde yetiştirilip özel bakım görmeleri gerekir. Bu kapalı yerlerde çeşitli şekillerde ekilen tohumlardan çıkan fideler önce gölge çardaklarına bilahare de açık sahalara emniyetle alınabilir. Bu tip yetiştirmede ekilen tohumun büyük kısmı, dış koşullar az çok veya tamamıyla kontrol altında tutulduğundan, çimlenip fideye dönüşmektedir. Bu suretle verim yükselir.

Çok küçük tohumlarda ekim yöntemi, tohumun kasalara kum veya tes- tere talaşı ile karıştırılarak yeterli seyreklikte ortam alanına ekilmesi şeklinde uygulanır. Tohumlar belli belirsiz kapatma materyali ile biraz örtülür veya hiç örtülmez. Bunlarda sulama, kasa bir su havuzuna batırılarak alttan rutubet al- mak suretiyle yapılması daha yararlı olur. Zira üstten sulama bu küçük ve hafif tohumları dağıtabilir. Kurumayı önlemek ve çimlenme ortamının rutubetini muhafaza için kasaların üstü bir cam levha veya ıslak çuval parçası, ıslak bir gazete kağıdı ile gölgelenmesi yararlı olur.

İri tohumlar ise tek tek belli aralıklarla (örneğin 2,5 cm) ekilir. Ekim yapılacak toprağın çok ıslak veya fazla rutubetli olmaması, orta derecede nemlendirilmiş bulunması gerekir. Kuru ortamlar çimlenmeyi engeller. Ekimi takiben kasalar veya kaplar çok ince delikli süzgeçle veya ince su püskürten pompalarla sulanır veya alttan su alması sağlanır. Sulama devamlı olmalı fakat aşırıya kaçılmamalıdır. Kök sistemi geliştikçe sulama yavaş yavaş azaltılmalıdır. Fideleri fazla rutubette bırakmamak için gece veya akşamüstü değil sabah sulaması daha uygundur. Tohum kasaları genellikle 20–21oC bir sıcaklıkta tutulursa iyi sonuç verir. Bu sıcaklık sıcak yöre veya tropik iklim bitkilerinde 21- 24oC’dır. Geceleri ise bundan 5-8oC daha düşük dereceler uygun olur. Serin iklim bitkileri için de gündüzleri 16-18oC ve geceleri bunun 3-5oC daha düşük dereceleri uygun olur.

 

53

 

Fideler toprak yüzüne çıkınca kasa üzerine konan örtü alınmalı ve fidelerin yeterli ışık almaları sağlanmalıdır. Fidelerin büyümelerinin ilk evrelerinde direk güneş ışınlarına maruz bırakmamak gerekir. Fidelerin ince ve uzun bireyler ol- ması istenmez, kısa ve kuvvetli fidanlar şaşırtmada (repikaj) daha iyi sonuçlar verir. Bu durum verilen ışık yoğunluğu işe yakından ilgilidir. Işıklamanın zayıf olduğu durumlarda fidelerde ince uzun büyümeler gözlenir. Yeterli ışık ayarla- ması kasaların yerleri değiştirilerek sağlanabilir.

Sulama, başlangıçta ortam yüzeyini nemli tutmak için sık fakat hafif bir yoğunlukta yapılmalı, daha sonra fideler geliştikçe sulama aralıkları artırıl- malıdır. Cinslere ve hatta türlere göre ilk oluşan primer yapraklar daha sonra oluşacak asıl yapraklardan çok farklıdır. Kültür bakımı yapanların bunları iyi tanıyarak yanlışlıkla yabancı bitki şeklinde değerlendirerek ot almada bunları koparmamaları gerekir.

Gelişimi ilerleyen genç fideciklerin kasaları yavaş yavaş daha serin, hava- dar ve aydınlık yerlere götürülerek dış şartlara alıştırılması isabetli olur.

Fideler zamanında kasalardan alınıp daha geniş aralıklarla başka kasa veya saksılara dikilmezse sökümde fideler zedelenir, zayiat fazla olur. Fideler ekim kasalarında elle tutulabilecek büyüklüğü yani 5–8 cm boya ulaştığı veya 2–4 yaprak oluşturduğu zaman alınıp şaşırtma kasalarında daha geniş aralıklarla (2,5–5 cm) bir çubuk yardımıyla açılan çukurlara dikilir. Seyrek ekimlerde şaşırtmanın fidenin toprağı işe yapılması tercih edilmelidir. Şaşırtmayı takiben can suyu verilerek harcın köklerle iyi teması sağlanır. Kasalar birkaç gün serin ve gölge bir yerde tutulur ve özenle sulanır.

Yetiştirilen fide veya fidanların kapalı mekandan açık sahaya alınabilmesi için “pişkinleşme”ye ihtiyaçları vardır. Fide veya fidanın pişkinleşmesi sularının azaltılması, sıcaklığın düşürülmesi ve fidanların açık sahaya tedricen alıştı- rılmak üzere soğuk camekan veya gölge çardaklarına alınması yoluyla olur. Buralarda 7-10 gün, açık alana çıkmak için uyum dönemi geçiren fidanlar mümkün olduğunca fazla miktarda kendi topraklarıyla ve yeterli genişlikte aralık ve mesafelerle tarla veya parsele alınır. Dikimden sonra köklerin top- rakla iyi teması için hemen can suyu verilir. Hassas türlerde, eğer mümkünse, başlangıçta geçici bir gölgeleme dikim başarısında etkili olur.

 

4.  SÜS BİTKİLERİ ÜRETİMİ

Süs bitkisi adından da anlaşılacağı gibi insanların yaşamlarını sürdürdü- ğü mekânları (evleri bahçeleri, parkları, yolları, refüjleri, cadde ve sokakları) süsleyen bodur, yatık, yayılıcı, dik, ehrami, sütun, küresel, paraşüt, sarkık doğal şekillerinin yanı sıra kök, gövde ve tepe tuvaletiyle daha değişik şekil ve form- lara sokulabilen dekoratif görüntü sergileyen daimi yapraklı, periyodik yaprak- lı, yaprakları daimi veya periyodik renkli, odunsu, otsu, çok yıllık veya tek yıllık

 

54

 

bitkiler olarak tanımlanabilir. Süs bitkileri renkli çiçekleri, orijinal meyveleri, kokuları ile dekoratif ve estetik bir görünüm sergilerler. Süs bitkileri üretimi generatif (tohum) ve vejetatif (çelik, aşı) olmak üzere iki yolla üretilebilirler.

 

  • Generatif Yolla Üretim
    • Generatif Yolla üretimi Gerektiren Faktörler
  1. Vejetatif yoldan üretilmesi mümkün olmayan veya zor olan türle rin üretilmesinde (Laurus nobilist, Populus tremula )
  2. Kitle halinde fidan üretimi arzu edildiğinde,
  3. Melez yapma istidadı az olan veya hiç olmayan türlerin üretimin de,
  4. Hibritlerin ilk döllerinde.

 

  • Generatif Üretim Yolları
    • Tohum Hasadı

Süs bitkilerinin tohumları park ve bahçelerle özel olarak yetiştirilmiş to- hum bahçelerinden temin edilir.

Yurdumuzun iklim koşullarında süs bitkilerinin tohumları ekseriye sonba- harda olgunlaşmakta ise de bazı türler çeşitli mevsimlerde tohumlarını olgunlaştırmaktadırlar. Örneğin Aralia sieboldii, Ulmus campestris ilkbaharda, Mahonia aquifolium, Betula pubescens tohumları yazın olgunlaşmaktadır. İb- relilerin bir kısmı ise kışın olgunlaşmaktadır. Süs bitkilerinin tohumlarını hasat etmek için tohumun olgunlaşmasını yakından takip etmek gerekmektedir.

Erken toplanan tohumların çimlenme kabiliyetleri zayıftır. Bu nedenle tohu- mu tam olgunlaştığında toplamak gerekmektedir. Bazı bitkilerin tohumları kısa zamanda olgunlaşarak dökülür (Ulmus, Morus türlerinde olduğu gibi). Bazı bitkilerin tohumları ise, olgunlaştıktan sonra uzun zaman bitki üzerinde kalmaktadır, (Crataegus’larda olduğu gibi).

 

  • Tohumun Göreceği İşlemler

Süs bitkilerinin tohumlarının ekserisi üzümsü etli çekirdekli meyvelerdir. Rosacea, Sorbus, Prunus, Pirus, Malus, Sambucus, Berberis, Crataegus, Rham- nus, Lonicera, Viburnum’larda olduğu gibi. Üzümsü çekirdekli meyvelerin etli kısımlarının yahut meyveyi saran tabakanın ezilerek parçalanarak tohumdan ayrılması lazımdır. Etli kısmın temizlenmesinden sonra tohumu bol su ile iyice yıkamak gerekmektedir. Bazı bitki meyvelerinde şeker ve yağ miktarı çok fazla olduğundan bunlar ince kum, toprak, odun külü veya talaş ile iyice yoğrulup sudan geçirilmelidir. Passiflora ve Morus’larda olduğu gibi süs bitkilerinin tohumları etli olduklarından ekserisinde çimlenme engeli bulunmaktadır.

Bunun için toplanan tohumların ön çimlendirmeye tabi tutulmaları gerekir. Yıllayan tohumların özellikle ilkbaharda ekilecek olanlarının mutlaka ekimden

 

55

 

önce ön muamelelere tabi tutulması gerekir. Bunların soğuk ıslak işlem, ıslak sıcak işlem, su ile şişirme işlemleri yapıldıktan sonra ekilmeleri gerekir.

 

  • Ekim Zamanı, Ekim Çeşitleri

Her mevsimde ekim yapılabilirse de en uygun ekim zamanı tohumların olgunlaştığı zamandır. Örneğin Ulmus mayıs sonu, Betula, Mahonia temmuz, ağustos aylarında ekilir. Tohumların olgunlaştığı sonbaharda ekimlerin büyük bir kısmı yapılır. Tohumları kışın olgunlaşan türler ilkbaharda ekilmelidir. Ekim- ler yastıklarda genellikle tam alan serpme veya çizgi ekimi seklinde olmakta- dır. Yastıklar iyi işlenmiş topraklar üzerine yapılır. Siper veya yarı siper altında ekimlerin başarı oranı daha yüksek olur. Süs bitkilerinin bir kısmı özel ihtimam ister ve tohumları genellikle az bulunur. Bu gibi süs bitkilerini üretmek için ekimler seralarda, soğuk camekânlarda, sıcak yastıklarda veya kasalar içeri- sinde yapılır. Bunlarda birim alandan çok fidan almak için ekseriya tam alan serpme ekimi uygulanır. Ekimlerin üzerleri özel hazırlanmış harçla tohumun büyüklüğüne göre kalınlığı ayarlanarak kapatılır. Sonra baskı veya merdane ile sıkıştırılır.

 

  • Vejetatif Yolla Üretim
    • Vejetatif Üretimi Gerektiren Faktörler
  1. Vejetatif üretimde tür ve varyete itibariyle saf nesilli (klon) fidanla rın elde edilmesi (belirli fertlerden alınan çelik ve kalemlerle kendile riyle aynı genetik niteliklere haiz fertler elde
  2. Tohum temini mümkün olmayan türlerin üretilmesinde,
  3. Çimlenme engeli olan, ön muamelelerle bu engelin giderilemedi ği, uzun yıllar yıllayan bitkilerin üretilmesinde,
  4. İki evcikli olup döllenmeyen, çevrede erkek veya dişi fertlerin olmayışı dolayısıyla tohum vermeyen türlerin üretilmesinde,
  5. Melez yapma kabiliyeti fazla olan tür ve varyetelerin istenmeyen döllerinin önlenmesinde ve ekimle üretimin maksada uygun olma yacağı hallerde,
  6. Erken ürün almak istediğimiz türlerin üretiminde,
  7. İki ayrı türü bir arada yetiştirmek veya iklim ve tabiat şartlarına daha dayanıklı türler yetiştirmede,

 

  • Vejetatif üretim Yöntemleri
  1. Kök sürgünü ile üretme

Süs bitkilerinin dipleri bellenerek kökler yaralanır, yaralı yerlerden çıkan sürgünler bel ile sökülerek şaşırtma (repikaj) edilir. Bu sistem kök sürgünü veren, çelikten köklenmeyen veya köklenmesi zor olan türlerde kullanılır.

 

56

 

Viburnum tinus, Syringa vulgaris, Populus alba, Populus tremula ve Tilia gibi türlerde kullanılır.

  1. Ayırma ile üretme

Bir bitkiye ait köklerin birçok köklü fidan şeklinde ayrılması ile olur. Aescu- lus, Kerria, Berberis gibi türler için geçerlidir. Buxus sempervirens’de ayırma suretiyle üretilebilir.

  1. Yığma ile üretme

Önce anaç parsele ihtiyaç vardır. Bu yapıldıktan ve fidanlar kesildikten sonra üstü toprakla örtülür. Daha fazla sürgün vermeye zorlanır. Yöntem çelikle üretmenin başarısız olduğu hallerde uygulanır. Fidanlara su yürüme- den önce fideler anaçtan ayrılır. Bu metotla Philadelphus, Syringa, Hdrangea, Mgnolia ve Corylus üretilir.

  1. Yatırma ile üretme

Genç fidanların yetiştirilmesi için öngörülen dal bütün uzunluğu boyunca toprağa yatırılır. Dal üzerinde meydana gelen ve köklenen sürgünler bir kısım dal parçası ve köklerle birlikte kesilerek anaçtan ayrılır ve dikimleri yapılır. Rho- dodendron ve Magnolia’larda, iki veya 3 yaşlarındaki sürgünlerin yatırılması mümkündür. Anaç fidandan meydana gelen dal aşağıya doğru kıvrılır. 10 m derindeki toprak içine gömülür. Yatık kalabilmesi için çatal kazıklarla tespit edilir.

  1. Daldırma İle üretme

Çelik ile üretilmesi zor olan, tohum temini mümkün olmayan veya melez yapma istidadı çok olan türleri daldırma ile üretmek mümkündür. Daldırmada genç fidanlar eğik olarak dikilir. Fidanın dikimden itibaren eğik olduğu tarafa bir kanal kazılır. Fidan kanala yatırılır ucuca 10-15 cm yere dik olarak çakılır bir kazığa bağlanarak yere dik hale getirilir. Gövde kısmı da çatallı ağaç kazıklarla yere tespit edilip üzeri toprakla örtülür. Gövde üzerindeki gözlerden çıkan sürgünlerin dipleri toprakla doldurularak yan kök yapması sağlanır. Sonra her sürgün aralığından kesilerek sökülür şaşırtması (repikaj) yapılır. Süs bitkilerinin birçoğunu daldırma ile üretmek mümkündür. Pratikte daha ziyade Magnolia grandiflora ve ibrelilerde çok kullanılan bir metottur.

  1. Çelikle üretme Yumuşak (Yeşil) Çelikle Üretme

Odunsu bitkilerin henüz odunlaşmamış olan taze ilkbahar sürgünlerinden hazırlanan yumuşak çelikler birçok süs bitkilerinin üretilmesinde kullanılır. Bu türler arasında Azelea, Cionanthus, Staphylea, Viburnum ve Vitis yumuşak çelikleri ilkbaharda alınır. Weigela ve Buddleia çelikleri de erken alınmalıdır.

Aksi halde geç dikilen bu çeşit çeliklerin köklenmeleri için çok uzun zaman gereklidir ve bunlardan yetiştirilen genç fideler tamamen gelişmemiş olarak kış mevsimine girme durumuyla karşılaşırlar. Bu durumda kışı geçirmeleri zorlaşır. Diğer türler ise yazın ilk yarısında (genellikle yaz başında Haziran hat-

 

57

 

ta uygun yöre ve yıllarda Mayıs sonu) alınırlar. Ancak Syringa caryopteris’da hem yaz hem de ilkbahar, Hedera’da her mevsim güllerde ise serada olmak şartıyla her mevsim köklendirilmek üzere çelik alınabilir.

Yumuşak veya yeşil çelikler daha çabuk ve daha kolay köklenirler. Bu çelik- ler tepe tomurcuğu taşıyan sürgünlerden “baş çeliği” olarak alınır. Buna karşılık sürgünün altından yan tomurcukları içerecek şekilde alınan ayak çelikleri tercih edilmez. Zira bunlar daha yavaş köklenirler ve çok zayiat verirler. Ayak çelikleri, sert odunlaşmış çeliklerle üretimde tercih edilir. Uygun çelik alma zamanı konusunda eğer sürgünlerin ucu henüz çok taze ise bunlardan alına- cak çeliğin çok çabuk çürüyeceği dikkate alınmalıdır. Bu itibarla özellikle hızlı büyüyen yumuşak, gevrek sürgünler çelik için arzu edilmez. Bu konuda zayıf, ince ve bitkinin az ışık alan iç kısımlarındaki sürgünler de iyi çelik vermez.

Zira bu sürgünler henüz yeterli ölçüde besin maddeleri depolama olanağı sağlayamamıştır. Diğer taraftan sürgün ucu sert olan, dalları itibariyle biraz odunlaşmış, kuvvetli ve aşırı kalınlıkta ve ağır olan sürgünlerin ise köklenmesi zor olur veya hiç köklenmezler. En iyi köklenmeyi bir ölçüde kırılmadan bü- külebilen fakat birden bire büküldüğü zaman da kırılacak olgunlukta olan ve bitkinin tam güneş gören kısımlarından ve orta büyüme gösteren dallarından alınan çelikler yapar. Yumuşak çelikler daima yapraklı olarak, türlere göre de- ğişmekle beraber, 5–12 cm boyunda genellikle 2–3 boğumlu olarak hazırlanır ve kesim son boğumun hemen altından yapılır. Ancak çeliğin dip kısmındaki yapraklar çok büyük ise transpirasyonu azaltmak ve fazla yer kaplamalarını önlemek üzere kısmen kesilerek küçültülür. Çeliğin boyuna göre de toprağa girecek kısımdaki yapraklar yukarı doğru çekilerek gövdeyi sıyırmadan alın- malı ve çeliklerin üzerindeki bütün çiçek gözleri körletmelidir.

Çelik alımı ve kesimi sabah erken saatlerde yapılarak alınan çelikler hemen nemlendirilmiş çuval veya yosun içine konup serin ve nemli bir yere alın- malıdır. Çeliklerin birkaç dakika bile olsa güneş altında kalması çok zararlıdır. Onları taze tutmak amacı ile su içinde tutma veya suya batırma ise önerilmez. Kesilen çeliklerin hemen dikilmeleri gerekir. Dikim aralıkları türlere ve yaprak büyüklüklerine göre değişmekle beraber yaprak kenarları birbirine hafif de- ğecek şekilde dikim aralıklarının ayarlanması en iyi yoldur. Köklenme ortamı için dişli kum işe turba toprağı karışımı iyi bir ortam oluşturur. Yalnız dişli kum kullanılması halinde % 20 rutubet içermesi en iyi havalanma ile kök gelişme- sini iyi bir şekilde sağlar. Böyle bir ortamı fazla sulama ise ortamın havalanma- sını engeller. 2–3 mm boyutlarındaki perlit de en iyi havalanmayı sağlayacak ortamlardan biridir.

Kuvvetli ve uzun çelikler köklendirme ortamına doğrudan doğruya batırılır. Çok ince hassas çelikler ince bir plantuvar yardımıyla dikilir. Dikilen çeliğin altında bir boşluk kalmamalıdır. Dikim işaretlenen sıralar üzerine yapı-

 

58

 

lır. Dikimden hemen sonra yastıklar iyice sulanır. Bu suretle çeliklerin ortamla iyi teması da sağlanmış olur. Yastıklar püskürtme suretiyle günde genellikle 3–5 defa sulanır. Rutubetli havalarda ise bu sulama 1–2 defaya iner. Yumuşak çelikler genellikle 3–6 hafta içinde köklenmeye başlar. Bu, çelik uçlarının sür- mesiyle anlaşılır. Çelikler sürmeye başlayıp köklendikten sonra kapalı tutulan ve sadece sulama esnasında açılan camekânlar zamanla artan oranda açılarak çelikler havalandırılır, köklendikten 8–10 gün sonra da camekânlar tamamen açılır. Bu suretle çeliklerin dış hava şartlarına alışarak sertleşmesi sağlanır. Artık bundan sonra çeliklerin üstü örtülmez fakat zaman zaman gittikçe azalan ölçüde püskürtme yoluyla veya ince süzgeçli kovalarla sulama yapılır. Ancak fazla ıslaklığın çürümeye neden olabileceği de unutulmamalıdır. Sonbaharda (Ekim ortasında) bu sulamada kesilerek büyümelerin durması genç fidanla- rın olgunlaşması sağlanır. Bu duruma gelen çelikler kışı rahatlıkla ve zararsız olarak geçirirler.

İğne yapraklı türlerde de yumuşak çelik olarak sürgün uçlarından yararla- nılır. Bunlar keskin bir bıçakla bir önceki yılın odunu ile birleştiği yerden kesile- rek elde edilir.

Yarı Odunlaşmış (Odunsu) Çeliklerle Üretme

Bu tip çelikler, yumuşak çelikten bir ölçüde olgunlaşmış ve kısmen de sertleşerek odunlaşmaya yönelmiş olmaları ile farklılık gösterir. Orman gülleri, pitosporumlar, kamelyalar, akübalar, herdem yeşil açelyalar, laz kirazları ve çobanpüskülleri, limonlar gibi büyük yapraklı daimi yeşil bitki türlerinin üretil- mesinde bu yöntem kullanılır. Ayrıca yapraklarını döken türlerin yapraklı yaz çelikleri de bu gruba sokulabilir. İğne yapraklı türler olarak porsuk, Cryptome- ria ve ardıçlarda da bu tip üretme sözkonusu olmaktadır. Bu çelikler büyü- me mevsiminin sonuna doğru sürgünler kısmen odunlaştığında alınır ve genellikle Ağustos ayı ve kısmen de Eylül başları en uygun zamandır. Sürgün ucunun hiçbir zaman yumuşak olması istenmez. Ancak uç büyümesini tama- men kapatmış sürgünlerin odunlaşmış ayak çelikleri de kullanılmaya elverişli değildir. Yarı odunlaşmış çelikler tepe kısmındaki yapraklar bırakılmak ve dip kısmındakiler koparılmak suretiyle, türlere ve diğer koşullara göre, 7,5–15 cm boylarda hazırlanır. Ancak yapraklar transpirasyonu azaltmak üzere yumuşak çeliklerde olduğu gibi kesilerek yaprak yüzeyleri küçültülür.

Sert (Odun) Çelikler İle Üretme

Bir yaşında tamamen olgunlaşmış ve odunlaşmış sürgünlerden elde edilen çeliklere sert çelik denir. Sert çelik kullanım yöntemi daha çok kışın yaprağını döken türlerle iğne yapraklılarda kullanılır. Geç ilkbahar veya erken kış çelik alımları için uygun zamandır. İğne yapraklı türlerde anaç bitkiler ilk kış soğuğunu gördükten sonra tam dinlenme haline geçtikleri sonbahar sonu ve kış başları en iyi çelik alma zamanıdır. Fakat kesim ne kadar erken yapılırsa

 

59

 

sonuç o kadar iyi olur. Don tehlikesi olmayan yerlerde çelikler ellilik yüzlük demetler halinde hazırlanarak açılan bir hendekte kuma, yatay veya alt uçları yukarı gelecek tarzda dik olarak istiflenir. Böylece kök oluşturacak kısım daha sıcağa ve havalanması iyi bölgeye gelmiş olup, köklenme daha gömüde teşvik edilmiş olur. Üst uç ise alta geldiğinde daha serin koşullarda kalarak üst gözün gelişmesi gecikir. Demetlerin üstü kumla kapatılmalıdır. Bu yerin üstü kapalı bir yer olması ve iyi drene edilmesi kışın ıslak kalmalarını ve soğuk etki- lerini azaltır. İmkan varsa daha iyisi, çeliklerin dikim zamanına kadar bir soğuk hava deposunda 4-10oC sıcaklıkta saklanmasıdır. Bu da az rutubetli kumda mümkün olur. Muhafaza sırasında çelikler ne kurumaya bırakılmalı ne de fazla nemli tutulmalıdır. Çelikler muhafaza edilirken sık sık kontrol edilmelidir. Eğer gözlerde sürme görülürse mümkünse daha düşük sıcaklıktaki yere aktarılmalı veya saha hazır ise en iyisi hemen dikilmelidir. Eğer gecikilirse köklenmeden önce yaprak oluşumu gözlenir ve çelik yeterince köklenmeden ölür.

Sürgünleri çeliklere ayırırken yumuşak çeliklerin aksine sürgün uçları kulla- nılmaz. Zira sert çelik için onlar çok zayıf kalır. Bu yüzden sert çelikte genelde baş çelikleri değil ayak çelikleri daha çok kullanılır. Ancak çelikler bir yaşındaki dal kısımlarından alınmalıdır. Çeliklerin uzunluğu gözlerin sayısına (3–5 inter- not içermelidir) ve internotların uzunluğuna tabi olarak 10–20 cm olacak şe- kilde alınır. Kuvvetli ve orta kalınlıkta dallar en uygunudur. Çelik kalınlıkları ise türlere göre 0,6–2,5 cm, bazı durumlarda 5 cm’e kadar alınır. Çelikler tabanda gözün hemen arlından kesilirse köklenme daha fazla olur. Çeliğin üst kısmı

da daha fazla koltuk kısmı kalmaması için en üst gözün hemen üstünden düz veya daha iyisi eğimli olarak kesilir. Bu durum koltuğun daha iyi kaynaşmasını, suyun ve yağışların çeliğe daha az nüfuzunu sağlayarak çürüme ihtimalini azaltır. Çeliklerin dikileceği ortamın derin ve yoğun işlenmiş, gübrelenmiş, organik maddece zengin kumlu balçık toprağı içeren ortamlar olması istenir. Ağır topraklar sakıncalıdır.

Dikim yastıklarda ve çok miktarda ise direk yastık yapılmadan parsellerde yapılır. İlkbahar dikimi tercih edilmelidir. Dikimlerde çeliğin en az iki gözü toprak altında kalmalıdır. En iyisi bir gözün toprak üstünde kalarak üstünün de hafif bir kapama materyali ile örtülmesidir. Dikimden önce yastıklara siyah plastik örtü serilmesi ve dikimin bu örtüyü yararak yapılması köklenmenin daha iyi, yapraklanmanın daha sıhhatli olmasını sağlar. Böylece üst toprağın nemi daha iyi korunmuş ve otlarla daha etkin bir mücadele yapılmış olur.

Açıkta köklendirilmiş sert çelikler şaşırtma (repikaj) için genellikle yapraklarını döktükten sonra kışın latent periyot boyunca sökülebilir. Ancak hızlı gelişen türlerin çeliklerinin sökülmesi için bir büyüme dönemi (vejetasyon) periyo- du yeterli ise de yavaş gelişen türlerde bu süre 2–3 yıllık bir zaman alabilir.

Sökümle serin, bulutlu ve rüzgarsız günlerde yapılmalıdır. Sökümde köklerin zedelenip koparılmamasına özen gösterilmelidir. Sökülen fidanlar gömüye

60

 

alınır. Yapraklarını döken türleri bu devrede karanlık, serin bir bodrumda ya kum veya nemli testere talaşı içinde gömüde birkaç ay bekletmek mümkün- dür.

  1. Aşı İle üretme

Aşı, bitkinin bir parçasını bir başka bitki ile bir araya getirerek kaynaştırıl- ması olayıdır. Aşı diğer vejetatif üretim yöntemleri ile üretilemeyen veya diğer yöntemlerle üretimi çok zor olan türlerin üretiminde başarıyla kullanılır. Aşı ile üretimde değerli ve yüksek vasıflı türlerin klonları elde edilir. Orman ağaçla- rında yüksek vasıflı (düzgün gövde, az dallanma, küçük tepe tacı gibi) fertler, meyve ağaçlarında çok kaliteli meyveler, süs bitkilerinde bol ve kaliteli çiçek- ler (katmerli, iri, uzun ömürlü, yediveren vb.) rengârenk yapraklar ( kırmızı, altuni, gümüşi, mavi vb.) çok değişik formlar (top, sarkık, semsiye, ehrami, vb.) hızlı ya da yavaş büyümesi arzu edilen (bodur batı ladini, bodur yalancı servi, çiçek şeftalisi vb.) fertlerin üretilmesinde aşı ile üretimden faydalanılır.

Bitkinin toprak üstü kısmını yani gövde ve dallarını oluşturmak üzere asıl üretilmesini istediğimiz bitkiden alınan kısma “kalem” veya “göz” denir. Bunlardan kalem, üzerinde birkaç uyur göz bulunan bitki parçasıdır. Bu par-

çanın göz olarak alınması halinde bir tek gözden oluşan ve sürgünden alınan üretken bir parça söz konusudur. Yeni bitkinin kök kısmını oluşturacak olan aşı kısmına ise “anaç” veya “altlık” denir. Böylece kalem veya göz anaçla birleştiril- mek üzere anaca aşılandığı zaman anaç kökü oluştururken, kalem veya göz de sürerek yeni bitkinin gövde ve dallarını oluşturur.

Bir aşının tutmasını etkileyen ve dolayısıyla başarılı olmasında rol oynayan en önemli etmenler şunlardır:

  • Kalem ve anaç birbirleriyle uyuşur olmalıdır. Uyuşmazlık halinde iki birey parçasının birleştiği aşı noktasında kaynaşma ya hiç olmaz veya yetersiz olur, şişme gözlenebilir ve bu yerden aşı kolaylıkla kırılabilir veya aşılı fidanda bodurlaşma olur, sağlığı bozulur, yaprakları sararır, anaç ve kalem arasında büyüme farklılıkları gözlenir ve çoğunlukla bir iki yıl içinde aşılı fidan ölür.
  • Bitki türleri: aşıda başarı türlere göre de değişmektedir. Bazı türlerde aşılama başarısı düşüktür. Örneğin meşeler, kayınlar çok güç aşılanır.
  • Anaç kaliteli, kuvvetli ve genç bir fidan olmalıdır. Anacın tohumdan yetişmiş olması diğer vejetatif yollardan üretilmiş fidana göre çoğu türlerde daha çok tercih
  • Kalemler uygun zamanda alınmalı ve aşı uygun zamanda yapılmalıdır. Genelde kalem aşıları için yaz aşısı dışında en başarılı aşı zamanı, ilkbaharda anaçta kök faaliyeti başlarken fakat kalemde gözler henüz uyku durumun- dayken yapılan aşıdır. Bunun için kalemler, daha önce soğuk depolamaya tabi tutularak bu sağlanabileceği gibi, anaçlar daha önce sıcak yerlere, seralara alınarak da daha erken aktif hale geçmeleri sağlanabilir.

 

61

 

  • Kalemin kambiyumu ile anacın kambiyumu (yani kabuk ile odun arasındaki üretken ince meristem doku) mümkün olduğunca sıkı bir şekilde üst üste Böylece kaynaşma çabuk olur, zira iki parça arasındaki açıklığı doldurmak üzere bunlarda yara dokusu (kallus) kolaylıkla oluşarak ve yara hızla kapanarak her iki parçanın iletken dokuları arasında hızla kaynaşma sağlanır. Böylelikle kalem sürünce ihtiyacı olan su ve besin maddelerini ilet- ken dokular yardımıyla anaçtan kolayca karşılar. Bunun için anaç ve kalemde açılan kesitler ne kadar birbirinin benzeri olursa kambiyumları üst üste gelme şansı o kadar artar. Her iki kesit de keskin bir aletle bir defada pürüzsüz olarak kesilerek oluşturulursa başarı yüksek olur. Kesici aletin reçine, sakız vb. bulaş- malarını ortadan kaldırıp, keskin halde muhafazası için sık sık alkolle temizle- nip bilenmesi gerekir.
  • Aşı yeri hızla uygun bir macunla kapanmalıdır. Bu suretle aşı yerinde kuruma ve çeşitli enfeksiyon tehlikeleri önlenmiş Birçok durumda ma- cunlamadan önce her iki parçanın sıkı bir şekilde lastik, plastik veya rafyadan oluşan bir bantla sarılması da gerekir.
  • Aşıdan sonra uygun bir bakım ve özen Özellikle bu arada anaç- tan çıkan sürgünler tedricen azaltılarak, anaçla kalem arasında özsu sirkülas- yonunun yeterli olması teçvik edilmelidir.
  • Gerek hava ve gerekse ortamda rutubet ve sıcaklık şartları uygun olma- lıdır. Bu uygunluk türlere göre değişirse de genellikle çeliklerde en iyi gelişme için gereken koşullar aşılar için de
  • Türe ve koşullara uygun aşılama yönteminin iyi seçimi ve deneyimli bir aşıcı ile başarı oranı yükselecektir.

Aşı ile üretim yöntemleri şu şekildedir:

Göz Aşısı İle üretme

Kalem olarak seçilen sürgünden olgunlaşmış bir göz (tomurcuk) kesilir.

Tomurcuk, anaç kabuğunda T seklinde kesilerek açılan boşluğa oturtulur. Göz aşısı yazın yapraklı türlerin aşılanmasında kullanılır.

Kalem Aşısı İle Üretme

Anaç ve kalemin aynı kalınlıkta veya anacın daha kalın alınması seklinde olur. Anaç ve kalemin aynı kalınlıkta alınması halinde anaç ve kalem üst üste bindirilip rafya ile sarılır. Anacın daha kalın alınması halinde aşı kalemleri 8–10 cm uzunluğunda kesilir. Anaç yere paralel olarak kesilir, kesitteki kabuk kaldırı- larak ucu inceltilmiş olan kalemin uç kısmı kabuk arasına yerleştirilip sarılır. Bu sistem yapraklı ve ibrelilerde ilkbaharda uygulanır.

Kakma Aşısı İle Üretme

Kakma aşısı da kalem aşısında olduğu gibi ki; altlık kalemden kalındır. Alt- lık (anaç) yere paralel kesilir. Kesik kenarlarda açılan kertiklere kalem yerleştiri- lir. Bu sistem de yine yapraklılarda ve ilkbaharda uygulanır.

62

 

Parafin Aşısı İle Üretme

Kalem yahut göz, anacın alt kenarına oturtulur. Aşı yeri ve kalemin her yani parafin ile kaplanır. Bunlar anaçta dolaşan öz suyundan faydalanarak kaynaştırılır. Abies ve Picea gibi türlerde uygulanan aşı yöntemidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yanaştırma Aşısı İle Üretme

Anaç gövdesinde bir ayna açılır, kalemde, açılan ayna büyüklüğünde inceltilir. Kambiyumları çakışacak şekilde üst üste bindirilerek lastik şerit ile sarılır. Bu aşı ibreli fidanlarda kışın yapıldığında çok başarılı olmaktadır.

Borulu Aşı İle Üretme

Anaç ve kalem aynı kalınlıkta olmalı, anacın aşı yerinden halka seklinde kabuk çıkarılır. Aynı şekilde kalemden de üzerinde tomurcuk olan kabuk kısmı çıkartılarak anaçtaki kabuksuz yere yerleştirilir. Bu aşı şekli ilkbaharda tomur- cuklar kabarmaya, aşılanacak bitkilere su yürümeye başladığı zaman yapılır.

Yapraklı ağaçlarda uygulanır. Yüzde yüz başarılıdır.

Yarma Aşı İle Üretme

Anaçla kalem aynı kalınlıkta olur. Anaç yerden muayyen yükseklikte kesilir. Tepeden itibaren yarılır. Ucu inceltilmiş kalem yarığa yerleştirilerek sarılır. Bu sistemi daha ziyade ibrelilerde her mevsim uygulamak mümkünse de, kışın ve erken ilkbaharda daha başarılı olmaktadır.

 

  1. Doku Kültürü İle Üretme

Doku kültürü ile fidan üretimi bir çeşit vejetatif üretimdir. Bu çalışmada ilk olarak yaşayan bitkilerden materyal (meristem parçaları) alınır. Meristem par- çacıkları steril ortamlara nakledilir. Burada çoğaltma ve büyüme başlar. Daha

 

63

 

sonra bir kısmı köklendirme ortamına nakledilir, bir kısmı da ortamda bırakı- larak çoğaltılır. 3 cm olan fidecikler yetiştirme ortamına aktarılabilir. Yetiştirme ortamı olarak turba ve perlit karışımı kullanılabilir. Bu tür fidan üretiminde yeni fertler esas ağacın özelliklerine aynen sahip olmaktadır.

 

  • Bazı önemli Park ve Bahçe Süs Bitkileri

Leylak (Syringa spp.)

Bahçe ve parklarda çok rastlanan soğuklara da oldukça dayanıklı bir ağaç- çıktır. Kokuludur, çiçekleri yalınkat ve katmerli, renkleri beyaz, pembe, kırmızı, ebruli ve mordur.

Toprak isteği: Derin, serin ve gübreli toprakları sever.

Üretilmesi: Leylak çelik, aşı ve yabani sürgünleri ayırma suretiyle üretilir.

Bakımı: Leylak güneşli yerleri sever, yaz aylarında bol su ister. Budama sonbaharda yapılır.

 

Filbahri (Philadelphus coronarius)

Beyaz renkte ve kokulu çiçekleriyle bahçelerin süslenmesinde kullanılan bir ağaççıktır. Soğuklara dayanıklıdır.

Toprak İsteği: Kumlu-tinli ve bol gübreli topraklarda iyi gelişir.

Üretilmesi: Filbahri, çelik ve kökten ayırma şeklinde üretilir.

Bakımı: Güneşli yerleri sever. Budama sonbaharda yapılır.

 

Japon Ayvası (Cydonia japonica)

Yapraklanmadan önce çiçeklenir ve baharın müjdecisidir. Yalınkat ve katmerli çeşitleri bulunur. Çiçekler beyaz, pembe ve kırmızıdır. Dalları, kesme çiçekçilikte kullanılır. Gölge yerde çiçek açmaz.

Toprak isteği: Her bahçe toprağında yetiştirilebildiği gibi kumlu killi bol gübreli toprakları sever.

Üretilmesi: Tohumla, çelikle, daldırma ve aşı ile üretilir.

Bakımı: Güneşli yerleri sever gölge yerlerde çiçek açmaz. Budama sonba- harda yapılır

 

Oya (Lagerstroemia indica)

Güzel bir ağaççık olan bu türün temmuzdan kasıma kadar süren uzun bir çiçeklenme dönemi bulunur. Sonbaharda yapraklarının kızarması ile çiçekli devresi kadar çekici ve güzel bitkidir. Çiçeklerin rengi pembe, Kırmızı, eflatun- dur. İyi bir park ağacı olduğu kadar yol kenarlarında da kullanılabilir.

Toprak isteği: Tınlı, kumlu killi ve bol gübreli topraklarda çok iyi yetişir.

Üretilmesi: Tohumla, çelikle, ayırma ve aşı ile üretilir.

İnci (Symphoricarpus spp.)

 

64

 

Çalı karakterinde bir süs bitkisidir. Ağustos ayında çiçeklenir. Eylül ayından kış sonlarına kadar üzerinde taşıdığı beyaz ve kırmızı renkteki inciye benzeyen meyveleri ile gayet güzeldir.

Toprak isteği: Bol gübreli, kumsal veya tınlı toprakları sever.

Üretilmesi: Tohum, çelik ve kökten ayırma ile üretilir.

Bakımı: Güneş ve gölge altında yetişmeleri mümkündür.

 

Altın Çanağı (Forsythia spp.)

Mart-Nisan aylarında çiçeklenen ve çalı manzarası gösteren bodur bir bitkidir. Çiçekleri altın sarısı renginde, yapraklarından evvel açar.

Toprak isteği: Hafif kuvvetli mümkün olduğu kadar kum topraklarında iyi gelişir.

Üretilmesi: Çelik, kökten ayırma ve daldırma ile üretilir.

Bakımı: Güneşli yerlerde yetişir. Budama yapılmazsa zor dallanır. Budama sonbaharda yapılır, yazın bol su ister.

 

Keçi Sakalı (Spiraea spp.)

Yerli olan bu tür, çiçeklerini nisan-mayıs aylarında verir. Çiçekleri beyaz ve kırmızı renklerde, toplu bir halde bulunur. Çiçek demetleri, dalı boydan boya kaplar.

Toprak isteği: Her çeşit toprakta yetişir. Fakat daha ziyade killi kumlu, bol gübreli ve derin işlenmiş toprakları sever.

Üretilmesi: Yumuşak ve sert çelikle üretilir. Ayrıca yığma ve onu müteakip ayırma ile de üretilir.

Bakımı: Kuru topraklarda hastalıklı ve sarımtırak bir renkte olur. Sonba- harda budama yapılır. Yazın bol sulanmalıdır. Arada sırada şerbet verilirse büyüme ve gelişme daha kuvvetli olur.

 

Ilgın (Tamarix spp.)

Büyümesi çalı formunda olur. İyi gelişen yerlerde 5m kadar boylanabilir. İlkbaharda yapraklanmadan evvel tozpembe çiçekleri ile şekil bakımından güzeldir. Çiçekleri, dalları kesme çiçekçilikte kullanılır.

Toprak isteği: Her türlü toprakta yetişir. Tuzlu toprak ve bataklık arazilerin- de de yetişebilir.

Üretilmesi: Çelikle üretilir.

Bakımı: Soğuklara oldukça dayanıklıdır. Yazın bol su ister. Sonbaharda budama yapılır. Kuraklığa dayanıksızdır.

 

Kartopu (Viburnum spp.)

Yapraklarını döken ve dökmeyen çeşitleri bulunmaktadır. Mayıs ayından

 

65

 

temmuz ayına kadar çiçeklidir. Çiçekleri beyaz renktedir.

Toprak isteği: Tınlı, serin, bol organik maddeli derin işlenmiş toprakları sever.

Üretilmesi: Umumiyetle çelikle üretilir. Tohumla üretilirse de tohumlarında çimlenme zorluğu bulunmaktadır.

Bakımı: Soğuklardan etkilenir, yarı gölge ve nemli yerlerden hoşlanır.

Budama ile şekillendirilebilir.

 

Havlu Püskülü (Deutzia gracilis)

Bodur bir ağaççık olup bahçelerde tekli ve grup halinde dikilir. Çiçekler umumiyetle beyazdır. Nisan

Haziran döneminde çiçek açar.

Toprak isteği: Her türlü toprakta yetişir.

Üretilmesi: Çelikle üretilir.

Bakımı: Güneşli yerleri sever, yazın bol su ister. Budama sonbaharda yapılır.

 

Kelebek Çalısı (Buddleia spp.)

2–4 m boylanabilen bir ağaççıktır. Mayıstan Eylül ayına kadar çiçeklenir. Beyaz, pembe, kırmızı, mor renklidir. Çiçekleri leylağa benzer, sürgünlerin ucundadır.

Toprak isteği: Her çeşit toprakta yetişir.

Üretilmesi: Çelikle üretilir.

Bakımı: Kelebek çalıları iyi gelişmeleri için kum ve güneşli yerleri sever. Kı- şın yeni sürgünler gelişmeden budamak icap eder. Budama ne kadar kuvvetli olursa, sürgünler o derece kuvvetli olur ve

bol çiçek açar.

 

Ağaç Hatmi (Hibiscus syriacus)

2–3 metre boylanabilen süs çalısıdır. Çiçekleri boru şeklindedir. Çiçekleri ebrulu, beyaz pembe ve

kırmızılıdır. Katmerli ve yalınkattır. Temmuz başından ekim ayına kadar çiçeklenir.

Toprak isteği: Her çeşit toprakta yetişir.

Üretilmesi: Tohum çelik ve aşı ile üretilir.

Bakımı: Soğuklara oldukça dayanıklıdır. Sıcak ve güneşli yerleri sever yazın bol su ister.

 

Vangelya (Weigela spp.)

Boru biçiminde beyazlı, pembeli çiçekleri bulunan bir süs bitkisidir. Mayıs- Haziran aylarında çiçeklenir. Kırmızı, pembe, sarı ve beyaz renklileri vardır.

66

 

Toprak isteği: Kumlu-killi ve bol gübreli toprakları sever. Üretilmesi: Çelikle ve kök sürgünlerini ayırma suretiyle üretilir. Bakımı: Soğuk yerlerde yetişmez yarı gölge yerlerden hoşlanır.

 

FİDANLIK ÇALIŞMALARINDA GENERATİF-VEGETATİF ÜRETME TAKVİMİ

 

ZAMAN VE TÜRLER ÜRETME ŞEKLİ ÜRETME YERİ
NİSAN
Kızılçam Tohum Ekimi Açıkta
Akasya
Aylantus
Kızılağaç
Manolya Tohum Ekimi (tüpte) Serada
MAYIS-HAZİRAN
Gül Göz Aşısı Açıkta
Fıstıkçamı Tohum Ekimi (tüpte)
Karaağaç(x) Tohum Ekimi
TEMMUZ-AĞUSTOS
Sabin Ardıcı Ökçeli çelik Açıkta
Taflan Yumuşak çelik
Kriptomeria
Yap.dökmeyen iğde
Biberiye
Porsuk
Şimşir
Gül
Kartopu
Dağ Muşmulası
Lavantin
Kadın Tuzluğu
EYLÜL-EKİM
Ihlamur Tohum Ekimi
Meşe
Ceviz
KASIM-ARALIK
At kestanesi Tohum Ekimi Açıkta
Kestane
Ceviz
Meşe türleri
İğde
Sedir
Kavak Köklü Çelik Açıkta
Badem Tohum Ekimi

 

 

 

 

67

 

ZAMAN VE TÜRLER ÜRETME ŞEKLİ ÜRETME YERİ
OCAK-ŞUBAT
Kızılçam Yarma aşı Serada
Mavi sedir
Ligustrum Tohum Ekimi Açıkta
Servi türleri
Mazi türleri
A.sarmaşığı
Patlangaç
Sumak
Defne
Sarı salkım
Ateş dikeni
Kadıntuzluğu
Kadeh çiçeği
Hanımeli
Mersin
Bodur akasya
Ağaç hatmi
Üvez
Hünnap
Güvey kandili
Oya
Erguvan
Japon ayvası
Mahonya
Dağ muşmulası
Çivit
Dişbudak türleri
Akçaağaç “
Sofora
Maklora
Gülibrişim
Katalpa
Gladiçya

 

  1. x) Karaağaç Tohumları toplanır toplanmaz ekilecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

68

 

ZAMAN VE TÜRLER ÜRETME ŞEKLİ ÜRETME YERİ
MART
Zakkum Tohum Ekimi Açıkta
Huş
Piramit karaçam Yarma aşı Serada
Karaçam
Altuni servi Yanaştırma
Y.karabiber Tohum Ekimi Açıkta
Sülün akasya
Leylak
Mavi ladin
Kartopu Tohum Ekimi-Çelik
Mazı (Altuni) Tohum Ekimi
Kızılağaç
Çınar
Aylantus
Kavak Çelik
Acem borusu Tohum Ekimi-Çelik
A. sarmaşığı Tohum Ekimi
Söğüt türleri Sert çelik
İğde
A.hatmi
Ağaç hanımeli

 

 

ZAMAN VE TÜRLER ÜRETME ŞEKLİ ÜRETME YERİ
MART
Çin kavağı Sert çelik Açıkta
Forsitya
Spirya
Ilgın
Kelebek çalısı
Süs kızılcığı
Vangelya
Hanımeli
Oya
Süs narı
Yasemin
Filbahri
Süs eriği
Mor salkım
Gül
Nane çiçeği
Dağ muşmulası
Kadın tuzluğu
Frenk üzümü
Taflan Sert çelik-Tohum
Sabin ardıcı
İnci

 

69

 

Kadeh Çiçeği (Calycanthus spp.)

Yabancı olan bu tür hoş kokusu ile de tanınır. Çiçekleri sarı ve kırmızı renk- tedir. Tohumlarının bulunduğu yer kadehe benzediği için kadeh çiçeği diye de anılır. Nisan-Mayıs aylarında çiçeklenir.

Toprak isteği: Kumlu-Killi bol organik maddeli ve derin işlenmiş topraklar- da iyi gelişir.

Üretilmesi: Tohumla, çelik ve daldırma ile üretilir.

Bakımı: Güneşli yerleri sever, yazın bol su ister.

 

Ateş Dikeni (Pyracantha coccinea)

Yerli bir tür olan ateş dikeni çiçeklerini ilkbaharda açar. Umumiyetle beyaz renklidir. Bu bitkinin esas özelliği, meyvelerini verdiği zamandır. Çünkü kırmızı ve sarı renkteki meyveler tüm kış boyunca süren karlı günlerde güzel bir dekor yaratır. Kurak mıntıkalarda yetişebilirler.

Toprak isteği: Hafif, derin ve serin topraklardan hoşlanır.

Üretilmesi: Tohum, çelik ve aşı ile üretilir.

Bakımı: Kanaatkâr bir bitki olup soğuklara ve kuraklığa dayanıklıdır.

 

Zakkum (Nerium oleander)

Çalı şeklinde dipten dallanan çiçekleri katmerli ve yalınkat olan bir süs bitkisidir. Çiçekleri senelik sürgünler ucunda demet halinde bulunur. Çiçekleri beyaz, pembe, kırmızı renktedir.

Toprak isteği: Kireçli olmamak kaydıyla her türlü toprakta yetişir.

Üretilmesi: Çelikle ve daldırma ile üretilir.

Bakımı: Sulak yerlerde iyi yetişir. Çiçekleri dayanıklıdır. Uzun süre sürer.

Güneşli ve nemli yeri sever. Soğuk yerlerden kaçar.

 

Şimşir (Buxus sempervirens)

Kışın yapraklarını dökmeyen bir çalı olan şimşir, budamaya ve makasa iyi gelir. Çit olarak kullanıldığı gibi tek tek ve gruplar halinde bahçelerde bol miktarda kullanılır.

Toprak isteği: Her türlü toprak türünde yetişir.

Üretilmesi: Çelikle olur.

Bakımı: Soğuğa dayanıklıdır. Her yerde yetişir, suyu sever. Makasla isteni- len şekil verilebilir.

 

Dağ Muşmulası (Cotoneaster spp.)

Yaz kış yaprağını dökmeyen veya kışın yaprağını döken 1,5 metreye kadar boylanabilen bir süs bitkisidir. Umumiyetle çiçekleri beyaz renkte olup, mey- veleri kırmızı renkte ve nohut büyüklüğünde olup ateş dikeni gibi bütün kış bahçelerimizde iyi bir dekor yaratır.

70

 

Toprak isteği: Killi kumlu ve bol gübreli toprakları sever.

Üretilmesi: Tohum, çelik ve aşı ile üretilir.

Bakımı: Güneşli yerleri sever.

 

Sarıboya Ağacı (Mahonia aquifolium)

Yaz kış yaprağını dökmeyen bir süs bitkisidir. Çiçekleri kirli sarı renkli olup, yaprakları sonbaharda kızararak daha da güzelleşir.

Toprak isteği: Kumlu-Killi derin ve bol gübreli toprakları sever.

Üretilmesi: Tohum ve çelikle üretilir.

Bakımı: Yarı gölge ve güneşli yerleri sever, soğuğa dayanıklıdır. Yazın bol su ister.

 

Hanım Tuzluğu (Berberis spp.)

Yerli olan bu türün yaprağını dökmeyen türleri olduğu gibi yaprağı kırmızı olan türleri de mevcuttur. Yaprağını dökmeyen berberisin yaprakları sonba- harda kızararak daha da güzelleşir. Çiçekleri sarı renktedir ve mart-mayıs ayları arasında açar.

Toprak isteği: Her türlü toprak türünde yetişir. Islak olmamak şartıyla çok sığ ve kurak topraklarda da yetişir.

Bakımı: Yazın yeşil türler güneşi sever. Daimi yeşiller gölgeden hoşlanırlar.

Üretilmesi: Tohum ve çelikle üretilir.

 

Taflan (Euonymus japonica)

Yaprağını dökmeyen yerden itibaren yapraklanan, makaslamaya gelen bir süs bitkisidir. Yaprakları parlak yeşil renkte olduğu gibi sarı, beyaz olan çeşitleri de vardır. Sonbaharda çiçekleri döküldükten sonra meydana gelen kırmızı renkteki meyveleri ile gayet güzel görünüşlüdür. Meyveleri zehirlidir.

Toprak isteği: Her çeşit toprakta yetişir.

Üretilmesi: Tohum ve çelikle üretilir.

Bakımı: Şiddetli soğuklarda yaprağını döker. Gübre şerbetiyle bol miktar- da sulanırsa iyi gelişir.

Makaslanmaya gelir, şekil verilebilir.

 

 

5.  FİDAN ÜRETİMİNDE BAKIM ÇALIŞMALARI

  • Sulama

Su, fiziksel ve kimyasal olaylarla besin maddelerini eriterek bitki bünyesi- ne alınmalarını sağlaması; yapı maddesi olarak kuru maddenin teşekkülünü temin etmesi, çeşitli besin maddelerini bitki dokuları içine n5akletmesi ve bitki yapraklarında buharlaşmak suretiyle bitki bünyesinde meydana gelen

 

71

 

ısıyı dışarı vermesi suyun bitki bünyesindeki en önemli rolleridir. İyi sulan- mış fidanlar sulanmayanlara göre daha canlı ve daha iyi gelişirler. Bununla beraber sulama süreleri ve tekrarları hakkında değişmez kurallar vermek mümkün değildir. Zira sulama; toprağın niteliklerine, yağış miktarına, havanın sıcaklığına, sulama sekline, nispi rutubete, fidan türlerine ve onların gelişme

seyir ve yaşlarına bağlıdır. Ekim yastıklarının özellikle kritik çimlenme periyodu devamınca fazla sulanması, hatta bir kısım suyun israfı dahi, büyük bir fidan kaybına mal olabilecek az su verme riskine daima tercih edilmelidir. Diğer taraftan, fidanların istenilen kalitede yetiştirilebilmesi için sulamada kullanılan suyun miktarı kadar kalitesi de büyük bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, sula- ma suyunun kriterlerinin bilinmesi gerekir. özellikle sulama suyunun toprak asitliği (pH) değerlerinin 6,5–8,0 arasında olması gerekir. pH’i bunun üzerinde olan su, sulamada kullanılmamalıdır.

Toprak Rutubetinin Tayini:

Sulamanın zaman ve miktarını kararlaştırmak, her şeyden evvel topraktaki rutubet derecesini bilmekle ilgilidir. Tecrübeli bir teknik eleman, kök sistemi sahasındaki rutubet miktarını, fidanın cinsine bağlı olarak el muayenesi ve göz kararı ile tahmin edebilir. Ancak topraktaki rutubet derecesinin tayini ve fidanın sulamaya ihtiyacı olup olmadığı, toprak rutubet ölçeri veya tansiyo- metre denilen aletlerle de yapılabilir. Suyun gereğinden az verilmesi, bitkinin gelişme ve faaliyetlerinde gerilemeye sebep olup hayati fonksiyonlarını yap- masına kısıtlayıcı bir şekilde tesir eder. Buna karşılık, ihtiyaçtan fazla verilmesi de zararlıdır. Dolayısıyla köklerin havalanmasını önler ve çeşitli kök hastalıkla- rının teşekkülüne uygun bir ortam hazırlar. Ayrıca, bitkilerin olgunlaşmasını geciktirir ve toprakta yaşayan mikroorganizmaların ölümüne sebep olur. Fazla sulamanın bitkilerin kuraklığa karşı dayanıklılığını da azalttığını unutmamak lazımdır. Orta ve ağır bünyeli topraklarda (balçık, balçıklı kil, killi toprak) su- lama, seyrek aralıklarla fakat bol yapılmalıdır. Hafif bünyeli topraklara (kumlu balçık, balçıklı kum) sahip parsellerde ise sık aralıklarla fakat fidan kök bölgesi doyurulacak kadar sulanmalıdır.

 

  • Sulama Yöntemleri

Sulama yöntemi, değişik kaynaklardan ekim parsellerine kadar getiri- len suyun bitki veya fidanın kök bölgesine veriliş biçimini tanımlar. Sulama

suyunun toprağa verilmesinde kullanılan belli başlı metotlar yüzey ve basınçlı sulama yöntemleri olarak iki grupta toplana bilir. Yüzey sulama yöntemle- rinde; su, parsel beşik kanallı ya da lateral boru hatlarından tarla parsellerine alınır ve arazi yüzeyinde belirli bir eğim doğrultusunda yer çekimi etkisi ile hareket eder. Bitkinin veya fidanın ihtiyacı olan su miktarı kök bölgesine sızıncaya kadar arazi yüzeyinden akması sağlanır. Ya da istenilen noktada fi-

 

72

 

danın ihtiyacı kadar su miktarı kısa sürede göllendirilerek zamanla fidanın kök bölge sine sızmaya bırakılır. Yüzey sulama yönteminde fidanlıklarda genelde suyun tarla ve birim parsellerine iletimi veya dağıtımı açık kanal sistemi veya lateral sistemiyle yapılır. Yüzey sulama yöntemleri salma sulama, göllendirme sulama, karık sulama yöntemi ve uzun tava (border) yöntemleri biçiminde gruplandırılır. Bütün bu metotlar fidanlıklarda oldukça yaygın şekilde kulla- nılmaktadır. Salma sulama yönteminde su, parsel başı kanalında saptırılarak parsel üzerinde serbestçe yayılmaya bırakılır. Göllendirme, sulama yöntemin- de su tava ya da karıklar halinde göllendirilir. Karık sulama yönteminde ise, su uzun seddelerle sınırlanmış olur ve arazi yüzeyinde ince bir tabaka seklinde alınır. Basınçlı sulama yöntemleri; yağmurlama ve damla-sulama yöntem-

leri olarak iki grupta toplanır. Bu metotlarda su kaynaktan fidanlara basınçlı borularla iletilir.

 

  1. Yüzey Sulama Yöntemleri
    • Salma sulama yöntemleri
    • Göllendirme sulama yöntemi
    • Karık sulama yöntemi
    • Uzun tava sulama yöntemi
  2. Basınçlı Sulama Yöntemleri
    • Yağmurlama sulama yöntemi
    • Damla sulama yöntemi
    • Otomatik yağmurlama makinesi ile sulama

 

Yağmurlama Sulama Yöntemi (Sistemi):

Toprağın doğal yağmurları aldığı şekilde sulama yapılabilen, borular ve döner başlıklar içinde pompalanan sulama sistemini ihtiva eder. Bu sistem fidanlıklarımızda, uzun boylu anlatımı gerektirmeyecek kadar uygulanmakla beraber yeni teknolojik gelişmelerle uygulamadaki önemi ve kullanılabilir- liği artmaktadır. Mobil yağmurlama sistemi ile sulama suyu bir pompa ile ana şebekeden (havuz vb.) temin edilir. Sistemde kullanılan boruların bir kısmı (ana boru ve ikincil boru hattı) daimi olarak toprak altında bulunabilir ve sadece lateral hatlar sulama sırasında hareket ettirilebilir. Fidanlıklarımız- da genel olarak mobil sistem (taşınabilir sistem) kullanılmaktadır. Özellikle kavak fidanlıklarında çelik dikiminden sonraki ilk sulamaların yağmurlama ile yapılmasında büyük yarar bulunmaktadır. Mobil sistemde kullanılan borular, galvanizli çelikten, alüminyum veya PVC’den yapılmış olabilirler.

Son yıllarda, mobil yağmurlama sistemi uygulanmasını kolaylaştırmak için birçok usul ve araçlar geliştirilmiştir (taşınabilir parçaların makineli transpor- tu).

 

73

 

Yağmurlama Sulama Sisteminin Sakıncaları:

  • Yağmurlama için gerekli olan basınç sürekli enerji kullanılarak sağlandı- ğından işletme masrafları yüksektir.
  • Rüzgar suyun dağılımını olumsuz yönde
  • Sıcaklık fazla olduğunda, özellikle gündüz yapılan sulamalarda buharlaş- ma kayıpları
  • Fidanın yaprakları ıslatıldığından bazı fidan türlerinin yapraklarında olumsuzluk görülebilir.

 

Yağmurlama Sistemi Çalışırken Dikkat Edilecek Hususlar:

Ekim yastıklarında sulama yapılırken belli bir süre yapılacak sulamanın bir defada yapılması yerine bu zaman üçe bölünerek verdiğimiz suyun yüzeysel akışa geçmeden toprak tarafından emilmesi sağlanmalıdır. Sulama yapılan parsellerin hangi saatler arasında ve ne kadar zaman sulandığının takibi için de sulama defterinin sulamada görevli elemanlar tarafından tutulmasında yarar vardır. Yağmurlama sistemini çalıştırmadan önce ana hat içinde bulunan ve günün sıcağında ısınmış suyun dışarı atılması faydalı olur.

Yağmurlama sisteminin çalışmasında ince zerreler halinde yağmurlama yapılabilmesi için sistem çalışırken işletme basıncı 1+0 ekim yastıklarında ve tüpe ekim yapılan parsellerde en az 4 atm., 2+0 yaşlı ekim yastıklarında ise 3 atm. olmalıdır. Bu basıncın takip ve kontrolü gerek pompa çıkışına ve gerekse sulama yapılan parselde boruya seyyar manometre takılmasıyla mümkün olmaktadır.

Damla Sulama Yöntemi (Sistemi):

Damla sulama sisteminde filtre edilmiş su, düşük basınçlı bir boru sistemi ile damlatıcılara kadar iletilir ve damlatıcılarda boru sistemindeki basınç dü- şürülerek suyun toprak yüzeyine düşük bir debi ile damlalar halinde verilmesi sağlanır. Su damlatıcıdan çıktıktan sonra, toprakta doğal olarak yerçekimi ve kapillar kuvvetlerin yardımı ile hareket eder. Bu sebeple, her bir damlatıcının ıslattığı alan suyun topraktaki yatay hareketi ile sınırlı kalır.

Bu sistemde temel ilke, fidanın günlük olarak kullandığı suyu, istenildi- ğinde bitki besin maddeleri ile birlikte, fidanda aşırı bir su isteği yaratmadan vermektir. Sulama suyu bir sistem aracılığı ile her fidana kadar ulaştırılır.

Sulama az su kullanılarak sık aralıklarla yapılır. İşletme basıncı genellikle bir atmosfer civarında ve damlatıcı debileri ise 2–16 l/sa. arasındadır. Yalnızca fidanın bulunduğu bölge ıslatılarak az miktarda su ile daha geniş alan sulana bilmektedir.

Damla Sulama Sisteminin üstünlükleri:

  • Fidanın toprak üstü organları ıslatılmadığından hastalık ve zararlılarının gelişmesini önler.

 

74

 

  • Tarlanın yalnızca belirli bir bölümü ıslatıldığından az su ile geniş alan
  • Fidanın kök bölgesinde devamlı ve düşük tansiyonda bir nem ortamı sağladığından fidan su ihtiyacını fazla enerji harcamaksızın alır. Bu ise fidanın kolayca çap ve boy yapmasını sağlayan unsurlardan biri olmaktadır.
  • Bitki besin maddeleri sulama suyu ile birlikte verilir ve dolayısıyla gübre- den en üst düzeyde yararlanılır.
  • Toprakta bulunan tuzlar ıslak şeridin çeperlerine doğru Bu nedenle tuzlu topraklarda ya da tuz oranı yüksek sulama suyu ile emniyetli bir sulama yapılabilir.
  • Sulama suyu istenilen miktarda ve en iyi denetimle İşletil- mesi kolaydır ve sulama işçiliği minimum düzeydedir.
  • Su uygulama randımanı diğer sulama yöntemlerine oranla daha yüksek- Eğimli arazilerde tesviyeyi gerektirmeksizin sulama yapılabilir.
  • Evaporasyon kayıpları

 

Damla Sulama Sistemini Kısıtlayan Etmenler:

En önemli sorun damlatıcıların tıkanmasıdır. Tıkanmaya en çok kum parçacıkları, organik gelişim ve kimyasal madde birikimi neden olmaktadır. Tıkanan damlacıkların bulunması oldukça güçtür. Bu nedenle çok iyi bir süzme işleminin yapılması gerekir. Sulamada kullanılan bütün sular bir miktar tuz içerirler. Damla sulamada bu tuz ıslak şeridin çeperine doğru itilerek burada birikir. Bu tuzların alt katlara yıkanmasının sağlanması için destekleyici yağmurlama ya da yüzey sulama uygulamalarına gerek duyulabilir.

Damla sulamasında ilk yatırım masrafları oldukça yüksektir. Ancak diğer yöntemlere oranla damla sulamasıyla ürün artışı göz önüne alınırsa yıllık net kar açısından ekonomik olabilir.

 

  • Ekim Yastıklarında Sulama

Ekimi müteakip ve çimlenme süresince ekim yastıkları, yeterli miktarda yağmur yağdığı günler hariç, her gün hafif ve az su vermek suretiyle devamlı rutubetli bulundurulur. Tohumları çimlenme başlayıncaya kadar günün sıcak saatlerinde, çimlendikten sonra da sabah-akşam (veya gece) saatlerinde sula- mak gerekir. Ekim yastıkları yağmurlama suretiyle sulanır. Fidanlar geliştikçe, topraktaki rutubet derecesini azaltmamak şartıyla sulamanın tekerrürü tedri- cen azaltılarak verilen su miktarı da uygun bir oranda artırılır. Bir fikir vermek üzere: Ekimden, çıkmalar başlayıncaya kadar, günün sıcak saatlerinde 5–10 dakika (iki defa), Yapraklar çıktıktan sonra, önce haftada iki-üç, sonra haftada bir, sonra duruma göre iki-üç haftada bir sulanır.

İster ekim yastıklarında, ister şaşırtma (repikaj) sahalarında olsun, değişen

 

75

 

şartlara ve fidanın su ihtiyacına göre, toprak yeter miktarda rutubetli bulun- durulmalıdır. Buna göre sulamanın zamanı, tekerrürü ve miktarı tayin edilir. 1+0 yaşlı ibreli fidanlarda 8–10 cm, 2+0 yaşlı ibreli fidanlarda ise, 18–20 cm derinlik kademesindeki toprak rutubeti elle kontrol edilerek sulamaya karar verilebilir. Toprak kuru ve pek kuru olarak nitelenecek bir rutubet derecesine gelmeden sulama esas olmalıdır. Aynı şekilde aşırı ölçüde rutubetinde kloro- za yol açacağı dikkate alınmalıdır. Kışa girerken fidanların odunlaşması için, sonbaharda sulama kesilir.

 

  • Şaşırtmada (Repikajda) Sulama

Şaşırtmayı müteakip topraktaki rutubet noksanlığı genellikle büyük fidan kayıplarına sebep olabilir. Şaşırtmanın bitirilmesinden hemen sonra bolca

su verilir. Şaşırtılan fidanlara, tohum yastıklarındaki fidanlara göre tekerrür bakımından daha az fakat miktar bakımından daha fazla su verilir. Prensip itibariyle şaşırtma (repikaj) sahaları salma su ile sulanır. Ancak şaşırtmaya (repikaj) tabi tutulan fidanlar yaprak açıp büyüyünceye kadar yağmurlama ile sulanabilir.

 

5.1.3. Tüplü Fidanlarda Sulama

Tüpte yetiştirilen fidanın kök gelişmesini yeterince sağlayacak derecede toprak rutubetli bulundurulur. Fazla sulama, kök gelişmesine mani olduğu gibi gövdenin istenilenden daha fazla büyümesine yol açar ve kök/gövde oranının kök aleyhinde bozulmasına sebep olur. Fidanlar yağmurlama ile su- lanır. Özellikle tüplü fidanların ekim yoluyla yetiştirildiği parsellerde yağmurla- ma başlığı yerine takılacak çim fıskiyeleri ile sulama yapmak gerekir.

 

  • Ot Alma ve Çapa

Fidanlık çalışmalarında, teknik yönden olduğu kadar, ekonomik yönden de büyük önem taşır. Ot alma ve çapa çalışmaları, ekseriya birlikte yapılır. Fi- danlıklarda yabancı otlarla mücadele, tüm işletme masraflarının % 50-70’i gibi oldukça büyük bir miktara ulaşmaktadır. Bu bakımdan yabancı ot mücadelesi zamanında yeterince yapılmalıdır. Bu takdirde hem fidanların gelişmesi daha iyi olacak, hem de ot mücadelesi masrafları daha az olabilecektir. Ot alma nedenleri kısaca şöyle özetlenebilir.

Yabancı otlar topraktaki besin maddelerine ve suya ortak olarak fidanların yeterince gelişmelerine engel olurlar. Yabancı otlarla fidanlar arasındaki ge- lişme rekabetini fidanların lehine çevirmek için ot alma işlemi yapılır. Böylece otların fidanları baskı altına almaları ya da onlara sarılmak suretiyle zarar vermeleri önlenmiş olur.

 

 

76

 

  • Ot Alma Zamanı

Otlar kültürle birlikte, hatta ekim sahalarında kültürden daha evvel geldiklerine göre ot alma işlemi zamanında ve yeteri kadar yapılmalıdır. Ekim sahalarında tohumlar çimlendikten hemen sonra ot alınacaksa, fideciklerin biraz gelişmesi beklenmelidir. Otlar kültürü kapatacak kadar büyütülmeden alınmalıdır. Kökünden alınmayan otlar tekrar büyüyeceğinden fazla zaman ve para kaybını önlemek için bu hususa gereken dikkat gösterilmelidir. Ot mü- cadelesinde önemli olan diğer bir husus otların hiç bir zaman tohum verme zamanına kadar bekletilmemesidir.

Ot almak için duruma göre ot alma bıçağı, ot kaşığı, sürgü, kültivatör, çeşitli el çapaları ve çapa makineleri kullanılır. Ot mücadelesinde bir müca- dele vasıtasının yeterli olduğunu kabul etmek hatalı bir görüştür. Kimyasal mücadelede birçok ilaçlardan faydalanmak yerinde olduğu gibi, kimyasal ilaçlama, el aletleri ve diğer vasıtalar ile desteklenerek ot alma masrafları asga- riye indirilebilir.

 

  • Ekim Yastıklarında Ot Alma

Otlar, fazla büyümeden topraktan kolayca çıkartılabilirken elle ve kökün- den alınır. Zamanında alınmayacak olursa, büyüyen otlarla mücadele muh- telif el aletleri kullanmak suretiyle yapılır. Ot alma işlerinde kullanılan aletler ekseriya toprak işlemesinde kullanıldıklarından bunlara, çapalama konusunda ayrıca değinilecektir. Zararlı ot mücadelesinde bir başka usul de kimyasal me- totlardır. El ve el aletleri ile ot mücadelesinin pahalı olması, yetiştirilen kültüre zarar vermesi, geniş sahalarda kısa zamanda bu işin yapılamaması, toprak şartlarının elverişsizliğinden dolayı çalışma imkânlarının bulunmaması, insan gücünün pahalı, sevk ve idaresinin güç olması nedenleriyle zararlı otlarla mücadelede kimyasal maddeler de kullanılmaktadır.

 

  • Şaşırtma (repikaj) Sahalarında Ot Alma

Bu sahalardaki ot alma prensipleri de ekim sahalarındakinin aynıdır. An- cak, burada el aletleri yanında toprak frezeleri, rotovatörler, çapa makineleri, vs. gibi makine ve bunlara bağlı ekipmanlardan da yararlanılır.

 

  • Çapalama

Çapa yapılmamış, bunun neticesi olarak da sert ve sıkı oturmuş bir bünye- ye sahip bulunan bir toprak, fidan köklerinin toprağa girmesine mukavemet eder. Bu toprakların içerdiği su, kapillarite ile devamlı bir şekilde yüzeye çıkar ve buharlaşarak kaybolur gider. Çapa yapmaktan amaç, kapillariteyi kırmak, toprağın havalanmasını ve köklerin gelişmesini sağlamaktır. Böylece suyun yüzeye doğru toprağa dağılması ve bitkiye faydalı olması sağlanır. Su kaybı

 

77

 

önlenerek, yağış suyunun toprağa daha iyi nüfuz etmesi sağlanmış ve bu arada zararlı otlar da alınmış olur.

 

  • Çapalama Zamanı

Genel olarak kültür sulandıktan sonra, toprağın tava gelmesi beklenmeli ve tavında iken çapa yapılmalıdır. Kapillarite ile su kaybına meydan verecek kadar beklenmeli, aynı çalışma her sulamadan sonra tekrar edilmelidir.

 

  • Çapalamada Kullanılan El Alet ve Makineleri

El Aletleri:

El aletleri içinde en fazla kullanılanları, el kültüvatörü, muhtelif tipte çapalar, bazı hallerde ise çepin (tirpitin) gibi aletlerdir. El kültüvatörü, ibreli ve yapraklı ekim yastıklarında fidanların meydana getirdiği çizgiler arasında kalan şeritlerde teşekkül eden kaymak tabakasının kırılmasında kullanılır. Ot varsa alınmış ve çapa yapılmış olur. Kolay ve ekonomik çalışma sağlayan bir alettir. Çepin de aynı sahalarda kullanılır. Fakat teşekkül eden kaymak taba- kası kalınlaşmış ise, bunun el kültivatörü ile kırılması sakıncalı olur. Zira levha halinde kopacak kaymak parçaları fidana zarar verebilir. Böyle durumlarda bu aletin kullanılmaması daha doğru olur. Dezavantajı, yavaş çalıştırılması sonucu daha pahalı olmasıdır. Şaşırtma (repikaj) sahalarının çapalanmasında toprak frezeleri ve rotovatörler kullanılır. Fidanlara bunların çalışabileceği aralık-mesafe verilmemişse, el çapaları kullanılır.

Toprak Frezeleri, Rotovatörler ve Çapa Makineleri:

Toprak frezeleri çeşitli olup, motorları değişik beygir gücündedir. Toprağı işleyen kısımlar yaylı kancalar veya bıçaklıdır. Her ikisinde de işleme tertibatını döndüren bir mil vardır. Kanca veya bıçaklar dönmek suretiyle toprağın ölü örtüsünü ve üst tabakasını parçalar ve iyi bir şekilde işlemek suretiyle gevşek bir kırıntı bünye meydana getirirler. El ile çalıştırılan frezelerden başka roto- vatörler de vardır. Bunlar da aynı prensibe göre çalışırlar. Traktörle çekilirler ve frezelerden daha güçlüdürler. Bıçakların çalışma, genişlik ve derinlikleri ayarla- nabilir. Arkadaki kapak toprak tesviyesini yapar. Toprağın durumuna göre aynı yerde 1–3 defa çalıştırılır ve işledikleri şeritlerde ekim veya dikim yapılabilir.

 

  • Ekim Yastıklarında Seyreltme

Ekim yastıklarında arzu edilmemesine rağmen bazen fazla tohum kul- lanılması sonucunda, fidanlar sık bir şekilde çıkmaktadır. Bunların belirli bir zaman sonra seyrelttirilmeleri gerekir. Zira böyle bir işleme tabi tutulmazlarsa, çok miktarda fidan elde edilir. Ama bunların büyük bir kısmı cılız ve arzulanan derecede gelişmemiş olur. Seyreltmede istikbal vadeden fidanlar bırakılır, diğerleri ise çıkartılır ve fidanlara mümkün olduğu kadar eşit aralıklar verilir.

 

78

 

Seyreltme elle ya da makasla yapılır. Elle yapılan seyreltmede, alınacak fidan kararlaştırılır ve elle kökünden çıkartılır. Bu işlerin yapılabilmesi için toprağın biraz yumuşak olması lazımdır. Bunun için ekim yastıkları gerek seyreltmeden önce, gerekse sonra iyice sulanmalıdır. Makasla yapılan seyreltmede, fidanın gövde kısmı kök boğazından kesilerek alınır. Öte yandan, seyreltme konu- sunda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da seyreltmenin yapılacağı za- manın tespitidir. Bunun için de, seyreltme yapılacak ekim yastıklarında hangi fidanların alınacağına karar verebilmek için, fidelerin biraz gelişmesi beklen- melidir. Kökler iyi gelişmeden alınırsa, elle seyreltmede, kalacak fidanların kök- lerine de zarar verilebilir. Fazla gecikme de sakıncalı olur. Zira hem seyreltme daha güç ve masraflı olur, hem de kalacak fidanlara zamanında gelişme fırsatı verilmemiş olur. Prensip olarak seyreltme, türlere göre değişmekle birlikte, çimlenme tamamlandıktan takriben bir ay sonra (doğu ladininde 3+0 yaşa girerken) yapılmalıdır.

 

  • Fidan Siperleme Çalışmaları
    • Ekim Yastıklarının Siperlenmesi

Ladin, göknar, kayın gibi bazı türler, yarı gölge altında yetiştirildikleri takdirde fidan zayiatları azalır ve daha iyi gelişme gösterirler. Kayın’da (1+0), doğu ladini ve göknar’da 1+0 ve 2+0 yaşlı fidanlar % 60 oranında siperlen- melidir. İyi tatbik edilen bir siperlikte fidanların gelişmesi arttığı gibi usulüne uygun olmayan ve alçak yapılan bir siperlemede gelişme, sipersiz yetiştirilen fidanlardan daha düşük olur. Bunun sebebi, hava sirkülasyonunun mevcut olmayışı, dolayısıyla meydana gelen sıcaklık ve havasızlıktır. Siperlikler; boyları yastık genişliği (120 cm) genişlikleri 5 cm, kalınlıkları 1 cm kadar olan yumu- şak ağaçlardan yapılmış çıtaların aralıklarla yan yana getirilmeleri suretiyle yapılabildiği gibi son zamanlarda gölgeleme amacıyla muhtelif ışık geçir- genliğine sahip sentetik malzemeden yapılan gölgelikler de kullanılabilir.

Kullanılacak kerestenin biçildikten sonra kurutulması uygun olur. Biçilmiş ve kurutulmuş çıtalar, asgari 0,5 cm kalınlığındaki ipler üzerine (naylon ipler

daha da ince olabilir ) istenilen gölge oranı sağlanacak şekilde (genellikle 3/4 oranında) yan yana getirilerek tespit edilir ve 20 m’lik rulolar halinde hazırlanır. Bu rulolar yastığın her iki kenarına 3,5–4,0 m aralıklarla çakılan ve emprenye edilmiş ahşap kazıkların üstüne çekilen kalın galvanizli tellerin üzerine seri- lirler. Ahşap kazıkların boyutları 12 cmx1,5 m yastık zemininden yükseklikleri (100–110 cm) kadar olmalıdır. Bu aynı zamanda siperliğin de yüksekliğidir.

Bu şekilde hazırlanmış bulunan siperlikler, yastık üzerinde devamlı olarak kal- mamalıdır. En ideal şekil, aksam geç vakit toplanıp sabahın erken saatlerinde tekrar serilmesidir. Bu suretle, tohum çimlenmeden önce gölge ve rutubetin tesiri ile yastık yüzlerinde meydana gelecek yosun tabakasının teşekkülüne

 

79

 

mani olunduğu gibi, çimlenmeden sonra fideciklerin fazla rutubetten zarar görmeleri önlenir ve daha iyi gelişmelerine yardımcı olunur. Genellikle gölge ve yarı gölge ağaç türlerinde gölgeleme işlemi çimlenme tamamlandıktan bir hafta sonra yapılır. Siperleme mevsimi bitince siperlikler toplanarak rulolar halinde bir sonraki mevsime kadar saklanır.

 

  • Toprağın Siperlenmesi (Malçlama)

Bu metotla ekim yastığının tamamı değil, fidan çizgileri arasında kalan satıh muhtelif malzemelerle kapatılır. Bitkiler ise açıkta bırakılır. Toprağın siper- lenmesi ile toprağın rutubet kaybı önlenmekte. Sulama masrafları azalmak- tadır. Bu yararlarının yanı sıra siperleme ayrıca don atması, rüzgar erozyonu, zararlı otların gelişmesini önlemekte, mikroorganizma faaliyetini artırmakta dolayısıyla ot alma ve çapalama masraflarını büyük ölçüde azaltmaktadır.

Ekim yastıklarında bu tür siperleme, tohumların çimlenmesinden 20–30 gün sonra, yani fidan gövdelerinin biraz sertleşmesini müteakip yapılır ve fidanın sökümüne kadar devam ettirilir.

 

  • Budama

Gövde dal budamaları daha ziyade şaşırtılmış yapraklı fidanlar için bahis konusudur. Fazla kıvrık dallar, çatallaşmış tepeler budanmak suretiyle alınır. Bir tek asli gövde kalacağına göre diğerlerinin zamanında ve usulüne uygun olarak alınması lazımdır. Budamaya, şaşırtmanın 1.yılından itibaren başlanır. Her büyüme döneminde (vejetasyon), fidanın durumuna göre bir veya daha fazla tekrarlanır. Budamanın şiddetli yapılması büyümeyi menfi yönde etkiler. Budama keskin budama makası ile yapılır. Çatallaşmış tepelerde istikbal vaat edenin dışındakiler ile kalınlaşmış yan dallar ilk olarak alınır. Daha sonraki budamalarda, fazla ve lüzumsuz dallar tedricen alınır. Sökülen yapraklı tür özellikle de kavak fidanları, yan dalları tamamen alınmış olarak dikim yerine sevk edilir. Bu ya fidanlar söküldükten sonra ya da sökümden önce yapılır.

Söküm öncesi budamalar, budama yarasının kapanabileceği zaman da yapılmalıdır. Bu zaman ise, mıntıkaya göre değişmekle beraber temmuz ayı sonlarıdır. Ancak park-bahçe tanziminde peyzaj amaçlı yetiştirilen fidanlarda fazla budama yapılmaz. Park, bahçe ve süs bitkilerine form kazandırmak için budama yapılmalıdır. Ayrıca yalancı akasya ekim yastıklarında sonbaharda tepe budamasının yapılması bu fidanların ağaçlandırma sahasındaki başarısı- nı yükselttiği bilinmektedir.

 

  • Yerinde Kök Kesme

Bu işlem gerek ibreli, gerekse yapraklı ekim yastıklarında, kazık kök sistemi yerine, kuvvetli ve bol yan köklerden meydana gelmiş saçak bir kök sistemi

 

80

 

elde etmek, gövdenin aşırı büyümesini yavaşlatmak suretiyle kök/gövde ora- nını kök lehine çevirmek için yapılmaktadır. Kök kesimi tatbik edilen fidanlar- da kuvvetli bir kök sistemi teşekkül etmektedir. Bu fidanlar gerek fidanlıktaki şaşırtma (repikaj) sahalarında gerekse ağaçlandırma sahalarında daha iyi tutmakta ve gelişmeleri de daha fazla olmaktadır. Gerektiğinde fidanlarda yan kök kesimi de uygulanarak yan kök teşekkülü aşırı olan türlerde bu mahzurda ortadan kaldırılabilir. Kök kesimine tabi tutulacak fidanların yaşı, iğne yapraklı ve yapraklı türlerde farklılık gösterir. Genel olarak ibreli fidanlarda, bu işlemin uygulanacağı fidanların kökleri gelişmiş ve bıçak darbesi karşısında kıvrılma- yacak bir durumda olmalıdır. Buna göre kızılçam gibi hızlı büyüyen türlerde 1+0; karaçam, sarıçam gibi daha yavaş gelişme gösteren diğer türlerde ise 2+0 yaşında kök kesimi yapılmalıdır. Ancak bu türlerde gövdenin aşırı bir gelişme göstermesi halinde, bu gelişmeyi önlemek üzere sonbahara doğru 1+0 yaşında da kök kesimi yapılabilir. Yapraklı fidanlarda ise esas itibariyle 1+0 yaşında kök kesimi yapılmalıdır. Ancak, burada dikkat edilecek husus, fidan boylarının kök kesme bıçağının üst çerçevesini fazla aşmamasıdır. Buna göre fidanların 30–40 cm kadar boy aldığı devrede bu işlem uygulanmalıdır. Aksi halde bıçağın, üst çerçevesine fazlasıyla mukavemet edecek olan fidanlar zarar görebilir.

 

  • Kök Kesme Zamanı

Fidanlıkların klimatik özelliklerinin aynı olmaması nedeniyle her yer için geçerli olabilecek kesin tarihler vermek mümkün değildir. Bu itibarla kök kesimi mahalli şartlara göre değişebilmektedir. Orta Anadolu şartlarında, 2+0 yaşındaki karaçam ve sarıçamda kök kesiminin temmuz ayında yapılması uygun olur. Bu işlemin 1+0 yaşındaki fidanlarda yapılması halinde ise eylül ayı başında, kızılçamda da haziran ayı tercih edilmelidir. Yapraklı fidanlarda ise, kök kesimi genellikle temmuz ayında yapılır. Bu uygulamadan elde edilecek neticeye göre, bir veya birden fazla kök kesimi yapılabilir.

 

  • Kök Kesme Derinliği

Kök kesimi derin yapılırsa, istenilen faydalar sağlanmamış olur ve kök uçla- rı bıçak darbesi tesiri ile kesilmeden vana kıvrılabilir. Buna karşılık sığ yapıldığı takdirde fidanın hayatiyeti tehlikeye girer. Bu itibarla, kök kesme derinliğinin iyi tayin edilmesi ve mümkün olduğu kadar aynı derinliğin muhafaza edilme- si çok önemlidir. İbreli türlerde kök kesimi 18-20 cm derinliğinde uygulanma- lıdır. Yapraklı türlerde ise kök kesimi daha derin yapılmalıdır.

 

  • Kök Kesme Tekniği

Paletli veya plastik tekerlekli traktörlerin ön veya arka tarafına takılan bir

 

81

 

bıçak yardımı ile yapılır. Kök kesimine başlamadan önce, kolay bir çalışmayı temin etmek gayesiyle yastıkların yeteri kadar nemli ve toprağın yumuşak olması lazımdır. Bunun için yastıklar yağmur1ama yolu ile bolca sulanmalıdır. Kök kesimi yapılacak yastığın baş tarafına bıçağın istenilen derinlikte çalışma- sını sağlamak üzere bir hendek açılır.

Bıçak bu hendeğe yerleştirilir, traktör yardımıyla çekilerek toprağın altından 18–20 cm derinlikte hareket ettirilir. Bıçağın ayarı traktör operatörü tarafından yapılır. Bıçak hiçbir zaman toprak yüzeyine doğru meyilli olmamalı, bu meyil binde 2–3 oranında aksi istikamete doğru olmalıdır. Bıçağa bundan fazla meyil verilirse ekim yastıklarında fazla kabarma (tümsek) ve yarıntılar meydana gelir ki fazla sulama ile dahi bu hata telafi edilemez. Neticede fidan zayiatına sebebiyet verilir.

Bu şekilde diğer yastıklarda da kök kesimi yapıldıktan hemen sonra yastıklarda meydana gelen çatlaklar bastırılarak kapatılmalı ve fidanlara bolca su verilmelidir. Fidanlarda yan kök kesme olayı diskli ekipmanlarla yapılır. Ekip- manların diskleri fidan sıra aralarına göre ayarlanarak çalıştırılır. Yastık üzerine sıralı olarak şaşırtmaya (repikaj) alınan ibreli fidanlara saçak kök oluşumunu kazandırmak için yerinde kök kesimi yapan ekipman ile tabandan kök kesimi yapıldığı gibi çapa makinesine takılacak disk ile yan kök kesimi yapmak da mümkün olabilir. Bu işlem şaşırtmadaki (repikaj) fidanların tepesine zarar vermeyecek yüksekliğe traktör girinceye kadar yapılabilir.

 

 

6.  FİDANLIĞIN TEHLİKELERDEN KORUNMASI

Fidanlıklarda ciddi zararlardan kaçınma için daima dikkatli ve hazırlıklı bulunmak gerekir. Zararın erken tespiti iyi bir mücadele kadar önemlidir. Bu itibarla hastalık veya zarar başlamadan önce gerekli malzeme ve ilaçların hazır bulundurulması faydalıdır. Her şeyden önce fidanlık ihatasının tam

ve dışardan gelebilecek çeşitli insan ve hayvan zararlarına mani olabilecek şekilde yapılması gerekir. Sellere ve su basmalarına karşı gerekli koruma tedbirleri ilk düşünülecek hususlardır. Fidanların rüzgar fazla sıcak, kuraklık ve don atmaları gibi atmosferik etkilere karşı korunmaları gereklidir. Bu zararların bahis konusu olabilecekleri durumlarda ekim yastıkları muhtelif malzemelerle örtülmelidir. Malzeme olarak kanaviçe kaput bezi, ahşap malzeme ve sentetik koruyucuları sayabiliriz.

 

  • Kuş ve Kemirgenlere Karşı Koruma ve Mücadele

İbreli tohum yastıklarında zarar yapan kuşlar; güvercingiller, kargagil- ler, serçegiller ve tepeli tarla kuşlarıdır. Bu kuşların çabuk üremeleri süratli hareketleri ve özellikle arsız ve kurnaz olmaları nedeniyle ekim yastıklarında

 

82

 

fidanlar çıkıncaya kadar koruma yöntemleri uygulanması gereklidir. Bugün fidanlıklarımızda bu amaçla Pomarsol-forte adlı tiksindirici ilaç ve karışımı kullanılmaktadır. Tohumların bu karışımla ilaçlanması şu şekilde yapılır: 15kg ibreli tohum için; 800 g Pomarsol-forte, 42 g Alümine Tozu, 2 l suya ihtiyaç vardır. Önce Pomarsol-forte, plastik bir kap içerisinde 1l su ile eritilip, yoğurt kıvamına kadar karıştırılır. Tohumların tamamen ilaçla kaplanması sağlanır. Daha sonra 42 g Alümine Tozu ilave edilerek tohumlar birkaç defa aktarılır. Tohumların üzeri parlak beyaz renk alıncaya kadar serilerek kurutulur. Kuruyan tohumlar ekim için hazırdır. Yukarıdaki karışıma, toprak altı kurtlarına karşı faydalı olması nedeniyle 10 g toz Malathion veya Dip-terex vb. ilaçlar karıştırı- labilir. Ancak bu tür ilaçlar insan ve hayvanlar için zehirli olabileceğinden dik- katli olunmalıdır. Ceviz, kestane, meşe gibi tohumlar, ekimden önce petrollü suya (100 l su + 1 l petrol) batırılarak ekilirse fare ve kuşlara karşı etkili olabilir.

 

  • Tavşanlar

Tavşanlar, özellikle yapraklı ağaç türlerinin tomurcuk ve sürgünlerini yiye- rek büyük zarar verebilirler. Zarar alanında tavşan pisliği bulunur. Isırılma yüze- yi düzdür ve kesici dişlerinin izi görülür. Böylece tavşan zararı olduğu tespit edilebilir. Bunlardan korunmak için, 120–150 cm yüksekliğinde kafes tel çiti çekilir. Karın fazla yağdığı hallerde kafesli tel çiti en az 180 cm olmalıdır. Bunlar ayrıca 15 cm kadar da toprağa gömülmelidir. Buna rağmen yine de herhangi bir sızma olup olmadığı kontrol edilmelidir. Şayet yine de tavşan zararı varsa o zaman tuzak ve kapan kurarak veya avlamak suretiyle mücadele edilir.

 

  • Köstebekler

Köstebekler, toprak altında yollar (galeri) açarak fidanın köklerini kesmek suretiyle zararlı olurlar. Köstebek yolları üzerinde açılan yerlere kapan ve tuzak zehirleri konulur. Köstebeklerin açmış olduğu galeriler 2–3 m’den bir ağaç çubukla delinerek, buraya Paradiklorbezen tablet konulur ve delik toprakla kapatılır. Konulan tablet zamanla erir ve gaz haline geçer. Sonuçta köste- bekler bundan etkilenir. Bu yöntem özellikle çim veya başka bir kullanım sebebiyle tam saha sürülmeyen veya toprak işlemesi yapılamayan yerlerde kullanılmaktadır.

 

  • Fareler

Tarla fareleri tohumları çıkarır ve yerler. Genellikle ekim yastıklarını alttan kazarak zarar verirler. En iyi mücadele usulleri tuzaklar, kapanlar kullanmak veya ekimden birkaç hafta önceden zehirli yemler koymaktır. Kapanlara elma, sebze vs. yerleştirilip geçiş yolları üzerine veya deliklerin ağzına konur. Başlıca zehirler çinko bileşikleri ve striknindir.

 

83

 

Fidanlık dâhilinde zehirli yemler 30 m ara ile kemiricilerin en çok yoğun- laştığı yastıkların civarına gelecek şekilde konulur. Fidanlık dışında ise yemler çit boyunca ve çitten itibaren 60 m daha dış tarafa bir sınır teşkil edecek şekilde yerleştirilir. Bu sınır dâhilinde şayet arazi çayırlık ise zehirler çite paralel ve her birinin arası 15 m olan dört sıra halinde konur. Bu yemler, ufak teneke parçaları üzerine, yağmur sularını akıtabilecek şekilde konulursa tesirleri uzun süre devam eder.

Evcil hayvanların geçeceği yollar üzerine kesinlikle zehirli yem konmama- lıdır. Bu zehirlerin herhangi bir şekilde insanlara zararlı olmaması için de ted- bir alınmalıdır. Farelere karşı alınabilecek en etkili tedbirlerden biri de sürümle onların galerilerini bozarak uzaklaşmalarını sağlamaktır. Kavak fidanlıklarında kolaylıkla tatbik edilebilir. Fakat bu yapılırken yalnız sıra aralarını sürüp fare- lerin sadece dikim sıraları altında galeri açmalarına ve bu şekilde zararlarını daha da artırmalarına neden olunmamalıdır.

Ayrıca şaşırtma (repikaj) sahalarında su ile göllendirme yapılmak suretiy- le de farelerle mücadele edilebilir. Farelerle aslında her mevsim mücadele edilmelidir. Ancak en etkili mücadele ilkbahar başlangıcıdır. Zira fareler kıştan çıktıklarından zayıf düşmüş durumdadırlar. Yaz aylarında çok dağılmış olduk- larından mücadelesi zordur. Sonbaharda yine bir araya toplanırlar. Kenarları dik ve düzgün 20–25 cm genişlik ve 30–40 cm derinlikte hendekler açılıp, tabana 3–5 metre ara ile saksılar gömülür. Saksıların içine fareleri çekmek için yem konularak, burada toplanan farelerin imhası da mümkündür.

 

  • Böcek Zararlarına Karşı Koruma ve Mücadele

Fidanlıklarda zaman zaman görülen böcekler, büyük emeklerle yetiştiril- miş birçok fidanın zarar görmesine bazen de kurumasına sebep olmaktadır. Bunlara karşı zamanında gerekli tedbirler alındığı takdirde zararlarının tama- men önüne geçilmesi veya asgari hale indirilmesi mümkündür. Böceklerle mücadelenin esas temeli ilaç kullanmak olmamalıdır. İlaçtan önce alınabile- cek her türlü tedbir denenmelidir. Böcek var olduğu için değil, miktarı zarar verebilecek seviyeye ulaştığı için ilaç kullanılmalıdır. Aksi takdirde ilaçlamanın yararı değil, zararı olabilir. Zira kullanılan ilaçlar, aynı zamanda havaya ve suya karışarak çevreyi kirletebilmekte, faydalı kuş ve böcekleri de öldürerek biyolo- jik dengeyi bozmaktadır. Diğer taraftan ekonomik bir yükte getirmektedir. Bu nedenle ilaç kullanmadan önce mekanik yolla sonuç alınmaya çalışılmalıdır. Yani böcek zararı görülen fidanlar toplanıp, yakılmalıdır. Toprak işlemesi veya sulama gibi kültürel bir çalışma yapılmalıdır. Mayıs böceği gibi kök zararlıları- nın kurt ve krizalitleri açık hava şartlarına dayanamadığından, toprak işlemesi iyi sonuç verir. Capnodis miliaris (kavak kök süslü böceği) kurtları da sulama ile yok edilebilmektedir.

 

84

 

  • Mantar Hastalıklarına Karşı Koruma ve Mücadele

Mantar ilaçlarının (fungusit) kullanılmasında dikkat edilecek hususlar;

  1. İlaçlar ucuz ve kullanılması kolay olmalıdır.
  2. Bitkiye etkileri az olmalıdır.
  3. İlacın etki süresi uzun olmalıdır.
  4. En iyi etkiyi yapacak nitelikte olmalıdır.
  5. İlaçlar bitkiye iyi yapışmalı, rüzgar ve yağmurla yıkanmamalıdır.
  6. Sulandırılan ilaçlar kullanılırken sık sık karıştırılmalıdır.
  7. İlaçlama sabah erken veya aksam geç saatte ve rüzgarsız havada yapılmalıdır.
  8. Kullanma süresi biten ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır.
  9. Çıplak elle ilaç kullanılmamalı, maske ve eldiven kullanılmalıdır.
  10. Boşalan ilaç kapları başka bir işte kesinlikle kullanılmamalıdır.

 

Damping Off (Devrilme Hastalığı):

Özellikle ekim yastıklarında, üst toprak tabakalarında yaşayan bir grup mantarın tek veya karışık tasallutu ile meydana gelen bir hastalıktır. Damping offa sebep olan mantarlar hem tohumu hem de tohumdan oluşan fideyi etkiler. Kök boğazından etkilenmiş fideler aniden devrilip çökerler.

Ekim hazırlığı ve bakımlarının yeterli ve zamanında yapılması ile hava şartları- nın uygunluğu gibi büyümeyi iyileştiren şartlar, bu mantarın etkinliğini azaltır. Bundan başka çeşitli ağaç türlerinin Damping off yapan mantarlara direnci farklılık gösterir. Bu hastalığı önlemek için dikkat edilmesi gereken hususlar ve alınacak tedbirler şunlardır:

  • Toprağın kil oranı yükseldikçe bu hastalık arttığından fidanlıklarda kil oranını düşürücü tedbirler alınmalıdır.
  • Bu hastalığın çok etkin olduğu fidanlıklarda ekim sıklığı mümkün oldu- ğu kadar azaltılmalıdır. Zira ekim sıklığı arttıkça Damping off da artmaktadır.
  • Ekimleri sıcak mevsimde (zamanda) yapmaktan kaçınmalıdır. Tohum ekimleri ilkbaharda mümkün olduğunca erken yapılmalıdır. Bu mantarın optimum üremesi + 25°C da olmaktadır.
  • Tohum gerektiğinden daha fazla derine
  • Ekim sonrası örtü materyali olarak ağır yapıda materyal kullanmaktan kaçınılmalı, organik maddece zengin, gevsek yapıda materyal kullanılmalıdır.
  • Normalden fazla gübre kullanılmamalıdır.
  • Kirli sular ile sulama yapmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır.
  • Gereğinden fazla sulama yapılmamalıdır. Hastalık görüldüğünde sula- ma en düşük seviyeye indirilmeli, gerekirse
  • Mümkün olduğunca sterilize edilmiş materyal kullanmalıdır.
  • Bu hastalığın görüldüğü fidanlıklarda tohumlar ekimden önce Thiram

 

85

 

esaslı mantar ilaçları (örneğin Pomarsol-forte) ile ilaçlanmalıdır.

  • Çimlenme başladığında hastalık görülürse ekim yastıklarının her 20 m2’lik alanı için 100 litre suya 110 g Captan esaslı bir ilaç (mesela Captan) karıştırılarak hazırlanan karışım ile sulama yapılmalıdır.

 

  • Yabancı Otlarla Kimyasal Mücadele

Ot öldürücü olarak birçok ilaç ismi bilinmekte ise de hepsinin fidanlıklar- da kullanılma imkanı yoktur. Zira bazı otları tamamen öldürmesinin yanında fidanlara da zarar vermekte veya fidanların büyümesini kısıtlayıcı ve hatta

% 100’e varabilen öldürücü etki yapabilmektedir. Bu itibarla şimdiye kadar denenmiş ve oldukça iyi sonuçlar alınmış birkaç ot öldürücü ilaç üzerinde durulacaktır.

Gramoxon: Bitkinin temas ettiği bütün yeşil kısımlarını öldürür. Bu ilaç, ot gelmiş şaşırtma (repikaj) sahalarında fidanlara değmemek şartı ile kullanıla- bilir. Ekim yastıklarında ise ekimden evvel gelen otları veya ekimden sonra fidanlardan önce gelmiş otları öldürmekte kullanılır. Yalnız, toprak yüzüne çık- mış fidelere temas ederse öldürür. Toprak altında kalan kısımlara tesir etmez. Ancak ilacın otları öldürmesi için otların her tarafına temas etmesi lazımdır.

Üç litre ilaç ot durumuna göre 200–600 litre suya karıştırılarak bir hektarlık sahaya verilebilir. Otlarda ölüm ilaçlamanın ikinci gününden sonra başlar. İlaçlamadan sonra 5–7 gün su verilmemelidir.

Treflan: Bu ilaç suda erimez, fakat süspansiyon halinde bulunur. Güneş ışınlarından fazla etkilenir. Toprak içindeki ot tohumlarının çimlenmesini ön- ler. Su ile beraber derinlere doğru yıkanmaz. Mevcut fidelerin gövde ve kökle- rinde etki yapmaz. Yapılan denemelere göre çam tohumlarının çimlenmesine mani olmamış, ot tohumlarının çimlenmesini geciktirmiş ve azaltmıştır. 1,4 ton suya 1,8–2,4 litre ilaç karıştırılarak bir hektara verilir. İlacın toprak zerreleri ile iyice temas edebilmesi için toprağın tam manası ile kırıntı bünyeye geti- rilmiş olması lazımdır. İlaç karışımı motorlu pülverizatör ile tarlaya ekimden evvel verilmelidir. Bu 1–2 gün öncesinde olduğu gibi 1–2 ay önce de olabilir. Arkasından güneş ışınlarının tesirine maruz kalmaması için diskaro, gobldisk, rotovatör ile 4–6 cm. derinliğe karıştırılmalıdır.

Round up: Yeşil aksam tarafından alınan ve kök uçlarına kadar gidebilen sistemik bir yabancı ot ilacıdır. Bu bakımdan ayrık, böğürtlen, kanyaş gibi mücadelesi zor yabancı otları da kontrol eder Round up seçici değildir. Ekim parsellerinde kullanılmaz. Tek yıllık yabancı otlara karşı 100 litre suya 1 litre, çok yıllıklara karşı 100 litre suya 2 litre Round up karıştırılarak kullanılır.

Dacthal W–75: Özellikle iğne yapraklı orman ağacı (karaçam, kızılçam, sahil çamı) türleri ekim yastıklarında çıkan yabancı otlara karşı mücadelede kullanılır. İlkbahar ekimlerinden sonraki ilk hafta içerisinde ibrelilerde 22 kg/

 

86

 

ha doz+500 litre su, yapraklılarda ise 10 kg/ha doz+500 litre su ile kullanıldığı takdirde 4 ay süre ile çeşitli yabancı otlar üzerinde % 70’e varabilen bir kontrol sağlar.

Yukarıda özelliklerinden kısaca bahsedilen bu ilaçlardan hiçbiri yalnız başı- na, otla mücadelede ye terli olmayabilir. Bu takdirde bunlar bir zaman düzeni içinde kombine ederek kullanılmalıdır. Kullanılacak gübrede ya da kompost çukurunda, olgunlaşmakta olan materyalde yabancı ot tohumu varsa, bun- ların da, sahaya intikal ettirilmeden evvel ilaçlanması gerekir. Aksi takdirde kendi elimizle sahaya yabancı ot tohumu ekmiş oluruz.

İtalya’da kavak fidanlıklarında, çeliklerin dikiminden hemen sonra, fakat sürgün vermelerinden önce, aktif maddesi Trifluralin+Linuron olan bir herbisid (örneğin Neminfest veya Trinulan) hektarda 0,8+0,4 kg aktif madde dozunda kullanılmaktadır. Ancak iyi bir sonuç almak için buna aktif maddesi Alachlor (örneğin Lasso) veya Metalachlor (örneğin Dual) olan bir ilacın hek- tar başına birincisi için 1,4 kg, ikincisi için 1,0 kg ilave edilmesi (örneğin 3,5 kg Trinulan+4,0 kg Lasso veya 3,5 kg Trinulan+2,5 kg Dual) önerilmektedir.

 

 

7.  FİDAN SÖKÜMÜ VE AMBALAJI

  • Fidanların Sökümü

Fidanların sökümünde asgari zayiatla çalışmak için toprak rutubetinin bu isi kolaylaştıracak orante olması lazımdır. Gerekirse sökümden 2–3 gün önce arazi sulanarak toprak yumuşatılır. Az miktardaki fidanların sökümü elle ve bel kürek kullanılarak yapılabilirse de fazla miktarlarda bu işin makine gücü ile yapılması, gerek fidanlara zarar vermemek, gerekse zaman ve maliyet yönünden zorunludur. Söküm, fidanların kök ve tepelerinin faaliyette bu- lunmadıkları bir zamanda yapılmalıdır. Bu süre sonbaharda fidanların yaprak dökümünden, ilkbaharda yapraklanma öncesine kadar uzanır. Bu devre zar- fında söküme elverişli hava ve toprak şartlarının müsaade ettiği her zamanda söküm yapılabilir. Söküm işleri fidan talep zamanı ve miktarına, fidanlıktaki is hacmine göre ayarlanmalıdır.

 

7.1.2. Fidanların Elle Sökümü

İbreli ve yapraklı ekim yastıklarında az sayıda fidan bulunması ve makineli çalışma imkanlarının bulunmaması durumunda söküm bel kürek kullanılarak elle yapılır ve iki kişilik işçi postaları halinde çalışılır. Fidanlıklarımızda çizgi eki- mi söz konusu olduğuna göre bir isçi fidan sırasının önüne fidan kök derinliği kadar küçük bir hendek açar. Müteakiben beli fidan sırasını arkasına (fidan sıraları aralarına) alarak toprağa batırır. Belin sonuna kadar toprağa batması için bel sapının yan taraftaki kulaklarına ayakla baskı yapar ve sapı kendisine

 

87

 

doğru çekerek fidan demetini ön tarafa doğru iter. Öteki işçi bu demetin kök boğazına kadar iyice kavrar ve her iki eli ile birlikte çıkararak toprağını silkeler. Bu işlem sırasında dikkat edilecek husus, fidan demetlerini topraktan çeker- ken fidanların ince saçak köklerinin zedelenmemesidir.

Özel yetiştirilmiş şaşırtmalı (repikaj) ibreli fidanlar ise toprakları ile sökülerek ayrı ayrı ambalajlanır. İbreli topraklı fidanların sökümünde şu yol izlenir. Her fidanın sökümü bir işçi tarafından yapılır. İşçi fidanın yan dallarını çalışmaya mani olmaması için ana gövdeye bitişecek şekilde bağlar. Müteakiben fidanın kök sistemi belirli bir toprak kütlesinin içinde kalacak şekilde fidanın etrafını bel ile kazar ve derine doğru iner, fidanın etrafında açılan çukurun içinde ka- lan silindir şeklindeki toprak kütlesinin dağılmamasına itina edilmelidir. Yeter derinliğe inildikten sonra (fidan yaşına dolayısıyla kök sisteminin hacmine bağlı olarak 30–40 cm) fidanın en altta kalan kazık kökü belle kesilerek fidanın toprak ile bağlantısı kesilir. Sonra ya aynı işçi ya da başka bir işçi tarafından bu fidanın ambalajı yapılır. Şaşırtmalı (repikaj) yapraklı ve kavak fidanları topraksız olarak sökülür. Söküm işleminde iki kişilik işçi postaları halinde çalışılır. Fidan sahasının ön tarafına yukarıdaki paragrafta açıklandığı gibi ufak bir hendek açılır. Sonra bir işçi beli fidanın arkasından toprağa iyice daldırarak sapını kendisine doğru çeker, fidanı da karsısındaki diğer isçinin önüne doğru iter.

İkinci işçi de toprağı gevşemiş bulunan fidanı yerden çekerek alır. Ancak bu tür söküm hem çok zor hem de ekonomik değildir.

 

7.1.2. Fidanların Makine İle Sökümü

Bu şekilde fidan sökümü ucuz, kolay ve süratlidir. Ayrıca bu tip sökümler- de fidan köklerinin zedelenmeden topraktan çıkarılması faydası da bulun- maktadır. Makine yardımı ile ibreli ve yapraklı fidan sökümünde daha önce söz konusu edilen kök kesim bıçağından yararlanılır. Toprağın gevşetilerek ka- bartılması ve fidanların kolayca topraktan çekilmesi için bıçağın sivri ucunun aksi tarafına bir tarak ilave edilir. Söküm tekniği kök kesiminde olduğu gibidir. Ancak burada bıçağın biraz daha derinden geçirilmesi gerekir. Fidanların yerle bağlantıları bu şekilde kesildikten sonra işçiler iki elle ve demet halinde fidanları kök boğazından iyice kavrayarak dikkatlice çekerler.

Kavak ve yapraklı şaşırtma (repikaj) alanlarında sökümde ise, traktörle çekilen ve yukarıda sözü edilen bıçaktan daha başka bir şekilde imal edilen “Yapraklı veya Kavak Fidanı Söküm Bıçağı” kullanılır. Fidan sırasının altından, geçirilen bıçak fidanların kazık köklerini keser, işçiler yana doğru yatan fidanları gevşe- miş topraktan çekerek alırlar.

Yukarıda izah edilen hususlar makine ile çıplak köklü fidan sökümü konu- sunu içermektedir. Bir de makine yardımıyla şaşırtma (repikaj) alanlarından boylu, topraklı fidan sökümü konusu bulunmaktadır. Bunun için geliştirilmiş

 

88

 

bulunan fidan söküm makinesi ile çeşitli çap büyüklüğündeki fidanları topra- ğı ile birlikte sökebilen modeller bulunmaktadır. Modeller içinde en küçüğü olan bu makineyle toprağıyla beraber sökülen fidanın topraklı kısmı özel ge- liştirilmiş tel saksı içine konulmakta ve toprak dağılmamaktadır. Ekipman 30 HP gücündeki traktör ile çekilmektedir. Ekipmanın ağırlığı 320kg. olup söküm derinliği 46 cm çapı ise 51 cm’dir.

 

  • Gömü (Silo)

Gömü; fidanları köklerini toprak altına gömerek kuraklığa, dona diğer za- rarlara karşı korumaktır. Fidanlar sökümden hemen sonra sevk edilmeyecekse gömüye alınır. Gömü esas itibariyle yapraklı fidanlar için bahis konusudur.

Yapraklı türler uzun zaman gömüde kalabilir. İbreliler az bir zaman kalabilirse de tavsiye edilmez. Her fidanlıkta ihtiyaç oranında 1–2 dekar genişliğinde bir gömü yeri ayrılır. Gömü yerinin toprağı süzek ve gevsek olmalıdır. Gömüye alınacak fidanlar için bir hendek açılır. Fidanlar demet halinde bu hendeğe yerleştirilerek köklerinin üzeri her taraftan iyice toprakla örtülür.

İbreli fidanlar ambalajlandıktan sonra soğuk hava depolarında saklanır. Tabia- tıyla ideal olan fidanın sökümü ile dikimi arasında geçen zaman aralığının çok kısa olmasıdır. Bu zaman uzadıkça fidanın tutma başarısı azalır. İbreli fidanlar soğuk hava depolarında dahi 6 haftadan fazla kalmamalıdır. Normal olarak sökülen fidanlar bir hafta içerisinde dikilmelidir.

 

  • Fidan Seleksiyonu

Sökülen fidanlar vakit geçirilmeden hemen seleksi-yon hangarına alın- malıdır. Bunun için plastik taşıma sandıkları veya taşıma sepetleri kullanılır. Bunların derinliği yaklaşık 40 cm diğer boyutları da işçilerin kolaylıkla kaldıra- bilecekleri kadar olmalıdır. Fidan kökleri nemli yosun, ıslak kanaviçe ve telis parçaları vb. maddeler ile sarılmalıdır. Bundan amaç kökleri güneşe ve rüzgara maruz bırakmamaktır. Seleksiyon hangarında fidanlar birer birer elden geçiri- lir. Çatallı, azman, hastalıklı, ince ve seyrek ibreli, ezilmiş fidanlar ayıklanır. Kul- lanılmak üzere seçilecek fidanlar söküm sırasında zedelenmemiş, iyi gelişmiş kök sistemi sık ve emici kökler bakımından gövdeyi besleyebilecek durumda olmalıdır. Bu nitelikte olmayan fidanlar herhangi bir tasarruf düşüncesine ka- pılmadan ıskartaya ayrılıp imha edilmelidir. Bu arada kullanılmak üzere seçilen fidanların kök tuvaletleri de (budama) yapılmalıdır. Bu işlemle lüzumundan fazla uzun ve uçları zedelenmiş olan kökler kök boğazından itibaren 20–23 cm’den kesilerek atılır. Kesme işlemi bir ağaç kütük üzerinde keskin bir satırla yapılır. Demetler haline getirilen fidanların kökleri tecrübeli işçilere budattı- rılmalıdır. Kavak ve yapraklı fidanlarda seleksiyon, sökümü müteakip sahada yapılır. Kök tuvaleti keskin budama makasları ile yapılır. Sökülen fidanların

 

89

 

kırılan kökleri kırıldığı yerden, diğer köklerde 25 cm kalacak şekilde kesilir. Kavaklarda dalların tamamı kesilir. Hemen sevk edilmeyecek fidanlar gömüye alınır. Kavakların hendeklerde dik bir vaziyette gömüye alınmaları uygun olur. Yapraklı ve ibreli fidanların yaşlarını belirte bilmek için ise, iki rakam kullanılır. İlk rakam fidanın tohum yastığındaki yaşını, ikinci rakam ise fidanın şaşırtma (repikaj) yastığında veya tüpteki yaşını ifade eder. Örneğin; Tohum yastığında bir yıl kalmış bir fidan 1+0 şeklinde; yine tohum yastığında iki yıl kalan fidanlar 2+0 şeklinde ifade edilir. 1+1 yaşlı fidan denildiğinde ise fidanın bir yıl tohum yastığında, bir yılda şaşırtma yastığında kaldığı ifade edilmektedir.

 

  • Fidanların Ambalajı

Ambalaj, seleksiyonu izleyen kök budamasından başlayarak dikime kadar fidanların her türlü dış etkenlerden korunması için yapılan işlemlerdir. Fidan- ların iyi bir şekilde ambalajlanması ve nakil esnasında zararlı tesirlere maruz bırakılmadan ağaçlandırma sahasına kadar ulaştırılması gerekir. Bu itibarla ambalaj işlerinin bilgili ve tecrübeli işçilere yaptırılması uygun olur. Birçok ambalaj şekilleri var ise de şaşırtılmamış ibreli fidanların ambalajı genellikle balya şeklinde veya polietilen torbalarla yapılır. Balya ambalajlarında malzeme olarak kanaviçe, çıta, tel, ayrıca fidan köklerinin kızışmaması için ıslak yosun, testere talaşı veya bunların karışımı kullanılır. Ambalaj postası iki kişiden teşekkül eder. Genellikle 2+0 yaşlı karaçam, sarıçam, sedir fidanları 2000’lik kı- zılçam ve diğer hızlı gelişen tür fidanlar ise 1000’lik balyalar halinde hazırlanır. Bu miktar fidanı alabilecek büyüklükte kanaviçe veya çuval parçaları hazırlanır. Çuval veya kanaviçe üzerinde bir tabaka ıslak yosun veya testere talaşı yayılır. Bunun üstüne de kökleri ortaya gelecek ve hafifçe birbiri üzerine binecek şekilde fidanlar konur. Bir kat bu malzemeden, bir kat fidan demetlerinden olmak üzere istifleme yapılır. Ve kanaviçenin iki ucu bir araya getirilerek sıkıştırılır. Ambalaj malzemesi yüksek su tutma kapasitesinde olmalıdır. İmkân bulunduğu hallerde yosun kullanılmalı, testere talaşı kullanılmamalıdır.

Yosun ile kanaviçenin fidan köklerini iyice sarmasına ve yeknesak bir balya yapılıp iyice sıkıştırılmasına itina edilmelidir. Bunun için çuval balya haline geldikten sonra etrafına 4 adet çıta konulur ve telle sıkıca bağlanır. Balyanın bağlanmasında basit sıkıştırma ve bağlama makinelerinden istifade edilmesi halinde daha ekonomik bir is ve daha düzgün balya yapılmış olur. Balyalar çok sıkışık istif edilmemeli ve sahada uzun süre açıkta bırakılmamalıdır. Balya- lar bekletilecekse soğuk hava depolarında daha uzun süre (iğne yapraklarda 6 haftayı geçmemek üzere) saklamak mümkün olur. Ancak polietilen torba- larda, sonbaharda sökülen çıplak köklü fidanlar uzun süre (6 ay kadar) soğuk hava depolarında saklanabilir. Üç aylık süre için ise fidanlar tam bir emniyetle bu yöntemle saklanabilmektedirler, özellikle sahil çamı, servi türleri gibi

 

90

 

erken büyüme (vejetasyon) faaliyetlerine başlayan türlerin ise soğuk hava depolarında saklanma süreleri oldukça kısadır (2 hafta kadar). Saklama süresi İlkbaharda zaman ilerledikçe daha kısalmaktadır. Soğuk hava depolarında saklamalarda genellikle +1 ila +2°C sıcaklıklar uygun ise de rutubetin de % 90’in altına düşmemesi istenir (en uygun rutubet % 96 olarak tespit edilmiş- tir. Bunun üstünde rutubet yüzdelerinde ise mantar etkileri artmaktadır).

Saklama süresi uzadıkça rutubetin de yüksek oranda tutulması gerekmekte- dir. Rutubet yüzdesi fidanların üzerine su püskürtülerek yükseltilebilir. Bunun için özel rutubetlendiriciler kullanılmaktadır. Fidanlar soğuk hava deposunda, çelik raflar üzerinde demetler halinde yatık şekilde yan yana istiflenir. De- polama yapmadan evvel soğuk hava deposunun % 2 Formalin pülverize edilerek dezenfekte edilmesi önerilir. Soğuk hava depoları fidanları uyanma- dan muhafaza ederek dikim mevsiminin uzatılmasını sağlar. Ayrıca alçak ve sıcak yörelerdeki fidanlıklarda üretilen fidanların yüksek, karlı yörelerde dikim imkânı sağlanana kadar sürmeden muhafazaları da bu depolarda gerçekleş- tirilir. Toprağı ile sökülen özel yetiştirilmiş Şaşırtmalı (repikaj)-ibreli fidanlar ayrı ayrı kanaviçe, çuval vb. materyal ile ambalajlanır. Toprağın dağılmaması için iyice bağlanır. Şaşırtılmış ve şaşırtılmamış yapraklı fidanlar demetler halinde ambalajlanır. Ambalaj materyalinin kökleri iyice örtmesi gerekir. Kavak ve boy- lu fidanlar yüklenecekleri vasıtalara istif edilir ve üzerleri branda veya benzeri örtülerle kapatılır.

Diğer bir ambalajlama yöntemi ise, polietilen torbada yapılanıdır. Bu, fidanların dış etkenlerden korunması ve su kaybının önlenmesinde çok etkili bir metottur. Fidanlar demet halinde ve kökleri arasında başkaca rutubet koruyucu bir malzeme (yosun, talaş) konulmaksızın torbalara yerleştirilir. 2+0 yaşlı 200 adet fidan 50×60 cm ebadında ve 0.10 mm kalınlığındaki bir tor baya yerleştirilir. Fidanların ibre ve kökleri ile torbanın içi ıslak olmamalıdır.

Torbaların havası boşaltılarak ağızları bağlanır. Bir torba 3–4 sefer kullanılabilir. Fidanlı torbalar serin, gölgeli ve devamlı hava cereyanı olan yerlerde, tercihan

+3°C’de çalışan soğuk hava depolarında depolanmalıdır. Depolanan torbalar fazlaca üst üste yığılmamalı, aralarında hava cereyanı olabilecek şekilde 2–3 sıra halinde yerleştirilmelidir.

 

  • Fidan Sevki

Fidanlar taşıtlara yüklenirken tepe sürgünlerinin ezilmemesi ve kırılma- ması, topraklı fidanlarda ambalajın bozulmaması ve toprağın dağılmaması sağlanmalıdır. Fidanlar vasıta içinde rüzgar ve güneşe maruz bırakılmamalı, gerekli tedbirler alınmalıdır. Boylu fidanlar ve kavaklar uzun şaseli araçlarla sevk edilmeli, fidan uçlarının aracın arkasından sarkarak sağa sola veya yere çarpmasını önleyici tedbirler mutlaka alınmalıdır. Sıcak havalarda nakliyat

 

91

 

gece veya serin saatlerde yapılmalıdır. Fidanlar doğruca dikilecekleri yere kadar bir defada ve aynı araçla sevk edilmelidir. Tüplü fidanlar ağaçlandırma sahasına üst üste yerleştirilebilecek sandıklara konur ve bolca sulanır. Dikim sahasına getirilen fidanlar sandıkları ile dikim çukuru başında birer birer san- dıktan alınarak dikilir.

 

8.  FİDAN DAĞITIMI VE SATIŞI (PAZARLAMA)

Ekonomik faaliyetler içinde üretim ve pazarlama işlemleri birbirinden ayrılamaz. Pazarlamanın da üretim imkanlarıyla birlikte, aynı hız ve hacimde geliştirilmesi gerekir. Tüketiciye istediği mal ve hizmeti istediği yer de, istediği zamanda, uygun kalitede ve uygun fiyatla verebilmek modern pazarlamanın temel amacıdır.

 

  • Satışa Sunulan Fidanlar Hakkında Genel Bilgiler

Satışa sunulan fidanlar tüketicinin tanıyıp bildiği ve sevdiği fidanlar olmalı, yetişme muhitine uygun, tür bakımından zengin olmalı, boylu, formlu, albe- nili ve sağlıklı olmalıdır. Taşınması, yükleme ve boşaltılması kolay, ambalajı iyi olmalı, belli standartlarda ve muayyen miktarlarda olmalıdır.

 

  • Fiyatlandırma İle İlgili İşlemler

Arz ve talebin kesiştiği noktada belirir. Fiyat, pazarlama stratejisinin en önemli bileşimidir. Arz sabitken talep artması fiyatı yükseltir. Talep sabitken arzın artması ise fiyatı düşürür. Fidanlıklarda fiyat, bitkinin türüne, yaşına, boyuna ve formuna göre değişmektedir. Üretimi kolay, üretim için gerekli materyali bol olan türlerde fiyat daha ucuz olur. Üretimi zor ve üretim ma- teryalinin az olduğu türlerin fiyatı daha pahalı olur. Fiyat, harcanan işgücü, malzeme, tohum ve çelik maliyeti ile orantılıdır. Bir fidanlıkta satış faaliyetleri aksatılmadan yürütülmelidir.

Fidan satışları her ne kadar mevsimlere bağlı ise de fidanlık sorumlusu satışları bütün bir yıla dağıtmak zorundadır. Satışların sürekli bir şekilde de- vam edebilmesi için uygun, makul ve optimal bir fiyat uygulanmalıdır. Bu da düzenli ve devamlı bir şekilde fidan arzı ile mümkündür.

Fiyatlandırmada;

  • Fiyat düzeyleri iyi tespit edilmeli,
  • Uygulanacak özellikli fiyatlar tespit edilmeli,
  • Tek fiyat, değişik fiyatlar, liste fiyatı kullanma gibi politikalar tespit

 

Diğer taraftan fidan fiyatının tespitinde, maliyet, tüketicinin talebi ve rekabet önemli bir rol oynar.

 

92

 

Fiyatlandırma Politikaları:

İndirim: Temel fiyatın bir miktar düşürülmesidir.

Miktar indirimi: Bu indirim mal satın almayı özendirmek için kullanılır.

Örneğin mevsim sonunda elde kalmış fidanları elden çıkarmak gibi.

İşlevsel indirim: Aracılara yapılacak olan indirimdir. Pazarlayacakları miktar- la orantılı olarak yapılan indirimlerdir.

Erken ödeme indirimi: Nakit ihtiyacı olduğu zaman yapılan indirimdir.

Mevsimlik indirim: Mevsim dışı ölü mevsimde yapılan satışlar için yapılan indirimdir.

Fidan üretiminde, piyasa (pazar) ihtiyaçlarının karşılanması ve serbest rekabet sistemi içinde pazarda ki satış payının artırılması çok önemlidir. O nedenle; üretimi kolay yapılan, bir veya iki yaşında satılabilen süs bitkilerinin üretimine özel önem verilmelidir. Bu bitkilerin üretim planlaması ise, yakin çevredeki pazarın talebinin veya bir diğer ifadeyle satın alacak tüketicilerin isteklerinin iyi bilinmesine bağlıdır.

Fidanlık yöneticileri, yalnız fidanlık sınırları içinde kendilerini bağımlı ve sorumlu sayarak çalışmamalı, dışarıya açılmalıdırlar. Fidan satışlarının veya diğer hizmetlerin yıldan yıla çeşit ve miktar olarak artırılması şarttır. Başarılı bir yönetici sayılmak için en önemli ölçülerden birisi yıldan yıla artan bir satış grafiği gerçekleştirmek olmalıdır.

 

  • Reklam

Reklâm, tüketicileri bir mal, hizmet veya kuruluştan haberdar etme, o mala, hizmete, markaya veya kuruluşa karşı olumlu bir tavır almayı teşvik etmek amacıyla göze veya kulağa hitap eden mesajların hazırlanması ve bu mesajların paralı araçlarla yayınlanmasıdır.

Reklâmın Amacı, yeni mamulü pazara sürmek, dar bir grubun kullandı- ğı malı geniş gruplara duyurmak, firma ve marka imajı yaratmak, malların özelliklerini tanıtmak, aracılar ile ilişki kurmak, satıcıların ulaşamadığı kişilere ulaşmak, tüketiciyi eğitmek.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

93

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

94

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

95

BÖLÜM II

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KALİFİYE ORMAN İŞÇİLİĞİ

 

9.  İŞÇİ İLE DİRİ ÖRTÜ TEMİZLİĞİ

Ağaçlandırma sahaları genellikle maki bitkileri, orman gülleri, böğürtlen, bozuk baltalık gibi çeşitli diri örtülerle ve kesim artıkları ile kaplıdır. Kesilen diri örtü ve kesim artıklarının sahadan uzaklaştırılması gereklidir. İnsan gücü ile diri örtü temizliğinde (çalakop) gürebi, balta, tahra, motorlu testere vb. gibi aletler kullanılır. Diri örtü temizliğinin tam alanda yapılması esas olmakla birlikte, sahanın erozyon durumu ve çalışmanın ekonomisi de göz önüne alı- narak şeritler halinde yapılabilir. İşçi tarafından dipten itibaren en çok 10 cm yükseklikten kesilen diri örtü belirli mesafelerde taşınıp yığınlanarak yangına karşı gerekli önlemler alınarak yakılacak veya dikilecek fidanların aralıklarına göre belirli mesafelerde tesviye eğrilerine paralel şeritler halinde yığınlanır.

Örneğin; orman gülü ile kaplı sahalarda, orman gülü odununun değerlendir- me imkânı olmaması halinde, 2 m’ lik şerit üzerindeki mevcut diri örtü kökleri ile birlikte kaldırılır, kesilmeden bırakılan aynı genişlikteki ikinci şerit üzerine yığınlanır, kurak mevsimi takiben hepsi yakılmak suretiyle diri örtü tam alanda yok edilir. Kesmeden bırakılan şerit üzerinde yapılan yakma işlemi sonucunda, kalan kök yapısının toprağı tutması da sağlanmış olur. Diri örtü temizliğinden amaç, topraktaki su ve besin maddelerinden sadece dikilecek fidanların ya- rarlanmasını sağlamaktır. Örtü temizliği esnasında toprağın organik maddece zenginleşmesi, toprak rutubetinin korunması, şiddetli yağmurların toprak yüzeyine darbe etkisinin kırılması gibi yararları da dikkate alınarak kesilen

ince dalların teras aralarına serilmesi uygun olacaktır. Ayrıca saha içerisinde mevcut değerlendirilebilecek emval alındıktan sonra geriye kalan kesim artık- larının uzun yıllar sahada kalması; yangın tehlikesini arttıracağından ve çeşitli böcek zararlarına yol açacağından bu artıkların toplanıp yakılmak veya saha dışına çıkartılmak suretiyle sahadan uzaklaştırılması gerekir.

 

96

 

10.  İŞÇİ İLE TOPRAK İŞLEME

Toprak işlemesinden amaç, toprağa gevşek ve kırıntı bir bünye kazandıra- rak ;

  • Fidan köklerinin gelişmesini kolaylaştırmak,
  • Toprağın su tutma kapasitesini artırmak,
  • Topraktaki su ve besin maddelerinin fidan kökleri tarafından kolaylıkla alınabilmesini sağlamak,
  • Toprağın iyi havalanması ve düzenli bir gaz alışverişi sağlanarak fidan için en iyi gelişme şartlarını oluşturmaktır.

Yetişme ortamı şartlarının elverişsizliği daha iyi bir toprak işlemesini gerektirir.

 

  • Toprak İşleme Zamanı

Zamanında yapılmayan toprak işleme, hem ekonomik olmaz, hem de beklenen faydayı sağlamaz. O bakımdan toprak işleme zamanının seçiminde özellikle toprağın işleme kabiliyetinde (tavında) olması gerekir. Toprağın çok kuru ve sert olduğu yaz devresi ile, çamurlu veya donlu olduğu kış devresin- de işlenmesi uygun değildir. Zira bu devrelerde yapılan toprak işlemesi eko- nomik olmayacağı gibi toprağa kırıntı bir bünye kazandırmak da mümkün olmaz. Onun için genellikle yağışlarla toprağın gevşemeye başladığı sonba- har ayları ile, toprağın tavda bulunduğu ilkbahar ayları en uygun zamanlardır. Ancak çok yağışlı Karadeniz Bölgesinde yaz aylarında, kışın ılıman geçtiği Akdeniz Bölgesinde de kış aylarında toprak işlemesi yapılabilmektedir.

 

  • Teraslar Halinde Toprak İşleme

Eğimölçer veya tesviye pergeli ile tesviye eğrilerine paralel, dikilecek türün dikim aralıkları da dikkate alınarak arazide belirlenen hat üzerinde 35–40 cm. derinlikte, 60–80 cm. genişlikte toprak işlenir. Yapılacak teras yüzeyi yamaca doğru %10–30 meyilli olur. İşçi ile teras yapımına yamacın üst tarafından baş- layıp dere tabanına doğru devam edilir. İşçi gücü ile toprak işleme genellikle makineli toprak işlemesi yapılamayan % 40’dan fazla meyilli yerler ile mikro topografyanın makineli toprak işlemeye uygun olmadığı sahalarda uygulanır.

 

  • Terasların Araziye Uygulanması

Terasların araziye aplikesine yamacın en üstünden altına kadar görüle- bilecek şekilde düşey aralık kazıkları çakılarak başlanır. Düşey aralık kazıkları- nın çakılmasından sonra, yamacın en üstünden itibaren esas teras hattının kazıklanması yapılır. Teras hattının araziye aplikesi için “A” şekilli düzeçli tesviye pergelinden yararlanılır. Bunun için yamacın en üstündeki aralık kazığına pergelin bir ayağı konulur, diğer ayak teras hattının gideceği yöne doğru tu-

 

97

 

tularak düzeç sıfırlanıncaya kadar gezdirilir. Düzeç sıfırlanınca ayağın olduğu yer işaretlenir. İşleme hattın sonuna kadar aynı şekilde devam edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Düzeç resim5

 

  • Devamlı Teras

Diri örtünün yoğun, su açığının fazla olduğu ve erozyona maruz çok me- yilli sahalarda devamlı teras yapılır. İşçi teras yaparken önce yamaç kenarın- dan başlayarak ve tesviye eğrisine paralel olarak 40–60 cm. genişlikte 20–25 cm. derinlikte bir şeritte kırıntı bünye kazandıracak şekilde toprak işlemesi (Yan kazı) yapacaktır. Daha sonra tekrar başa gelerek işlenmiş şeridin alt sınırında durarak yüzünü yamaca doğru dönecektir. Yan kazı yapılmış şeridin üst sınırından yukarı kısımdaki toprağa kırıntı bünyesi vererek işlenmiş (Yan kazı yapılmış) şerit üzerine çekecek ve 35–40 cm.lik işlenmiş toprak derinliği sağlayacak şekilde teras formu oluşturacaktır. Bu işleme şeklinde toprak teras mihveri üzerinde devamlı olarak işlenir.

 

 

 

 

 

 

 

98

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 6

 

  • Kesik Teras

Su açığının bulunmadığı ve erozyon tedbirlerini gerektirmeyen, yağışı bol, az meyilli sahalarda yukarıda açıklanan devamlı teras yerine kesik teras uygulanır. Kesik teras, teras mihveri üzerinde toprağın atlamalı olarak işlen- mesidir. Bu işleme şeklinde genellikle 60–100 cm. arasında değişen uzunlukta teras yapılır, İşlenmeden bırakılan kısmın uzunluğu ise fidan aralıklarına göre değişir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

99

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kesik ve Devamlı Terasta Toprak işlemenin Aşamaları resim 7

 

Örneğin; fidanlar 2 m aralıkta dikilecekse ve teras 80 cm uzunluğunda yapılacaksa 120 cm’lik kısım işlenmeden bırakılır. Kesik teras uygulaması ile

% 50–70 oranında ekonomik bir çalışma yaratılmaktadır. Bir diğer ifadeyle

% 30–50 oranında işleme yapılmaktadır. Kesik teras uygulamasında bir altta yapılacak terasın, üstte işlenmeden bırakılan boşluğu dolduracak tarzda olmasına dikkat edilir.

 

100

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 8

 

10.3. Ocaklarda Toprak İşleme

Teras şeklinde toprak işleme dışında bazen ocaklarda toprak işlemesi yapı- lır. Kök ve taşlar nedeniyle şerit veya teras halinde toprak işlemesinin müm- kün olmadığı sahalarda kullanılır.

Bu tür toprak işlemede diri örtünün tam alanda veya şeritler halinde kaldırılması zorunluluğu vardır. Çünkü ocaklarda toprak işleme 30×30, 40×40, 50×50, 60×60 gibi küçük alanlar üzerinde uygulanır.

Yapılış itibariyle kesik terasa benzer, mümkün olduğu kadar ocakların aynı hizada işlenmesi, bakım çalışmalarında kolaylık sağlar.

 

11. DİKİM

Toprak işlemesi yapıldıktan sonra yağışlara ve ağaçlandırma sahasının de- nizden yüksekliğine bağlı olarak vejetasyon döneminin sona erdiği sonbahar- kış aylarında başlayıp, vejetasyon döneminin başladığı ilkbahar aylarına kadar bitirilir. Dikim yönteminin belirlenmesinde fidan türü ve yaşı, kök sistemi ve toprak özellikleri göz önünde tutulur. Toprak işlemesinin makineli yapıldığı sahalarda, makineli bakıma da imkan verecek aralık-mesafede dikim yapılma- lıdır.

 

Dikim Sırasında Dikkat Edilecek Hususlar:

  • Toprak, dikim derinliğinde (30–40 cm) rutubetli ve tavda olmalıdır.
  • Dikim, poyrazlı ve donlu günler dışında, rüzgârsız ve bulutlu gün lerde yapılmalıdır.

 

101

 

  • Dikimler yamacın üst kısmından başlayıp, dere tabanına doğru devam
  • Fidanın fidanlıktan sökümü ile sahada dikilmesi arasında geçen süre kısa olmalıdır.
  • Hava durumu ve işçi gücü dikkate alınarak taze fidan kullanılmalı dır.
  • Fidanlar, toprak işlemesinin insan gücü ile teraslar halinde yapıldı ğı yerlerde arazi meylinin terası kestiği noktaya
  • Fidan balyaları, serin ve kuytu yerlerde, birbirine değmeyecek şekilde kapalı ve havadar bir yerde saklanmalıdır.
  • Fidan balyaları, gün aşırı alt üst edilerek ıslatılmalıdır.
  • Balyadaki fidanlar, dikim sandıklarına, rüzgar almayan bir yerde açılarak
  • Fidanlar, sandık içerisine telis ve rutubetli yosun ile sarılmış olarak
  • Dikimde kullanılan kazma ve çapa gibi aletler işe uygun ve bakım lı olmalıdır.
  • Dikim çukuru, fidan kök boyundan en az 5 cm daha derin açılarak, çukurun fidan tutturulacak yüzeyi düz ve dik olmalıdır.
  • Çukur içerisindeki taş, kesim artığı vb. temizlenmeli, kökün kıvrıl mamasına dikkat
  • Fidan sandığı, fidan köklerinin zedelenmeden alınabileceği bo yutta olmalıdır.
  • Dikimde kökler sıkıştırılırken, toprak fazla
  • Fidanlar, fidanlıktan söküldükleri ve kök boğazı derinliğinde dikil meli, ibreler toprağa gömülmemelidir.
  • Gereken hallerde toprak gömüsü yerine kar gömüsünde veya soğuk hava depolarında saklanmalıdır.
  • Dikim işçinin gövdesi, fidanı rüzgara ve güneşe karşı koruyucu duruşta olmalıdır.
  • Dikim anında fidan köklerinin 30 saniye açıkta, güneşe ve esintiye maruz kalması halinde tutma şansının % 50’ye ineceği unutulma malıdır.
  • Dikim Yöntemleri:

Çıplak veya tüplü ibreli ve yapraklı fidanlarda en çok kullanılan dikim metotlarından bazılarının açıklanması aşağıda verilmiştir.

 

  • Çapa İle Çukurda Kenar Dikimi:

Bu yöntemde, İşçi gücü ile arazi hazırlığı yapılan sahalarda; arazi meylinin

 

102

 

terası kestiği üst orta noktasında kazma ile fidan kök uzunluğuna uygun derinlikte (30–40 cm) çukur açılır. Makineli arazi hazırlığı yapılan sahalarda ise belirlenen dikim noktalarına, kazma ile ibreliler için 30 cm, yapraklılar için 40 cm derinliğinde bir kenarı dik ve düz çukur açılır. Dikim işçisi, dikim sandığın- dan çıkardığı fidanı, bir avuç nemli toprakla, fidanın kök boğazı toprak seviye- sinde kalacak şekilde çukurun dik kenarına tutturur. Bir eliyle fidan köklerini koruyarak diğer elindeki dikim çapası ile nemli üst toprakla çukuru doldurur. Daha sonra fidanın üst tarafına geçerek ayağıyla fidan çevresindeki toprağı sıkıştırır. Ağır bünyeli topraklarda yapılan dikimlerde sıkıştırma işleminde dik- katli olunarak, kompaktlaşmaya meydan verilmeyecektir. Bu dikim şeklinde çukur açma ve dikim aynı işçi tarafından yapılabileceği gibi, bir çukurcunun arkasına 1–3 dikim işçisi verilmek suretiyle de yapılabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 9

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

103

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çapa İle Çukurda Kenar Dikimi resim 10

 

 

 

 

 

104

 

11.1.2. Adi Çukur Dikimi

İbreli türlerde 3–5 ve daha yaşlı tüplü, yapraklı türlerde 1–2–3 ve daha yaşlı, çıplak köklü tüplü ve topraklı fidanların dikiminde kullanılır. Açılacak çu- kurun büyüklüğü fidanların boylarına, kök sistemleri gibi yetiştirilme tarzlarına göre değişir. Boylu yapraklı fidanlarda ve özellikle kavak melezlerinde çukur derinliği 80- 100 cm’yi bulur. Bu dikim şeklinde önce dikim yerinde mevcut diri ve ölü örtü sıyrılarak kaldırılır, belkürekle toprak gevşetilir, çukurdan çıkan üst ve alt toprak ayrı ayrı yığınlanır, istenilen derinlik ve genişlikte çukur açıl- dıktan sonra çukurun taban kısmı birkaç belkürek vuruşu ile gevşetilir, fidan çukurun ortasına dikim derinliğinde yerleştirilir, humusla karışık üst toprak fidan köklerine doğru serpilir ve kökler toprakla iyice beslenerek fidanın dik durması sağlanır, çukurdan çıkan toprakla çukur iyice doldurulur, bastırılarak sıkıştırılır, toprak düzeltilir ve suyun tutulması için fidan çevresine sığ bir çanak şekli verilerek dikim tamamlanmış olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

resim 11

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

105

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adi Çukur Dikimi resim 12

 

11.1.3. Plantuvar Dikimi

1+0 veya 2+0 yaşında çıplak köklü ibreli fidanlarda ve yeterli yağışa sahip rejyonlarda ve genellikle kazık köklü türlerde kullanılır. Hızlı gelişen kızılçam, sahilçamı, halepçamı gibi türlerimizde 1+0, karaçam ve sarıçam gibi nispeten daha yavaş büyüyen türler de ise 2+0 yaşında çıplak köklü fidanlar için uy-

 

 

106

 

gundur. Ladin ve göknar gibi başlangıçta daha yavaş büyüyen ibreli türlerde 3+4 (3+0, 1+2, 2+1 vb.) yaşlarında fidanlar bu yöntemle dikilebilir. Sedirlerde bu yöntemde 1+0, meşelerde genellikle 2+0, kayınlarda da 1+0 yaşında fidanlar tercih edilir.

Bu yöntemde kullanılan çeşitli tiplerde plantuvar veya kama beli gibi alet- ler ile açılan yarığa dikim yapılır. Plantuvar dikimi; kaba ve orta tekstürlü top- raklarda uygundur. Ince tekstürlü topraklarda plantuvar ve benzeri aletlerle yapılan dikimlerde, fidan; yarığın iki duvarı arasında sıkıştığından ve özellikle bu duvarlar sert olduğundan yelpaze kök teşekkülü oluşur. Bu nedenle ince tekstürlü topraklarda kullanılmamalıdır. Plantuvar dikimi uygulamada; adi plantuvar dikimi ve ayak plantuvarı ile dikim olmak üzere iki şekilde yer alır. Ağaçlandırma sahalarındaki dikim çalışmalarında ayak plantuvarı kullanılır.

Plantuvarda yarıcı levha kök uzunluğuna bağlı olarak genellikle 20–25 cm boyunda olmaktadır.

Genellikle dikim, biri plantuvarı kullanan (plantuvarcı) ve diğeri de dikici olmak üzere iki kişilik bir ekiple yapılır. Plantuvarcı eğilmeden ayak plan- tuvarını meyilli olarak toprağa saplar ve ileri iterek dikey pozisyona getirir. Sonra toprak dökülmeyecek şekilde plantuvarı çıkarır. Diğer işçi fidanı kökleri kıvrılmayacak ve kök boğazı 1-2 cm derinde olacak şekilde açılan yarığa indirir, civardan organik maddece zengin ve kırıntılı üst topraktan bir avuç kadar diğer eliyle ufalayarak yarığa akıtır ve tekrar kök boğazı toprak yüzeyine gelecek kadar yukarı çekerek yerleştirir.

Bu şekilde hem kıvrılan kökler düzeltilmiş, hem de oluşan hava boşluğu giderilmiş olur. Plantuvarcı; fidan yarığının 5 cm kadar gerisine plantuvarı dik olarak tekrar batırır, dikim plantuvarını kendine doğru çeker. Böylece kökler yarığın alt tarafından toprakla temasa getirilerek sıkıştırılır. Plantuvarcı, sonra plantuvarı ileri doğru iterek yarığın üst tarafındaki köklerinde sıkışmasını sağlar. Daha sonra son açılan yarıktan 5 cm kadar geriye plantuvarı eğik du- rumda tekrar sokar ve dikim plantuvarını önce öne iter, sonra geriye kendine doğru çeker ve böylece toprak sıkıştırılarak bundan önce açılan yarık tama- men kapatılmış olur.

Son açılan yarığı da plantuvarcı ayak topuğu ile toprağı iterek kapatır.

Nihai olarak da fidan etrafındaki toprağı ayak darbeleri ile sıkıştırır. Dikim yeri önceden hazırlanmamış ise dikim işçisi elinde sürekli taşıdığı küçük bir çapa veya çepin yardımı ile fidanın etrafını düzelterek basit bir teras formu verir ve bu şekilde dikim tamamlanır. Plantuvar dikiminde; toprağın az da olsa taşlı olması halinde, fazla sıkıştırma esnasında fidan köklerinin zedelenebileceği daima göz önünde tutulmalıdır.

 

 

 

107

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Plantuvar Dikimi resim 13

 

11.1.4. Adi Tepe Dikimi

Tepe dikimi ıslak, taban suyunun çok yakın olduğu veya bataklık yerlerde, pek otlu ve çayırlı alanlarda kullanılır. Bu tip alanlarda özellikle çayır örtüsü çok sık yapıya sahiptir. Fidan kökleri başlangıçta suya değmeyecek yükseklikte dikilmesi gerektiğinden, ıslak şartlarda tepe dikimi önem kazanır.

Dikim için çayırla kaplı saha üzerinde 20×40 büyüklüğünde bir dikdört- genin kenarları balta çapası ile kesilir. Bu tabaka ortasından ikiye bölünerek kenara yatırılır, yatırma sırasında çim kısmı alta, toprak kısmı üste getirilir.

Çim keseğinin kaldırılması ile meydana gelen boşluk 25 cm derinlikte işlenir, işleme sırasında çıkan toprak, boşluğun kenarına yığılır. Dikim işçisi yığılan toprağı çapa ile şekillendirir.

 

108

 

Bu arada bir kısım toprağı kenara alır ve elindeki fidanı tepeciğin üzerine oturtur ve önceden ayırmış olduğu toprağı çapa ile köklerin üzerine doğru çekerek eliyle bastırır. Sonra ikiye bölünmüş olan çayır keseklerini fidan ortaya gelecek şekilde ters yüz ederek tepenin üzerine yatırır.

Bu dikim şekli çok fazla ıslak olmayan topraklarda ve kökleri sığ olan fidan- ların (ladin) dikiminde elverişlidir.

 

12.  BAKIM

Ağaçlandırmanın başarısı dikimden sonra yapılacak bakımlara bağlıdır. Ot alma, çapa, tamamlama dikimi, sürgün kontrolü ve teras onarımı gibi işlemleri kapsayan bakımın, zamanında ve yeterli miktarda yapılması gerekir. Her bölgenin kendi iklim özelliği, bitki örtüsü ve toprak şartları yönünden, uygulanacak bakım tekniği, zamanı ve miktarı değişir. Bakımdan fedakârlık düşünülemez, başarılı olmak için fidana her türlü otsu bitki ve boylu sü- ceyratın rekabet ve baskısından uzak bir yaşama ortamı sağlayacak teknik uygulamalar yapılmalıdır. Bakım çalışmalarına dikimi takip eden vejetasyon mevsiminde başlanır.

 

  • Ot alma – Çapa:

Dikimi takip eden vejetasyon mevsimi başında, en son ilkbahar yağışlarını takiben ot alma ve çapalama şeklinde yapılan bakıma, teraslarda ilk otların görülmesiyle başlanır ve saha devamlı kontrol edilerek toprakta çatlakların oluştuğu veya kaymaklanmanın görüldüğü devrelerde tekrarlanır. Fidanla- rın hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri ve iyi bir gelişme gösterebilmeleri, toprağın nemi ile çok yakından ilgilidir.

Fidanlar için gerekli nem, topraktaki kapilar sudan sağlanır. Kurak mıntıka- larda topraktaki kapilar su miktarı vejetasyon mevsimi boyunca giderek azalır, yapılacak çapa ile toprak yüzeyindeki kaymaklanma kırılarak ya da çatlak-

lar bertaraf edilerek toprağın kapilar suyunun hareket ettiği ince kanallar vasıtasıyla suyun yüzeye ulaşması, dolayısıyla buharlaşma önlenir. Bu suretle topraktaki sudan fidanın devamlı olarak faydalanması sağlanmış olur. Ayrıca toprağa kırıntı bir bünye kazandırılması, vejetasyon devresinde düşecek yağı- şın, yüzeyde buharlaşmadan toprağın derinliklerine süzülmesini sağlar.

 

 

 

 

 

 

 

109

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 14

 

Dikimden sonraki ilk çapalama işlemi, fidanların kök boğazının zedelen- memesi ve fidan köklerinin zarar görmemesi için dıştan içe doğru sığ bir şekilde uygulanır, fidan dibine çapa vurulmaz, hafifçe tırmalama yeterli olur, fidan çevresindeki çapalama dönerek yapılmalıdır. İkinci ve daha sonraki yıllarda çapalama işi, içten dışa doğru yani fidanın dikildiği noktadan çevreye doğru daha derin bir şekilde tatbik edilir. Ot alma ve çapalama, toprağa kırıntı bünye verir, toprağın su tutma kapasitesini arttırır, çatlakları kapatarak su kaybını önler, topraktaki suya ve besin maddelerine ortak olan otsu bitkilerin zararını yok eder. Ot alma – çapa işi bitkiler tohumlarını dökmeden önce bitirilmelidir.

Çapa ile birlikte otsu bitkiler ve diğer zayıf süceyrat kaldırılmış olacağın- dan, yağmur sularının toprağa geçmesi kolaylaşacak, ayrıca topraktaki sudan ve rutubetten sadece fidanların faydalanması sağlanmış olacaktır. Çapa, ru- tubet ekonomisini düzenlemesinin yanı sıra, toprağın havalanmasını, oksijen miktarının artmasını ve neticede mikroorganizma faaliyetini arttırarak fidan için lüzumlu azotun oluşmasını temin eder ve bu azotun alınmasını kolaylaş- tırır.

Çapa ve ot alma işlemi, öncelikle rutubetin daha önce kaybolduğu kumlu topraklarda, sonra killi topraklarda yapılmalı, sırtlardan başlayıp dere tabanına doğru ilerlemeli, otsu bitkilerin yoğun olduğu alanlara öncelik

 

 

110

 

verilmelidir. Ot alma-çapa, var olan otsu ve diğer bitkilerin türüne, boyuna ve yoğunluğuna bağlı olarak, ya dikim sıraları üzerinde 60–80 cm genişlikte bir şeritte veya fidanların etrafında 50–60 cm yarıçaplı bir alanda yapılmalıdır. Ot alma- çapa, ağır bünyeli topraklarda derin, hafif bünyeli topraklarda ise sığ ve toprağı taşımayacak şekilde yapılır.

 

  • Sürgün Kontrolü

Sürgün kontrolü ile fidanın tepe sürgününe gölge etkisi ve baskı yapan süceyrat kaldırılarak, fidanların güneş ışınlarından faydalanması ve baskıdan kurtarılması sağlanır. Sürgün kontrolü çalışmaları, havalar fazla ısınmadan ve fidanlar sipere alışmadan önce bölgesel şartlara bağlı olarak Mayıs–Temmuz aylarında diri örtü tabakası toprak seviyesinden azami 10 cm yükseklikten kesilmek suretiyle yapılır. Akdeniz, Ege ve Marmara gibi kurak mıntıkalarda rutubet ekonomisinin düzenlenmesi esas olduğundan ot alma ve çapalama, Karadeniz gibi yağışı bol olan mıntıkalarda şüceyrat yoğunluğu oldukça yük- sek ve hızlı bir büyüme gösterdiğinden sürgün kontrolü önem kazanır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sürgün Kontrolü resim 15

 

  • Teras Onarımı

Ot alma ve çapa ile birlikte yağmur sularının yarıp geçtiği, teras formunun bozulduğu yerlerde teraslar düzeltilerek suyun terasta tutulması sağlanır.

Teras onarımı 50–60 cm yarıçapında bir alanda yapılır.

 

  • Tamamlama

Ağaçlandırmada amaç, istenilen düzeyde saha ve fidan başarısı elde et- mektir. Bu nedenle dikimi takip eden bir vejetasyon dönemi geçtikten sonra toplu kuruma görülen yerler ile dağınık haldeki % 15’i aşan kurumalarda ta- mamlama dikimleri yapılmalıdır. Tamamlama dikimi yapılacak noktada, işçi ile

 

111

 

50–60 cm yarıçaplı bir alanda yeniden toprak işlemesi yapılır ve fidan ondan sonra tesiste uygulanan dikim tekniği ile dikilir. Tamamlama çalışmalarının tesisten sonra bir veya iki yıl içerisinde bitirilmesi gerekir.

 

Yararlanılan Kaynaklar

AGM 1996. Orman Fidanlıklarında Teknik Çalışma Esasları. Ankara, 329 ss.

 

FRISON, Giuseppe. 1999. Kavak Fidanı Üretimi. (Çeviren, Necdet GÜLER), Türkiye Kavakçılığını Geliştirme Projesi, Ankara, 158 ss.

 

OGM 1986. Ağaçlandırma. Ankara, 674 ss.

 

ÜRGENÇ, S. 1998. Ağaçlandırma Tekniği. (yenilenmiş ve genişletilmiş II.baskı), İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları No: 141, İstanbul, 600 ss.

 

ÜRGENÇ, S. 1998. Ağaç ve Süs Bitkileri Fidanlık ve Yetiştirme Tekniği. İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları No: 418, İstanbul, 531 ss.